Üç gün sonra Anadolu deyimiyle “dananın kuyruğu kopacak!..”

Türkiye, pazar günü geleceğini oylayacak. Demokrasi ve diktatörlük arasında nihai tercihini yapacak!.. Yani rejim değişikliğine ya ‘Hayır’, ya da ‘Evet’ diyecek!..

Pazar günü seçmenler, bir siyasi partiyi iktidar yapmayacak. Bir lideri başbakan olarak belirlemeyecek.

Kendisine yakın ya da uzak bir hükümet kurmayacak!..

Torunlarının yaşayacağı, çağın gerektirdiği, dünyanın saygı duyduğu bir siyasal yaşam biçimini belirleyecek!..

Özgürlüğü, hakları, eşitliği, adil bölüşümü sağlayacak, ezen ve ezilenin olmadığı, hukukun üstünlüğüne inanıldığı, laikliği özümsemiş, sosyalleşmiş bir demokratik devleti kuracak...

Parasız sağlık ve eğitim hakkı olan, fırsat eşitliğine kavuşmuş, güvenliği sağlanmış, gelecek korkusundan arınmış bir düzenin kuruluşunu yapacak.

Yani; mutlu, refah içinde ve toplumsal barışı gerçekleştirmiş, yurttaş olmanın hak ve sorumluluklarını taşıyan, birey ve topluma saygı duyan, üretken ekonomiyi oluşturan, emeği sömürmeyen, kültürel gelişmeyi teşvik eden, halkın egemenliğini kayıtsız şartsız uyan “parlamenter demokrasi!” adına sandığa gidecek!..

Kısaca; tüm yetkileri bir adama veren değil, halkın kendi kendini yönettiği bir rejimi onaylamak için oy kullanacak!..

• • •

Yaklaşık 45 gün boyunca otuzu aşkın kent dolaştım. Birçok ilçe gördüm. Köylere, mahallere gittim. Evleri ziyaret ettim. Sivil toplum örgütleriyle birlikte oldum.

Bıkmadan Anayasa değişikliğini anlattım.

İnsanları dinledim. Sabırla yurttaşların sorularına cevap verdim.

Gördüğüm o ki; ülke kendisini bekleyen felaketin farkında!..

Bu nedenle halk referandumda büyük çoğunlukla HAYIR diyecek!...

Tek adamın getireceği tehlikeyi şimdiden görmüşler.

Ancak, Türkiye’nin her yanında müthiş bir devlet baskısı var.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki kentlerde vali ve kaymakamlar, tüm kamu görevlileri hatta okul müdürleri bile yurttaşlar üzerinde aşırı baskı kuruyorlar.

Alenen TEHDİT ediyorlar!..

Başbakan ve RTE’nin mitinglerinde toplama kalabalıklar yaratılıyor.

Ardahan’daki mitinge Kars, Ağrı, Iğdır hatta Erzurum’dan insan taşınıyor.

O gün hangi ilde toplantı varsa o ili valisi, devlet memurlarını, iş adamlarını STK’leri, öğrencileri zorla alana topluyor. Yasalara aykırı olarak, çekinmeden ve de utanmadan, katılım için genelgeler yayınlıyor…

Şanlıurfa’da olduğu gibi vali o gün, okulları tatil edebiliyor!..

Miting yapılan kentte yaşam felç ediliyor. Caddeler, sokaklar kesiliyor!.. Parkta bulunan arabalar kaldırılıyor. Çocukların ellerine bayraklar veriliyor.

Ve ne yazık ki Evren döneminde yapıldığı gibi bir gün önceden, o şehrin olağan şüphelileri göz altına alınıyor!..

O kentte tam bir faşist uygulama yapılıyor…

Dahası her gün saatlerce, atılan hamasi nutuklar, söylenen yalanlar, kandırmacalar, aldatmacalar, devleti parasıyla kurulmuş kürsülerden yandaş medya üzerinden halka zorla seyrettiriliyor. Kamu kaynakları pervasızca talan ediliyor! Vergilerimiz hesapsızca harcanıyor!..

Devletin araçları, uçakları, helikopterleri, hastaneleri ve aş evleri vahşice kullanılıyor.

• • •

Rejim değişikliği ile devlet bir partinin eline geçecek.

İşin vahim yanı; devletin her yurttaşına eşit şekilde hizmet vermesi gereken görevlileri yani memurları, mevcut devleti yıkacak olan bu anayasa değişikliğinin geçmesi için yurttaşlara baskı kuruyor.

Asılsız söylentilerle insanları eziyor!..

Açıkça devleti yıkmak adına insanları ürküten talimatları verebiliyor…

• • •

Yani; yasalar, insan hakları, devlet olma adabı ve siyasal ahlak iyice iflas etmiş durumda!.. Daha şimdiden TEK ADAMA biat uygulaması insanlara yaşamı zindan ediyor!..

