IMF: Bilgi çok, fikir karmakarışık, niyet kötü

IMF ve Dünya Bankası’nın 17-19 Nisan tarihlerinde Washington’da yapılan ortak toplantıları tamamlandı.

Toplantılarla eşzamanlı olarak IMF iki rapor yayımladı: Dünya Ekonomik Görünümü ve Küresel Finansal İstikrar Raporu.  Raporlarda bol bilgi var. Kolay algılanan görsellikler, biçimler içinde sunuluyor; terimler, teknik özellikler açık-seçik anlatılıyor.

Raporlarla bağlantılı veri tabanları da güncelleştirilmiş. Bu sayede dünya ekonomisinin tüm bölgeleri ve tek tek ülkeler ile ilgili istatistiklere rahatça ulaşılıyor. Türkiye’de de resmî kaynaklardan rahatça ulaşamayacağınız nicel veriler için IMF’ye başvurabilirsiniz. Örneğin Türkiye’nin 2014 dolarlı milli gelirinin 806108 milyon dolar olarak tahmin edildiğini ve bir yılda % 1,9 oranında küçülmüş olduğunu öğrenebileceksiniz.

Bir örnek daha: Yurtiçi tasarrufların milli gelire oranını öğrenmek istiyorsanız, Türkiye kaynaklarıyla cebelleşmek yerine doğrudan doğruya Dünya Ekonomik Görünümü’nün veri tabanına başvurun. Göreceksiniz ki, 1998 ile 2014 arasında bu oran %22,9’dan ,3’e düşmüştür. Bu bulguyu (diyelim) Arjantin, Brezilya, Çin ve Malezya’nın ulusal tasarruf oranları ile karşılaştırmak istediniz. On beş yıl içinde ilk üç ülkedeki tasarruf oranlarının arttığını; Malezya’da ise düştüğünü; 2014’te açık farkla en düşük oranın Türkiye’de gerçekleştiğini öğreneceksiniz.

• • •

Böylece bilgi birikimini kamusal bir varlık olarak herkese sunan, “paylaşımcı, adeta sosyalist” bir IMF ile karşılaşıyoruz. Peki, bu zengin bilgi kümesinden ne tür fikir malzemesi türetiliyor? Sevgili Uğur Mumcu, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanları” eleştirirdi. IMF’nin yaptıklarına baktıkça, bu arızanın tam tersini gözlemekteyiz: “Bilgi çok; fikirler karmakarışık, çoğu kez de yanlış…”

Örnek çok. Yunanistan’dan hareket edelim.

2010’da Alman ve Fransız bankaları, Yunanistan’dan alacaklarını tahsil edemediler.  Bu alacaklar silinebilir; en azından hafifletilebilirdi. Bunun yerine bir “borç krizi” şamatası başlatıldı. Sonunda bu bankalar AB devletleri ve IMF tarafından kurtarıldı. Yunanistan’a bu amaçla açılan kredilerin peyderpey ödenmesi de IMF’nin hazırladığı bir “reform” programına bağlandı. Program Troyka diye bilinen “üçlü çete” (IMF, AB, Avrupa Merkez Bankası) tarafından yürütüldü. Temel yaklaşım basitti: Kamu harcamalarını daraltın; devlet varlıklarını satın; böylece sağlanan bütçe fazlasını öncelikle borç ödemelerine (IMF’ye ve AB devletlerine) aktarın…

Bu arada çeşitli bilgiler, bulgular ortaya çıktı; keşfedildi ki, kriz ortamında  kamu harcamalarını daraltan bir ekonominin büyümesi mümkün değildir. IMF de bu etkiler üzerindeki hesaplarının yanlış olduğunu fark etti. Kamu giderlerinde 1 dolarlık daralmanın toplam milli geliri de 1,6 dolar aşağı çekeceğini belirledi.

Bu yeni bilgi Yunanistan’a da taşındı. Lagarde 7 Mayıs 2013’te itiraf etti ki, Yunanistan’a uygulattıkları kemer sıkma programının ekonomideki daraltıcı etkisi yanlış (daha hafif) öngörülmüştür: “2009-2012 arasında milli gelirde %5,5 oranında daralma öngörmüştük; gerçek daralma oldu. İşsizliğin ’e çıkacağını öngörüyorduk; %25’e çıktı.

Bu yeni bilgiden sonra Lagarde’ın ortaya koyduğu “fikir” ise karmakarışıktır: “İnanıyoruz ki, kemer sıkma ile büyüme uzlaşabilir; ancak tek başına kemer sıkma büyüme getirmez.” Yani, “kemer sıkma” yetmez; “ücret maliyetlerini aşağı, rekabet gücünü yukarı çekmek de gerekir ki ekonomi büyümeye başlasın.” Bu ek önlemlerin de katkısı sonunda, altı yılsonunda milli gelirdeki daralma %25’e ulaştı.

