‘IMF’ye başvuru kaçınılmaz’

BirGün Ankara

Ekonominin temmuz-eylül yaz döneminde resesyona (durgunluk) girdiği, ekim sonrası ve kış aylarında da kriz, depresyon yaşamaya başladığı belirtildi.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları ve analizleri bülteninin 44’üncüsünü açıkladı. 3. çeyrek büyüme verilerinin analizinin yapıldığı raporda, rejimin 31 Mart seçimlerine kadar krizi daha az hissettirme gayreti içinde olduğu, Nisan ayından itibaren acı reçeteler uygulatacak IMF’ye başvuru yapmasının ise kaçınılmaz hale geldiği belirtildi.

MMO analizinde özetle şunlar yer aldı:

♦ Üçüncü çeyreğin yüzde 1,6’lık performansı, resmen resesyona girildiğinin ifadesidir. Resesyon, yani ekonomik durgunluk, Ekim sonrası, yani 4. çeyrek ile ilgili göstergelerle yan yana getirildiğinde, bunun sadece resesyon değil, bir küçülmeye gidiş, depresyona geçiş olduğu da söylenmelidir. Hatta yüksek seyreden enflasyon ile birlikte buna “slumpflasyon” da denilmekte ve içinde bulunduğumuz durum baş edilmesi zor bir krizi işaret etmektedir.

♦ İmalat sanayisinde büyümenin yüzde 0,6 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Son 15 yılın “yükselen sektörü” olan inşaatın yüzde 5,3 küçüldüğü, böylece depresyona giren ilk sektör olduğu söylenebilir.

♦ Ayakta gibi duran tek sektör hizmetler ve daha çok da 31 Mart seçim kaygısıyla canlı tutulan devlet harcamaları oldu.

♦ Yatırımlar, 3. çeyrekte yüzde 3,8 küçülmüş ve geleceğe dönük uzun süreli kriz sinyalleri vermektedir.

♦ Kişi başına yıllık GSYİH de geçen yıla göre 284 dolar azaldı ve 10 bin 272 dolar düzeyine indi. Ancak, Türkiye nüfusuna, sayıları 4 milyonu aşan Suriye ağırlıklı göçmenleri de katarsak, kişi başına gelirin şimdiden 9 bin 700 dolar dolayına indiğini belirtmek gerekiyor. 4. çeyrekte yaşanması muhtemel küçülme ile birlikte, bu rakam 9 bin doların altına da inmiş olacaktır.

♦ Durgunluk, ardından da küçülme eğilimleri, dış kaynak çekilişiyle birebir ilgilidir. 2018’de 5 milyar dolar sermaye çıkışı yaşanmış ve açık için rezervlere ve kaynağı belirsiz kaynaklara başvurulmak zorunda kalınmıştır.

♦ Yeniden büyüme, anlamlı yabancı sermaye girişine bağlı. Yabancıların yeniden giriş yapması ise içerideki göstergelerin, başta da enflasyonun iyileşmesine ve risk üreten Türkiye’nin risk priminin 400’lerden en az 200’lere kadar gerilemesine bağlı. Bunun sağlanması için ise muhtemelen 31 Mart seçimleri sonrasında IMF kaynaklarına başvurulması ve karşılığında IMF’nin dayatacağı acı reçetenin topluma uygulanması kaçınılmaz gibi görünüyor.

♦ Büyüme, işgücünün aleyhine gelişiyor. Üretilen gelirden işgücünün aldığı pay yüzde 31 dolayında. Oysa işgücünün payı, yılın ilk çeyreğinde yüzde 38 dolayındaydı.