Tabii bu kamu görevlilerinin, yaptıklarının hesabını bir gün yargı önünde mutlaka vereceklerini bilmeleri gerekir!

• • •

Anayasa değişikliği BİR adamı; HÜKÜMET, MECLİS ve MAHKEME yapıyor!.. Bir kere seçiliyor. Ölene kadar başkan ve parti başkanı olarak kalabilme yolu açılıyor. Hükümeti ve yardımcılarını o seçiyor.

Kararname çıkarıyor, bütçe yapıyor, böylece Meclis’in yerini alıyor.

Yüksek yargı organlarını (HSK, Danıştay, Yargıtay) ve kendisi yargılayacak Yüce Divan olan Anayasa Mahkemesi üyelerini doğrudan ve de Meclis’teki milletvekilleri aracıyla atıyor!..

Parti başkanı olarak devletin bütün organlarını belirliyor. O kurum ve kuruluşlara dilediği kişileri atıyor. Keyfi uygulamalara geçit veren yetkilerle donatılmış.

Yani devlet bir partinin eline geçiyor. Başkan ve parti başkanı olarak valiyi de partisinin il başkanını da aynı kişi belirliyor.

Belirlediği kişilerden hangisi memleketi yönetecek?.. Belli değil.

Çok başlılık ülkeyi kasıp kavuracak!

• • •

Hal böyleyken yani demokrasi yok edilirken, kendisini seçen ve uyması gereken Anayasa’yı yok sayarak, aslında müthiş bir suç işleyen ve yargı önüne çıkarılması gereken bir kişinin kaprisi ile rejim değişikliği yapılıyor.

Tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı açıkça referandumda taraf tutuyor…

Üstelik kendisi gibi düşünmeyenlere hakaretler ederek!..

Başbakanın ise “Ne söylediği belli, ne de söylemek istediği!..”

Adeta “lüzumsuz” olduğunu anlatmaya çalışıyor. İçler acısı!..

Aslında onlar değil, ülkenin içinde bulunduğu durum çok vahim!..

• • •

Adana’da RTE’nin yaptığı toplantıya her yöreden olduğu gibi Kozan’dan da yurttaşlar, memurlar ve öğrenciler taşınmış…

Öğrencileri taşıyan bir midibüs dönüş yolunda kaza geçirdi. 3 öğrenci can verdi. Aslında ölü ve yaralılar hakkında resmi bir açıklama yapılmadı.

Ancak; “Okula giden çocuklarımızın cesedini bize hangi yüzle veriyorsunuz!” diyen velilerin isyanı basına geçti! Ölen çocukların sorumluları kim?.. Bu çocukların hesabı bu dünyada verilmeyeceği belli!..

Ancak öte tarafta ilahi adaletin önünden kaçamayacakları da açık!..

• • •

AKP sözcüleri meydanlarda “Kin ve nefret yayarak” haksız ve vahşi bir rekabet ortamı yaratıyor!.. Yurttaşları ya ürkütüyor ya da adeta rüşvet dağıtarak oylarını almaya çalışıyor!..

Sonuçta; Anayasa değişikliği için yurttaşın anayasal hakları adeta yok sayılıyor!..

• • •

Her şey değişiyor, ülke karanlığa bürünüyor!..

Yüksek Seçim Kurulu bile doğrudan “Saray”a bağımlı hale gelmiş.

YSK, devletin tüm gücünü kullanan Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlara hatta yasadışı faaliyet gösteren kamu görevlilerine referandumda haksız rekabet oluşturdukları için bir tek söz dahi söyleyemiyor!..

Bir yüksek yargı organına yakışmayan bir şekilde, adaleti hiçe sayan, yasalara ve Anayasa’ya aykırı davrananları alenen kolluyor!.

Bu durumda görev yapan YSK’ye bundan böyle nasıl güveneceksiniz!..

Nitekim il ve ilçe seçim kurulları da aynı taraflı davranışını sürdürüyor…

İlk kez “iyi ünlü olmadıkları” gerekçesiyle işlerine gelmeyen kişileri sandık kurulu üyesi yapmıyorlar...

Kriteri belli olmayan bu uygulama, şimdiden, referandumu şaibeli konuma getiriyor. Ayrıca bu kararı verenlerin “ünü” nedir? O da ayrı bir konu! Düştüğümüz duruma bakın!..

****

Her şeye rağmen, tüm ülkede gördüğüm HAYIR oylarının önde çıkacağıdır!..

Çünkü yurttaşlarımız bu oylamayı bir “memleket meselesi” olarak görüyor!..

Geleceğimizi bir adamın eline teslim etmemeye kararlılar!..