Üç Karadenizli kadın “Toplumda her alanda olduğu gibi, müzikte de kadın olmak zor. Biz ‘Yalnız o işler öyle olmuyor’ demek için inatla yan yana, omuz omuzayız” diyerek kameranın karşısına geçti.

İnatla yan yanayız

Havva GÜMÜŞKAYA

Taş Altında Karınca’ şarkısıyla karşımıza çıkan Burcu Yeşilbaş, Merve Yavuz ve Ezgi Eyüboğlu ile birbirlerinden aldıkları güçle yürüdükleri yolu konuştuk. Bu üç Karadenizli kadın sanılanın aksine çalışmalarında “Karşı karşıya değil omuz omuzayız” diyerek hareket ediyor. Bazen Burcu klip çekiyor kameranın arkasına Merve geçiyor, bazen Ezgi bir şarkı söylüyor hepsi ona destek oluyor.

Aralarındaki dayanışmayı anlatırken ise “Müzikte de kadın olmak zor” diye ekliyorlar. Şimdi sözü bu Kuzeyin Kızları’na bırakıyorum.

Müzik hayatınız nasıl başladı?

Burcu Yeşilbaş: Klasik bir cevaptır ama gerçekten de küçük yaşlarda başladı. Babam küçüklüğümden beri elinde sazıyla şarkılar, türküler söylerdi ve ben de çıktığı her sahnede mutlaka bulunurdum. Kendimi en çok 2008-2012 arasında sürekli katılımcısı olduğum Kazım Koyuncu Kültür Merkezi'nde hem sahne hem de bilgi anlamında yetiştirdim, oradaki müzisyen arkadaşların da emeğiyle.

Merve Yavuz: Kendimi bildim bileli müziğin içinde oldum. Zaten o ruh üflenmişse size, istemeseniz de bir şekilde kendinizi müziğin içinde bulabiliyorsunuz. Sürprizlerle dolup taşan dünyamızda çocuklarıma (öğrencilerinden bahsediyor) müziği anlatırken bir baktım elimde mikrofon sahnedeyim o gün bugün vazgeçmedim sevdamdan.

Ezgi Eyüboğlu: Müzisyen bir ailenin çocuğu olmam, müziğe olan yeteneğimi erken fark etmemize vesile oldu. Evimizde her hafta yeni bir türkü öğretirdi annem, çok faydasını gördüm sağ olsun. ilk kaydım dört yaşında, üstümde yöresel kıyafetler 'Türkmen Gelini' söylüyorum. Eğitim hayatım da müzik üzerineydi haliyle. Konservatuvarda da Batı ve Türk müziği üzerine geliştirmeye çalıştım kendimi. Sonrasında albüm, konserler, öğretmenlik, televizyon programları derken müzikle yaşamaya devam ediyorum.

İzlediğim kadarıyla bireysel çalışmalarınızda da birbirinizi destekliyorsunuz, rekabet değil bir kadın dayanışması örneği gösteriyorsunuz… Bu üçlü nasıl bir araya geldi?

B.Y.: Bu üçlüyü ben bir araya getirdim diyebilirim. İkisiyle de arkadaşlığım vardı ve müzik hayatımıza aynı zamanlarda başlamıştık. Bunu neden birbirimizle dayanışarak yürütmüyoruz, diye düşündük ve üçümüz birlikte vakit geçirmeye başladık. Bireysel çalışmalarımızda birbirimizi destekliyoruz tabii ki de sadece birbirimizi değil, yolculuğuna destek olabileceğimiz herkesle böyleyiz. Fakat en çok birbirimizi paylaşıyoruz bunu da özellikle yapıyoruz çünkü bu toplumda her alanda olduğu gibi, müzikte de kadın olmak zor. Biz “Yalnız o işler öyle olmuyor” demek için inatla yan yana, omuz omuzayız.

