Yılın son ayına girmemize günler var. Yıllar akıp giderken önemli tarihler, yıldönümleri, anma günleri peş peşe sıralanıyor. Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Demokrasi Haftası, İnsan Hakları Haftası… Katliamlar, faili meçhuller, tutuklu gazeteciler, hak ihlalleri için; farkındalık, değişim, eşitlik ve barış için her yıl verilen mesajlar aynı. Ülkemiz takvimi de ne yazık ki kalabalık ve karamsar. Çoğu kez sizlere seslenirken, hak mücadelesi için söz söylerken kendimi tekrar etmekten rahatsız oluyorum. Hep aynı şeyi söylüyor, kendi tekrarımdan sıkılıyorum.

İyimserliğin romantik bulunması bir başka rahatsızlığım. ‘Siyaset sert olmalı’ düşüncesi yaygın kabul görüyor. Siyaset kadınları da sertleştiriyor. Kürsülerden kükremiyor, bağırıp çağırmıyor, parmak sallamıyorsanız, mesajınızın etkili olmasına ihtimal verilmiyor. Hele siyaset sahnesinde bir kadın olarak iyimser, insancıl, duygusal, sevecen mesajlar veriyorsanız ve bunu belli bir nezaket ve zarafet çerçevesinde yapıyorsanız ciddiye alınmama riskiniz yüksek. Oysa en kuvvetli silah, en keskin kılıç söz. En incitici, en ağır mesajları düşündürerek aktarmak mümkün. Yeter ki ilkeli, dik duruş zeval görmesin.

***

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü arifesinde peş peşe iki ilham veren kadınla birlikte olma fırsatı yakaladım. İoanna Kuçuradi ve Minerva Josefina Tavárez Mirabal... Cumartesi sabahı Efes Selçuk Belediyemizin 2. Efesli Herakletios Felsefe Günleri’nin “Niçin Felsefe?” başlıklı açılış konuşmasını İoanna Kuçuradi yaptı. Belediye Başkanımız Filiz Ceritoğlu Sengel, siyaset ve hizmet anlayışını düşünceye, emeğe ve toplumsal adalete yaslanarak sürdürüyor. Felsefeye, yani insan ve düşünceye ayrılan zaman ve emek kendimizi tekrar etmek zorunda kalmadığımız bir gelecek için öyle temel bir ihtiyaç ki. Bunu kavrayan yerel yöneticilerimizin çoğalması dileğiyle gündemin yoğun ve karamsar döngüsünde İoanna Kuçuradi’nin berrak aklıyla temizlenmek, düşüncelerle baş başa bırakılmak iyiliğe olan inancımı ve direniş azmimi tazeledi.

***

Aynı gün akşam Konak Belediye Başkanımız Abdül Batur’un desteğiyle gerçekleşecek bir dizi etkinlik için İzmir’e gelen “Minou” ile tanıştım. Dik duruşlu ve fark yaratan kadınlarla başlayıp öylece süren bir gün. Minou Mirabal da İoanna Kuçuradi gibi ömrünü insan haklarına adamış bir bilim insanı, filolog. Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Trujillo’yu deviren devrimci hareketin öncüleri olan Mirabal Kardeşler’den Minerva’nın kızı. Annesi Minerva, teyzeleri Maria Teresa ve Patria Mirabal, babası Manolo Tavarez ve enişteleri devrime yaşamlarını adamış örnek aldığı yakınları. Mirabal Kardeşler ve eşleri, diktatöre karşı Clandestina isimli gizli bir örgüt kurarak insan hakları ve demokrasi için mücadeleleriyle tanınıyor.

***

Siyasete giriş öyküsü, benim öyküme benzerliğiyle beni daha da etkiledi. Siyaseti bir meslek, bir iş olarak görmeyen ama yaşamın ona sunduğu kötülüklerden iyiliği damıtarak, hak savunuculuğunu aile mirası olarak almış kuvvetli bir kadın tanıdım. Milletvekilliği, dışişleri bakan yardımcılığı yanı sıra pek çok sivil toplum kuruluşunda emeği var. Kadının yaşam hakkını koruyamayan sistemde demokrasiden bahsedilemeyeceğini söylüyor. Coğrafi olarak ve tarihsel bakımdan farklılıklarımıza rağmen benzer bir mücadele öyküsü yazmakta olduğumuza dikkat çekiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini daha iyi bir dünya için temel bir unsur olarak gören, mücadeleden vazgeçmeyen bu yürekli kadın iyimserliğin gücüne inanıyor. Benim gibi. Bizi kurtaracak olanın inatçı bir iyimserlik olduğunu söylüyor ve ekliyor; “iyimser olmazsam ailemin mücadelesine haksızlık, kendi kişisel tarihime ihanet etmiş olurum.”

***

Minou ile yaptığım sohbet, tarihte iyilik mücadelesinin bir diktatörü yerinden ediş öyküsüyle birleşince mücadele için inatçı bir iyimserlikle doğruları tekrar etmenin önemini bir kez daha fark etmemi sağladı. Çünkü doğru tektir. Farklı şekillerde, güçlü sözler ve başarı öyküleriyle tekrarlanır. Tekrarı şarttır. Değişime kadar yeni bir şey söylemek yerine gerçeklerin tekrarı, belleğin tazeliği ve iyiliğin bulaşıcılığına güvenmek gerekli.

Minou Mirabal’ın İzmir’deki etkinliklerinin gerçekleşmesine öncülük eden Ege Kadın Platformu Koordinatörü Şengül Baysak’ın “Demokrasi, insan Hakları ve Kapsayıcılık” başlıklı söyleşi öncesinde yaptığı konuşmada “haklarımızdan ve yaşamlarımızdan asla vazgeçmiyoruz, İran ve Afgan kız kardeşlerimizin mücadelesini de saygılarımızla selamlıyoruz” mesajı, kadınları toplum ve yaşam dışında tutan gerici anlayışla mücadele için dayanışmanın önemini vurgulamak açısından çok anlamlı.

***

Mirabal Kardeşler’in öldürülmeleri Dominik Cumhuriyeti’nde büyük bir tepki uyandırdı. Direniş güçlendi ve bir yılın sonunda diktatörlük devrildi. Bugün İran’da Mahsa Amani cinayetiyle başlayan direniş genişliyor. Tüm dünyada 25 Kasım tarihi Mirabal Kardeşler’in iz bırakan anısıyla “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak anılıyor. İlerici kadınlarının inatçı iyimserliği ve kararlı direnişiyle faşizme karşı, dikta ve şiddete karşı mücadelesini ve diktatörlerin yenilebildiğini bize gösteren devrimci kadınları saygıyla selamlıyorum.