Halk hikâyeleri ve masallarla ilgili çalışmalar yapan herkesin başucu kaynaklarından olan Aarne-Thompson İndeksi’nde (1961), 460’tan 485B’ye kadar olan başlıklar, masal kahramanlarına verilen doğaüstü görevlere ayrılmıştır. Kızını evlendirmek istemediği fakir delikanlılardan ‘cehenneme gidip Şeytan’ın sakalından üç tel getirmesini’ isteyen hırslı kralların, yeni evlendikleri adamın kızından kış ortasında yaz meyvesi getirmesini isteyen kötü üvey annelerin verdiği bu ‘imkânsız görevler’, iyi yürekli kahramanın fedakârlıkları ve yolda karşılaştığı varlıklara -yükünü taşıyamayan yaşlı kadın, ayağındaki dikenden kurtulamayan vahşi hayvan vs- yaptığı yardımların karşılığını alması sayesinde tamamlanır.

Fin halkbilimci Antti Aarne’nin 1910’da Almanca yayımladığı çalışmanın Amerikalı halkbilimci Stith Thompson tarafından genişletilerek İngilizceye çevrilmesiyle -daha sonra Alman halkbilimci Hans-Jörg Uther’in katkılarıyla son halini alacaktır- ortaya çıkan bu müthiş kitapta, Finlandiya’dan Japonya’ya, Almanya’dan Hindistan’a dek çok sayıda ülkeden derlenmiş halk hikâyeleri ve masallar indeksleniyor. Bu çalışmanın değişik versiyonlarında, The Green Knight/Yeşil Şövalye (2021) filminin temeli olan Sir Gawain hikâyelerine rastlamak da mümkün -özellikle ‘Türk ve Sör Gawain’e…

***

Dünyanın dört bir yanında üretilmiş hikâyelerdeki ortak motiflerin listelendiği bu çalışmada ne yazık ki Anadolu masal ve halk hikâyelerine değinilmemiş. Oysa, başta ‘imkânsız görevler’ olmak üzere, epey malzemeyle karşılaşabilirlerdi.

Örneğin Ferhat ile Şirin’in erkek kahramanı Ferhat’a, Şirin’le evlenebilmesi için, yapamayacağı düşünülerek dağları delip kente su getirmesi görevi verilir. Kerem ile Aslı’da, aşkları kızın ebeveyni tarafından yasaklanan genç çiftin başına gelmeyen kalmaz: Aslı’yı alıp başka diyarlara göçen aileyi bulmak için Kerem çeşitli maceralar yaşar. Sonunda Aslı’nın dişçilik yapan annesini bulur. Kadın Kerem’in dişini çekeceği zaman kolaylık olsun diye delikanlıyı Aslı’nın dizine yatırınca, sırf o dizden kalkmamak için Kerem tüm dişlerini tek tek çektirir. Büyük zorluklardan sonra evlenirler, ama gerdek gecesi, Aslı’nın babasının verdiği büyülü mintanı giyen gelinin düğmelerini ne kadar uğraşırsa uğraşsın açamayan Kerem, arzusunun ateşiyle oracıkta yanıp kül olur.

***

Şeyh Galip’in Anadolu ve Ortadoğu kaynaklı bu tür hikâyelerin hepsini muhteşem biçimde harmanlayıp tasavvuf metaforlarıyla ördüğü meşhur mesnevisi Hüsn-ü Aşk’ta (Güzellik ve Aşk) Güzellik adlı kızla Aşk adlı oğlanın acayip hikâyesine tanık oluruz: Muhabbetoğulları kabilesinde doğmuş bu gençlerin bir araya gelebilmesi için, Aşk’ın mumdan yapılmış bir gemiyle ateşten bir denizi geçerek Kalp ülkesine gidip ‘kimya’yı getirmesi gerekmektedir. Bu yolculukta Aşk ve lalası Gayret ‘gam harabeleri’nden geçer, korkunç cadı, cin ve devlerle karşılaşırlar. Nihayet Kalp ülkesine ulaştıklarında Aşk, Kalp hükümdarının Hüsn olduğunu öğrenerek arzusuna kavuşmuş olur.

Bu anlatıların Aarne-Thompson İndeksi’ne girmemesi şaşırtıcı, çünkü bunlar hem çok ünlü hem de bu coğrafyada yaşayan insanlar tarafından fazlasıyla içselleştirilmiş hikâyeler. O kadar içselleştirilmiş ki, en sevilen şarkı ve türkülerden en güncel film ve dizilere kadar pek çok yerde bugün bile aynı hikâyelerle karşılaşıyoruz. Tüm genç erkekler Ferhat ya da Kerem, tüm genç kızlar Aslı ya da Leyla… ‘İmkânsız görevler’ değişmiş durumda tabii ki; delinmesi gereken dağlar kitle kültürü sayesinde plazaya, yolda karşılaşılan kötülerse sınıf atlama yolundaki engellere dönüştü.

Gerçi uzun süredir bu ülkede yaşamanın kendisi bir ‘imkânsız görev’e dönüşmüş durumda: Demokrasi istasyonunun hukuk girişinden adalet metrosuna binecek, kaç’Aksaray’daki kapital kasasında kilitli tutulan sosyal eşitliği geri alacaksın. Bu görevde yoldaşın olacak işçileri demokrasi istasyonuyla kaç’Aksaray arasındaki duraklarda bulup sana katılmaları konusunda ikna etmen gerekecek. Ateş denizinde mumdan gemiyle yol almak bunun yanında ne ki?!

Aarne-Thompson İndeksi’nde 460-485B arası sıralanan imkânsız görevlerin tümü başarıyla yerine getiriliyor. Eh, bu masallar gökten zembille inmediğine, insan aklının ürünü olduğuna, bilim ve felsefeyle birlikte ‘insanlık indeksi’nde yer aldığına göre, hikâyenin gidişatına dair hâlâ umut var demektir.