İmzanızı geri çekmeye var mısınız? Kime mi soruyorum? İmzalarını suskunluğa karşı bir çığlık olarak atanlara değil elbette. Sorum suskunluğa imza atanlara.

Türkiye günlerdir bir imza tartışmasının içinde boğuşuyor. Türkiye’nin en önemli meselesi akademisyenlerin altına imza attığı metin. Sanki her şeyin sorumlusu pek çok riski göze alarak susmamayı tercih eden sayıları 2000’i aşan imzacılar.

İmza tartışmasının gölgesinde kalanlar neler? Sultanahmet’te yaşanan bombalama, Diyarbakır Çınar’da sivillerin de öldüğü saldırı, Kilis’te İŞİD mevzilerinden açılan ateş sonucu vurulan okulda kaybettiğimiz emekçi, sokağa çıkma yasağında çürümeye terk edilen insanlar, onları beyaz bayraklarla almaya giderken hedef olanlar, yıkılan binalar, devam eden asker, polis, sivil ölümler. Hepsi çok ağır. Hepsi çok acı.

Bilirsiniz imza atmak pasif bir eylemdir. Değiştirici gücü var mıdır tartışılır. Ancak imza var imza var. Eğer imza yetkisi olan bir işte bir icraatın altına imza atıyorsanız, bu sokakta, mail grubunda, sosyal medyada attığınız imza gibi bir şey değildir.
Altına attığınız imzanın ağırlığı, imzanın yarattığı etkiler üzerinden değerlendirilir. Dolayısıyla protesto amaçlı imza ile icraat amaçlı imza aynı kategori içinde değerlendirilemez.

Mesela savaş çıkartma yetkisi olan bir kişinin bu kararının altına imza atmasının sonuçları ağırdır. Mesela yasama yetkisini kullananların, yasaları icra etmekle sorumlu olanların altına imza attıkları kararların sorumluluğu ağırdır.
Bu ülkenin topraklarında sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş durumda. Evet barikatlar da var. Evet hendekler de var. Ancak sorun şu; bu sokaklara tanklar girmeden, keskin nişancılar yerleşmeden, duvarlara ırkçı sloganlar yazılmadan önce insanlar, hayvanlar, kuşlar, ağaçlar yaşıyor muydu? Sokaklarda Tomalar, Akrepler, Tanklar yerine çocuklar oynuyor muydu? Ya Şimdi? Suçlu gördüğünüz insanlarla yasalar elverdiği oranda mücadele edebilirsiniz, ama çoluk, çocuk, yaşlı dedeyi suçlu gördüklerinizle aynı biçimde cezalandırıyorsanız, yani onları da suçlu olarak ilan ediyorsanız, suç artık bu yaşananların altında imza atanlarındır da.
Her gün ölümler, asker, polis, sivil ayrımı yapmadan söylüyorum, acıyı, öfkeyi taşıyor. Kardeşlik duygusu giderek kayboluyor. Sorumlusu sadece hendek midir?

Burada zaman zaman yazıyorum. Türkiye’de halka karşı birden fazla cephe de bir savaş yürütülüyor. Bir yanda gündelik hayat baskı altına alınmaya çalışıyor. Belli bir yaşam tarzı herkese dayatılıyor. Diğer yanda çalışma hayatında, uzun çalışma sürelerinin, denetimsizliğin, kan paralarının gölgesinde her gün 3’er 5’er ölümler yaşanıyor. Ekmek kazanmaya giden ama eve dönemeyenlerin ayda ortalama 150 kişiyi buluyor. Yılda iş kazası geçirenlerin sayısı 1 milyona yaklaşıyor. Sorumlususu elbette yasa koyucular ve onları uygulamakla sorumlu olanlarıdır. Yani bu yasalara imzasını atanlardır.

Milyonlarca Suriyeli göçmen Türkiye’nin de dahil olduğu emperyalizmin bölge politikalarının sonucunda topraklarını terk etmiş durumda. Bunların büyük bir çoğunluğu ülkemizde. Sokaklar onların acıları ile dolu. Sahillerde onların ölülerinin utancının taşıyor dalgaların sesi. Sorumlusu elbette mezhepçi, maceracı, yayılmacı dış politika ile savaştan medet umanlardır. Tüm yaşananların altında imzaları vardır.

Göçmen işçiler ucuz işgücü olarak emek piyasalarında konumlanıyorlar. En güvencesiz, ağır çalışma koşullarında, düşük ücretlerle, en temel haklarından yoksun çalışmak durumundalar. Edindikleri deneyim, aldıkları eğitim önemsiz. İmzacılar belli.
Tarihi kentlerimiz artık sadece rantın değil tankların, topların, kurşunların hedefi haline gelmiş durumda. Ölüm sadece Diyarbakır sokaklarında, Cizre’de, Şırnak’ta değil, İstanbul ormanlarının bağrında açılan beton deryasının üzerinde de esiyor. Narmanlı hanla dört ayaklı minare acı da buluşuyor.İmzacılar belli.

Bu ülkede yaşanan bunca acının altında en sorumlu imza siyasal iktidarın imzasıdır. Çünkü iktidarın imzası icracıdır. Sonuçta tüm bu yaşananlar 7 Haziran sonrası atılmış bir imza değil midir? Protesto amaçlı imza ise en şiddetli hali ile olsa olsa bir çığlıktır. Suskunluktan imzanızı çekmeye var mısınız?