Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Sevgili dostumuz Dr. İlker Töral’ın sıcacık iletisiyle başlayalım söze:

“Abicim merhabalar. Yazılarınızı izlemek zenginleştiriyor bizleri. Bir şey sormak istiyorum. ‘İnadına’ sözcüğü üzerine arkadaşlarımızla bir tartışma geçti aramızda. Bir arkadaşımızın ‘İnadına devrim, inadına bağımsızlık’ sözleri üzerine, ‘Neden inadına?’ sorusu geldi. TDK sözlüğünde ‘inadına’nın iki anlamı yer alıyor: 1. “Terslik, aykırılık olsun diye”, 2. “Gerekenin, istenilenin tersine.” İnatla dediğimiz zaman, bu söylem ‘dirençle, direterek’ anlamlarını da barındırmaz mı? ‘İnadına devrim, inadına bağımsızlık’ dediğimizde sırf inat olsun diye mi devrimi ve bağımsızlığı savunmuş oluyoruz? Yoksa böyle diyerek direncimizi güçlendiren bir söylemde mi bulunmuş oluyoruz?”

Arkadaşımızın da belirttiği gibi, “inadına” sözcüğünün anlamını “tersine, aykırı olarak” diye açıklıyor sözlükler. Kıskandırmak ya da üzmek için “nispet vermek” anlamına da geliyor bu belirteç.

Yanılmıyorsam, bu sözcüğü slogan olarak siyasal literatürümüze ÖDP (şimdi SOL Parti) soktu. Ama biraz anlam kaymasına uğratarak… Anımsayanlar vardır, ÖDP’nin Ekim 1997’deki 1. Olağan Kongresi, “İnadına aşk, inadına devrim ve sosyalizm” sloganıyla açılmıştı. Bu sloganla birlikte, “ısrar, kararlılık, direnç” anlamı da kazanmıştı “inadına” sözcüğü…

Nitekim sonraları HDP de kullanmaya başladı aynı kalıbı. Hatta “İnadına Barış, İnadına HDP” diye seçim şarkısı bile yaptılar:

“İnadına umut inadına / İnadına sevda inadına / Kadın erkek inadına / İnadına eşit yan yana / İnadına barış inadına…”

Bu arada eski TİP’li sendikacı ve yayıncı arkadaşım Uğur Cankoçak’ın 2001 yılında kurduğu bilgisunar sitesinin adının da “İnadina.com” olduğunu anımsatmak isterim.

Yakınlarda yitirdiğimiz sevgili Dr. Uğur Cilasun, Yurt gazetesinde yayımlanan (13 Temmuz 2020) “Sebat ve İnat” başlıklı yazısına şöyle başlamıştı:

“Sözlükler yukarıdaki iki kelime için, birbirine benzer tanımlar veriyor. İkisinin de ortak yanı, bir konuda ‘direnme’, ‘diretme’ anlamını taşımaları. Ancak Türkçemiz ‘sihirli’ bir dildir ve bu sihriyle, ‘sebat’ kelimesinin içine bir tutam olumluluk, ‘inat’ kelimesinin içine de bir soluk olumsuzluk yüklemiştir.”

İşte devrimciler, “inat” sözcüğündeki o “bir soluk olumsuzluğu” savaşım içinde olumluya dönüştürerek “İnadına devrim, inadına barış!” demeyi öğrettiler herkese. Bir tür meydan okumaydı bu! Savaşı, sömürüyü, bağnazlığı savunanlar karşısında devrimden, eşitlikten, aydınlanmadan ve barıştan vazgeçmeme inadıydı!

Dil böyle bir şey işte! Sözcükler ve deyimler dolaşıma girdikten sonra kullanım sürecinde anlam alanlarını genişletebiliyor.

“İnadına” sözcüğü de varsıllaşmış yeni anlamıyla devrimcilerin sözlüğüne girmiştir artık, onu kimse yerinden oynatamaz!

HAFTANIN NOTU: DAĞ FARE DOĞURDU!

Günlerdir ülke gündemini meşgul eden Muharrem İnce, sonunda konuştu.

“Bomba gibi açıklamalar yapacağım” demişti kumpasçı bir gazeteciye. Sözleri havada kaldı. Çünkü hiçbir yenilik yoktu konuşmasında.

Kendisi Yalova delegesiydi. Bu konuşmayı neden CHP Kurultayı’nda değil de basın toplantısında yaptı!

Çok açık: Orada yapacağı konuşma, kamuoyunda aynı etkiyi yaratmayacaktı.

Efendim, parti kurmuyormuş, hareket başlatıyormuş!

Siyaset literatüründe bunun adı “hizipçilik”tir ve parti hukukunda karşılığı vardır.

Bir de şu var: Muharrem İnce, günler önce davul zurna çalarak duyurduğu basın toplantısında gazetecilerin sorularına yanıt vermekten kaçındı.

Böyle basın toplantısı olmaz!

Madem iddialı bir siyasal hareket başlatıyorsun, soru sorulmasından neden korkuyorsun?

Sözün özü: Muharrem İnce konuştu, yer yerinden oynamadı! Başka bir deyişle, dağ fare doğurdu!