M.Y.: İlk gün nasılsak bugün de aynı enerjiyle devam ediyoruz. Büyük kahkahalarla taçlandırmıştık tanışmamızı o gün bugündür yanyana gelmemiz büyük yankılar uyandırıyor. Kuzeyin Kızları’nda da görülebiliyor bu enerji. Kadın dayanışması öyle güzel bir duygu ki gün geçtikçe daha da güçlendirdi bizi.

E.E.: Yaptığımız işlerde birbirimize destek olmaya çalıştık hep. Dışarıdan bakıldığında, rakip olacağımız düşünülebilir ama biz böyle hissetmedik hiç. Sizin de söylediğiniz gibi, esas olan dayanışma. Bu desteği herkesin hissetmesi için ve kadınların birlikte ortaya koyabileceği güzelliklere örnek olabilmek adına, eğlenerek anlattık Kuzeyin Kızları’nı.

Karadeniz müziğinden kopamıyorsunuz bir yandan da farklı kültürlerden şarkılar söylüyorsunuz. Söylediğiniz şarkıları nasıl seçiyorsunuz?

B.Y.: Karadeniz benim bir parçam. İstiyorum ki seçtiğim şarkılar, doğanın herhangi bir yerinde sesimle sonsuza dek yaşayacak eserler olabilsin. Ben bu ruhla seçiyorum.

M.Y.: Doğduğun büyüdüğün topraklardan köklerden kopmak mümkün mü? Karadeniz benim için ayrı bir dünya olsa da müziği bir kalıba sokmak doğru değil. Tarz, yöre ve dil ayırt etmeden hissettiğim, yorumumu katabildiğim tüm eserleri seslendirmeye çalışıyorum.

E.E.: Doğduğum topraklar öncelikli elbette ama başka bölgelere, başka insanlara hitap etmek büyük keyif benim için. Hiçbir zaman böyle bir ayrım veya düşünce beslemedim içimde. İstediğim, hissettiğim her şarkıyı, her türküyü söyledim.

Pandemi sürecinde neler yaptınız? Yeni albüm, tekli, klip vs… Yol haritanızdan bahseder misiniz?

B.Y.: Pandemi süreci benim için çok bereketli geçti. İki tane çok güzel single çalışması yaptık ve onları yayınladık. 'Gelin Ayşem' ve 'Gel Ey gönüllerin Piri'. Aynı zamanda da 3-4 beste yaptım. Bir albüm hazırlığındayız, çalışmalarına başladık. Yepyeni bestelerden oluşan, daha yeni bir Burcu olarak karşınıza çıkacağım.

M.Y.:İlk bireysel albümümü Nisan 2019'da yayınlamıştım pandemi döneminde de ikinci albüm hazırlıkları başladı.

E.E.:İkinci albümü bitirdim. Çok içime sinen bir çalışma oldu. Yeniden müzikseverlerle buluşacak olmanın heyecanı içindeyim.

Farklı işler yapıp bir yandan da müzikle ilgileniyorsunuz. Hepsine birden yetişip güzel işler yapmak yorucu olmuyor mu?

B.Y.: Sinema-TV mezunuyum ve yıllardan beri de bu işi yapıyorum. Proje filmleri üretiyor, çekiyor ve kurguluyorum. Bir belgesel hazırlığına başladım. Bu yoğunluk beni Burcu yapan şeyler aslında, o yüzden kopamıyorum.

M.Y.: Farklı işler yapıyor olmayı engel olarak görmedim hiç, şarkı söylemek de öğretmenlik yapmak da vazgeçilmez tutkularım. Hem müzik öğretmeni olduğum için yolun sonunda yine müziğin içinde buluyorum kendimi.

E.E.: Yaptığım işlerin ortak noktası müzik olduğu için, yetişmek duygusu içinde olmuyorum açıkçası. Zaman zaman yoruluyorum elbette ama pozitif geri dönüşler yorgunluğu unutturuyor. Hem ne demişler: “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız.”