Biraz değiştirerek tekrar edeyim: “IMF’de bilgi çok; fikirler, sonuçlar karmakarışık, çoğu kez kasıtlı olarak yanlış…

• • •

SYRIZA’nın iktidara gelmesinden sonra durum daha da vahimleşti. SYRIZA Üçlü Çete ile müzakerelere başladı. Sıkı pazarlıklar sonunda Çipras hükümeti, kredi kanallarının açılması için kendisinden istenen reformlar listesini 21 Şubat’ta Troyka’ya iletti.  O tarihe kadar “kötü polis” rolünü üstlenen Almanya bu belgeyi kabul etti.

Ne var ki, programın gerçek sahibi IMF’dir. Bayan Lagarde bunu hatırlatmak gereğini duydu. Ertesi gün Avro Maliye Bakanları Grubu Başkanı Hollandalı Dijsselbloem’e bir uyarı mektubu yolladı ve açıkça ifade etti ki, sözü geçen belge SYRIZA’ya güvenilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Sonraki iki ay boyunca müzakerelere Lagarde’ın bu tavrı damgasını vurdu ve SYRIZA adım adım köşeye sıkıştırıldı.

IMF-Dünya Bankası’nın nisan toplantısında Yunanistan’ın dostları IMF’nin SYRIZA’ya karşı tavrında yumuşama belirtileri aradılar ve hayal kırıklığına uğradılar. Lagarde açık konuştu: “Yunan ekonomisini desteklemek için devasa katkılar yaptık. Yunan hükümetinin de reformları hızlandırması gerekiyor. Sabrımız tükeniyor.” (Financial Times, 18 Nisan) Burada sözü geçen “reformlar”ın Yunan halkına karşı uygulanan bir toplumsal felaket reçetesi olduğunu daha önce açıklamıştık.

Bu demeçten dokuz gün önce SYRIZA hükümeti IMF’ye borçlarından vadesi gelen 450 milyon avroluk bir taksiti güçlükle ödeyebilmişti. Mayıs ve haziranda IMF’ye 2 milyar avro daha ödenmesi gerekiyor. Para kalmamış; tüm kaynaklar kurumuştur. Lagarde ısrar ediyor: “Reformları başlatmaz, hızlandırmazsanız yeni kredi yok; emekli aylıklarından, memur maaşlarından kesip borç taksitlerini ödeyiniz!

• • •

Peki, IMF, kendi Ana Sözleşmesi ile kısıtlı ise? O zaman sormak gerekir: Aynı ilkeler herkese aynı titizlikle uygulanmakta mıdır?

Tam aksini gösteren güncel bir örnek vereyim: Müflis Ukrayna’nın darbe hükümeti ile IMF arasında bir yıl içinde iki ayrı kredi anlaşması imzalandı. İktisat politikaları tamamen dumura uğramış olan bu hükümet, IMF’ye 840 milyon dolarlık borç taksitini ödeyemedi. Ne gam! 11 Mart’ta Ukrayna hükümeti ile IMF arasında 13,4 milyar dolarlık ikinci bir kredi anlaşması imzalandı. 4,6 milyar dolarlık ilk taksit de iki gün içinde ödendi.

Gelişmeleri yakından izleyen John Helmer, bu durumu, “iç harbin finansmanı için açılan bir kredi” olarak yorumluyor (www.nakedcapitalism.com, 16 Mart 2015).

Bir yanda Avro Bölgesi içinde finans kapitale tam teslimiyeti sorgulamaya kalkışan SYRIZA’nın yönetimindeki Yunanistan; öte yanda, ABD desteğinde Rus azınlığa karşı iç savaş yürüten, neo-faşistlerin at oynattığı Ukrayna…  IMF aynı kuralları, aynı ilkeleri mi izlemektedir?

Bol bilgiden, karmakarışık sonuçlara, yanlış fikirlere ulaşmak, IMF’nin bir “üst-akıl” olarak tökezlemesiyle ilgilidir. Örneğin neoliberalizmin yetersizlikleri, tutarsızlıkları ile bağlantılıdır.

Yunanistan ve Ukrayna örneklerinde bu tökezlemenin ötesine gidilmiş; IMF, emperyalist sistemin politik işlevlerini sadakatle ifa eden bir “üst-örgüt” konumunu da ortaya koymuştur.

Dolayısıyla kestirme bir IMF bilançosu belki de şöyle özetlenebilir: “Bilgi çok; fikirler, sonuçlar karmakarışık, bazen kasten yanlış ve sık sık kötü niyet…