Başlık, Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) Başkanı Alparslan Durmuş’un, evrim hakkındaki düşüncesi. Eğitim müfredatındaki değişimi savunurken, evrimin tornavida, pense gibi inanılmasına gerek olmayan ama işe yarıyorsa kullanılmasında sakınca olmayan bir “araç” olduğunu söyledi.

İfade/ itiraf bilerek bilmeyerek, tarihe geçecek denli önemli; üstelik son 15 yıllık AKP hegemonyasının değil bütün bir siyasal İslam hareketinin ideolojik özü olarak.

İnsan Levi-Strauss’ un “İslam, doğunun batısıdır” sözünü hatırlamadan edemiyor. Amaca giden yolda her şey mübahtır ilkesinin, modern zamanlarda nasıl olup da siyasal İslamcıların hayat ilkesi olduğunu Durmuş kadar güzel ifade eden olmadı galiba. Ha bir de reisin ‘demokrasi gideceğin durakta ineceğin otobüstür’, aforizması vardı!

TTK başkanı, öylesine açıkgöz bir ifade kullanıyor ki, kendi başına ele alındığında, ‘a evet, çok doğru, tabi ki öyle’ demek gerekiyor. Evet, evrim inanılacak bir “şey” değildir, evrim inanç konusu olarak tartışılamaz. Evrimi bilirsiniz ya da bilmezsiniz, kabul eder ya da etmezsiniz; bilgi alanına, demem o ki gerçekliğe, varlığın bilgisine ait bir konudur. Gerçektir, vardır.
Bu haliyle başkanın bilgi ve inanç arasındaki fark hakkında mürekkep yalamış olduğu, bilim felsefesi üzerine kafa yorduğu falan bile düşünülebilir. Ama, tıpkı post modernizm okuyan dinciler gibi bu metinleri “aha bak bu benim acayip işime yarar” diye istismar etmek üzere not almış olabileceğini de.

Başkanın asıl kurnazlığı ise, evrimi varlığın bilgisiyle ilgili bir olgu olarak tanımlamasına ve herhalde yani evrim tornavida gibidir (yani gerçektir) demesine karşın, nasıl olup da fen bilimleri derslerinden çıkarılıp, felsefe grubu dersleri arasına alındığından hiç söz etmemesi. Böylece bir yandan gerçek olana gerçek muamelesi yapmakta ama gerçek olanı inanılıp, inanılmayabilecek inançlar arasına göndermekte. Felsefe- psikoloji ders gruplarının nasıl anlatıldığını, içeriğini vs bir yana bıraksak bile bu alicengiz oyunundaki ikiyüzlülüğe söylenecek söz bulmak zor.

Başkanın itirafı, AKP’nin 15 yıldır yapıp ettiği her ilkesizliğin özeti. Benim işime yaradığı sürece demokrasi, hukuk, insan hakları, haklar sonuna kadar savunulur ve istismar edilir. Ama aynı ilkeler rakiplerim (düşmanlarım) için kesinlikle geçerli değildir. Anayasa Mahkemesi, lehime karar veriyorsa demokrasi var ve mahkeme bağımsızdır, kararları tartışılmaz; aleyhime karar veriyorsa mahkeme ideolojik davranıyor ve tabii ki demokrasilerde mahkeme kararları bile tartışılabilir. Bir sonraki aşamada ise bütün üyelerini bana bağlı/ muhtaç kıldıysam artık onun kararlarını hukuk olarak görebilirim!

Bu bilim istismarının asıl nedeni ise daha örtük ama bir o kadar da ideolojik. İnanmadan kullan ilkesini vaaz eden kişi ülkenin temel eğitim sisteminin başındaki kişi. Yani, 5 yaşından 18 yaşına kadar tüm yurttaşların eğitiminden sorumlu. Başkan, bir hokuspokusla çocuklarımıza tornavida icat etmeyi sağlayan bilimi öğretmeye gerek olmadığını ve öğretmeyeceklerini ama tornavida kullanmayı öğreteceklerini ilan ediyor. Tıpkı Binali Yıldırım’ın bulut teknolojisi ile ilgili, ‘aman nasıl oluyor diye merak etmeyin, kurcalamayın kafayı yersiniz, kullanın sadece,’ demesi gibi.

Başkanın şahsında temsil olan AKP ideolojisi, tornavidayı icat etmeyi sağlayan bilimsel düşüncenin temel eğitimde verilmesi gerektiğini bilmiyor olabilir mi? Eğitim sisteminin düşünen, akıl yürüten, sorgulayan, eleştiren, merak eden yurttaş yetiştirmesi gerektiğinden haberdar olmamaları mümkün olabilir mi?

İnsanın keşke bilmiyor olsalar diyesi geliyor. Eğer bütün bunları bile bile yapıyorlarsa daha da tehlikeli bir durum var demektir. Çünkü bu durumda kendi insanlarını “bilgisiz teknisyenler” olarak yetiştirmeyi amaçladıkları ortaya çıkmış olacak.

Bilmeyi bilmeyen köle olduğunu bile fark etmez. Eh, İslamiyet de köleyi reddetmediğine göre, siyasal İslamcıların en “acar” kapitalistler olduğunu ve bırakın Osmanlı’ya dönmeyi 16. yüzyıl Avrupası’na yelken açtıkları bile söylenebilir.

Bilmedikleri bir gerçek ise tarihte ne tek tek bireylerin ne de toplumların gönüllü olarak geri dönmedikleri. Bütün bu karanlığa, baskıya, zulme karşın çabaları beyhude. Dindar gençlik yetiştireyim derken ülkede deist patlamasına neden olmalarından belli değil mi?