Vallahi ortamım süper. Gelecek kaygım yok, eşim yok, çocuğum yok, 45 yaşına geldim. Yapılabilecek her şeyi yaptım, gezdim, dolaştım, borcum yok, az para kazanıyorum ama yetiyor. Hatta her sene daha az kazanıyorum. Şu anda cebime ayda giren para 2006 yılında ajansta çalışırken aldığım miktardan TL olarak daha az öyle diyeyim. Param yok, lüksüm yok, harcamam yok, kitap, vb. zamanında iyi ki almışım. Şimdi çok gerekli olmadıkça da kitap almıyorum, internetten indiriyorum. Entel çöp karıştıran gibi bi şey oldum… Hadi ben tamamım da geri kalan gençler ne yapacak bu ülkede?

20, 22 yaşında arkadaşlarımla konuşuyorum. Hepsi full bunalım. Hepsi ülkede yaşamaktan kahroluyor. Yaşamak dedim ama yaşayamamaktan yani… Metrobüste bile kolluk gücü üstünü başını arayabiliyor her türlü. Niye? Dövmen var, kalbin atıyor, kesin sende bi şeyler vardır… Metrobüs çıkışında da arama yapmak acayip. Önleyici filan değil işte. Emniyet için yapılsa girişte yapılır. Bizde çıkışta kısmet. Neyse ya, önemli de değil, maksat emniyetimizse saygı duyarız. Porş arabalarımız, beyaz Audilerimiz, Renc Rovırlarımız, parti binası önünde çekilmiş pozumuz yok. Ofis çalışanı olup paraları kütletemedik. Kütleten zaten kütletiyor.

***

Memleket öylesi bir sirk ki, zaten yöneten ekipler her şeyi “Nasıl kazanca çevirebilirim” diye bakmaktan bu hale geldik herhalde… Ambargo delen ülkeyiz ya. Sevmeseniz bile emeğe ve çakallığa saygı duyun.

Dev bir emlakçıyla, değnekçi arası bir teknik uygulanıyor her noktada. Nehir mi var, oraya işe yaramayan bi şeyler yapalım. Kaça yapalım? 10 katına yapalım. Siz bize aradan 5 katını verin, fifti fifti paylaşırız. Belediyelerdeki ortam zaten ortada. Keyif banyosu yaptıranlardan, her yeri mermere boğanlara, görgüsüzlüğün, çapsızlığın, kifayetsizliğin ve arsızlığın en güzel yıllarında yaşıyoruz. Ama zirvede de bırakamıyoruz. Paso zirveye bıraktıkça leş gibi bir yer oldu zirve de.

E tabii bu yıllar da, zirveler de bir yerde bitecek. Şimdi ne oldu? Önce börek, kıyma paylaşılamadı, bir güç oyunları aman öyleydi böyleydi derken saçma sapan bir şekilde darbelendik kafamızdan. O güne kadar birlikte yürüyen tayfa aniden “kuzenim yazmış”a başladı. Eski fotoları filan da yakmak da yok. Her şey ortada. Ağlayanlar “Gelin ya bitsin hasretimiz” diyenler, badem şovlar ortada… Neyse ki halk kaldırıyor. Halk dayanıyor. Bunca yalana, dolana, ölüme, açlığa, sefalete vallahi bu kadar şanslı bir iktidar… Hani halk bala yaşıyor, şansa hayattayız da bu ekip nasıl bir şanstır, nasıl bir çıkar ağı kurmuştur ki başına hiçbir şey gelmiyor.

***

İşte en fazla biraz görgüsüz lüks takılmalarından olay çıkıyor. Ondan da bi şey çıkmaz. Ekonomi desen demin Oksford’da işletme master’ı yapmış bir arkadaşımın deyişiyle “Ben değil basenlerim bile daha iyi yönetir” dedi. Yani ben de öncelikle kendisine “mantıklı bir yöntem” önerdiği için kızdım. Sonuçta biz hayatı gelişine yaşamayı seviyoruz. Bir gece müdürü, bir gece başkanı, bir gece keyfimize göre yardımcısını paket eder yollarız. En değerli isimlerden oluşan, her biri yetki ve sorumluluk sahibi bakanlarımız, vekillerimiz var. Makam arabalarından bir an olsun ayrılmayan bizler sizin bizleri daha güzel arabalarda yaşatmanız için elimizden geleni yapıyoruz.

***

E peki gençler ne olacak? Okulunda elinde renkli bayrak var diye paketle çocukları, özgür eğitim isteyenleri fısfısla. Zaten genelde çoğu şey yasak. Yasak olmasa da parası yok çocuğun. Yurt dışına gidip dolaşmak desen çok affedersin Yuro kaç lira olmuş yazamıyorum ama yazmayacağım da. Çünkü bu yazıyı okuduğunuzda daha da yükselmiş olacak. Dolarla mı maaş alıyorsunuz? Dövizle mi borcunuz var diyen ekonomi bakanı gördü ülke ya. Sonra da Instagram postuyla birlikte uçtu gitti kül oldu.

Aynı hayatlarımız gibi. O yüzden kötülüğe inat, yaşayacağım ve bu tuhaf devrin de kapandığını göreceğim. Yaşım yeter, gençler de sizin gibi yaşlı değil. Bekliyoruz. Şimdi siz düşünün sevgili büyüklerim.