Ekvador, Trump ve Pompeo’nun görmek istediği türden bir ekonomiye ve siyasi yapıya dönüştürülüyor fakat çoğu Ekvadorlunun buna oy vermediği gün gibi açık

IMF yardım değil hasar veriyor

Mark WeIsbrot

İnsanlar zengin ülkelerin (temelde ABD ve müttefiklerinin) dünyaya verdiği zararı düşünürken, genellikle savaşları düşünüyorlar. Irak işgalinde yüz binlerce insan hayatını kaybetti, daha sonra bölgede istikrar yitirilince birçok insan daha öldü.

Fakat zengin ülkeler, küresel kurumlar üzerinden de milyarca insanın hayatını derinden etkiliyorlar. Bu kurumlardan biri de Uluslararası Para Fonu, yani IMF. IMF üyesi 189 ülke var fakat oy oranları itibariyle karar yetkisi yalnızca ABD ve müttefiklerinde. IMF başkanı ‘gelenek icabı’ daima Avrupalı biri oluyor ve ABD önemli kararları veto etmeye yetecek oy yetkisine sahip. Tabii zengin ülkeler neredeyse asla birbiri aleyhinde oy kullanmıyor.

Başarısız neoliberal reçete

İşin problemli kısmını net bir biçimde görmek için kısa süre önce verilen IMF kredisine bakabilirsiniz. Ekvador, Mart ayında IMF’den önümüzdeki üç yılda 4,2 milyar dolar kredi almak için imzayı attı. Tabii hükümetin anlaşmadaki ekonomik planı uygulaması şartıyla. Dönemin IMF başkanı Christine Legarde’ın sözlerine göre ‘ekonomiye, modernize edecek köklü bir reform programı ile güçlü, sürekli ve adil büyüme sağlayacak’ bir plandı bu.

Fakat gerçekten öyle mi? Program ülke bütçesinde devasa bir daralma gerektiriyor, üç yılda GSYH’de yüzde 6’lık bir daralma öngörülüyor (Karşılaştırma adına ABD federal hükümet bütçesinin 1,4 trilyon daraldığını, bunun da harcamalar kısılarak ve vergiler artırılarak yapıldığını hayal edin). Ekvador’da bunun hayata geçirilebilmesi için on binlerce memur işten çıkarılacak, en çok yoksulları etkileyen vergiler artırılacak ve kamu yatırımları kesintiye uğrayacak.

Bu kapsamlı parasal sıkılaşma ekonomiyi daraltacak. IMF’nin öngörülerine göre daralmanın gelecek seneye kadar düşük oranlarda seyretmesi gerekiyor fakat muhtemelen çok daha derin ve uzun bir daralma olacak. Zaten IMF programlarında genellikle böyle oluyor. İşsizlik yükselecek (IMF programı da bunu kabul ediyor) ve dolayısıyla yoksulluk da artacak.

IMF’nin öngördüğünden çok daha kötü sonuçlarla karşı karşıya kalınacak çünkü IMF programı inandırıcı olmayan varsayımlara dayanıyor. Örneğin, IMF ekonomiye 2012-2022 döneminde 5,4 milyar dolarlık yabancı özel sektör yatırımı geleceğini öngörüyor (bu da GSYH’nin yüzde 5’ine eşit). Ancak son üç yıla baktığımızda ülkeden 16,5 milyar dolar döviz çıktığını görüyoruz (GSYH’nin yüzde17’si). Yabancı yatırımcı bir anda neden heyecanlanıp Ekvator’a para götürmek istesin? Sebep herhalde IMF’nin de öngördüğü daralma değildir. İnanması güç başka varsayımlar da var; hatta bazıları muhasebe hataları barındırıyor. Programın ‘genişlemeci kemer sıkma’ yaklaşımı (ki bu neredeyse asla yaşanmıyor), Ekvador’u tarihe geçecek bir istisna haline getirerek ‘talebin çöktüğü yerde ekonominin büyüdüğü’ bir mucize yaratmayacak.

IMF’yle gelen dış hegemonya

Program ekonomide, birçok Ekvadorluya siyasi görünecek yapısal değişiklikler öngörüyor. Merkez bankası bağımsızlığı güçlendirilecek; kamu varlıkları özelleştirilecek; iş hukuku, işverenlere işçiler üzerinde sınırsız güç verecek şekilde değiştirilecek. Bu değişikliklerden bazıları (örneğin merkez bankasının hükümetin karar alma süreçlerinden ayrıştırılması) ekonomik toparlanmayı daha da güçleştirecek. 2017 yılında iktidara gelen hükümet son on yıldır yapılan siyasi reformları geriye döndürmek niyetinde. Bu reformlar ekonomik ve sosyal göstergelere bakıldığında başarılı görünüyor. Yoksulluk yüzde38 oranında azaldı, aşırı yoksulluk ise yüzde47 azaldı. Hastaneler, okullar, yollar ve elektrik altyapısı gibi kamu yatırımlarının ekonomideki payı iki katına çıktı. Fakat bir önceki hükümet daha sol görüşlüydü ve ABD’den daha bağımsızdı (Örneğin ülkedeki ABD üssünü kapatmıştı).

Şimdi Trump yönetimi Ekvador üzerinde büyük güç sahibi oluyor. Bunun tek sebebi 4,2 milyar dolarlık IMF kredisi değil; Dünya Bankası ve Amerika Kalkınma Bankası gibi Washington merkezleri kuruluşlar vasıtasıyla ülkeye girecek 6 milyar dolarlık kredinin etkisi de var. (Bu da ülke GSYH’sinin yüzde10’una tekabül ediyor.)
Aslında hayal gücüne ihtiyaç yok. Yeni başkan Lenin Moreno, Trump’ın dış ve ekonomi politikalarıyla uyumlu hareket ediyor. Bir yandan da koltuğu devraldığı Rafael Correa’yı ise uydurma suçlamalarla yargılıyor – suçlamalara Interpol de ikna olmadı ve uluslararası yakalama emri çıkarmadı. Diğer muhalefet liderleri de yargılanmaksızın hapse girmemek için ülkeyi terk ettiler.

ABD’nin suç ortağı IMF

Bu yarımküredeki IMF kararlarını Washington kontrol ettiği için, Trump yönetimi ve IMF ülkedeki siyasi baskılar açısından suç ortağı konumunda. Ekvador, Trump ve Pompeo’nun görmek istediği türden bir ekonomiye ve siyasi yapıya dönüştürülüyor fakat çoğu Ekvadorlunun buna oy vermediği gün gibi açık.

Tüm bunlar gösteriyor ki, IMF’de ciddi bir reforma ihtiyacı var. Kurum, ‘çok taraflı’ bir yapıya bürünmeli. IMF’nin finansman artışı ABD Kongresi’nin yetkisinde ve kongre yaşanan suistimallere son 20 yılda nadiren de olsa müdahil oldu. Örneğin, 2000’li yılların başlarında Afrika’da milyonlarca yoksul çocuk ilkokul eğitimi ve sağlık hizmetlerine erişim şansı elde etti çünkü ABD Kongresi, IMF ve Dünya Bankası’nın bu temel hizmetleri fon alan ülkelerde ücretli kılmasını yasakladı. Bu müdahaleye dek, yapılan tam olarak buydu. Önümüzdeki haftalarda IMF yeni liderini seçecek ve bu kişi muhtemelen zengin bir Avrupalı olacak. ABD dış politikasının dünyada yarattığı etkiyi umursayan kongre üyeleri devreye girmeli ve bazı reformlar talep etmeli.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Guardian