CHP’nin 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, önümüzdeki seçimlerde tekrar cumhurbaşkanı adayı olmayı düşündüğünü söyledi

İnce’den “Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna yanıt

Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, Ege’nin gazetesinden Ece İçmez’in sorularını yanıtladı.

İçmez’in, “Ülkenin çıkarları için yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna yanıt veren İnce, “Elbette düşünüyorum. Seçime 50 gün kala adaylığı açıklanmış birisi olarak 50 günde Türkiye’deki siyasi atmosferi değiştirdik, iktidarın kaybedebileceği inancını yeşerttik. 40 yıl aradan sonra yüzde 30 bandını aştık. İlk seçimde başaramadık ama bu böyle yarım kalmayacak demiştik, iddiamıza, o iddiamızın gerektirdiği çalışmalara devam ediyoruz” dedi.

İçmez’in soruları ve İnce’nin yanıtlarından bazıları şu şekilde:

Tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de gündemi Coronavirus (COVID-19) , Türkiye’de alınan koronavirus tedbirleri sizce yeterli mi?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilirken hükümet büyük vaatlerde bulundu. Türkiye ekonomisi uçacak, yeni sistem ile birlikte Türkiye zenginleşecekti. ancak beklenen olmadı. Türkiye potansiyelinden çok daha düşük büyüme rakamları açıkladı. Örneğin 2019 yılı büyüme rakamı yüzde 0.9 olarak açıklandı. İşsizlik tarihin en yüksek rakamlarına ulaştı. Kaldı ki, AKP döneminde işsizlik tanımı değişti. İşsiz olan herkes işsiz sayılmıyor. İş arama umudunu yitiren işsiz sayılmamasına ve TÜİK tarafından açıklanan işsizlik verilerine eklenmemesine rağmen resmi işsizlik rakamları yüzde 14’ler dayanmıştır. Hem işsizliğin hem istihdamın aynı dönemde düştüğü bir süreci yaşıyoruz. İşsizlik düşerken istihdamda, işgücüne katılımda artış olması gerekirken istihdam düşüyor.Bu veriler bize Türkiye ekonomisinin korona öncesinde ciddi sorunları olduğunu ortaya koymaktadır. Korona ile birlikte ekonominin içinde bulunduğu durum daha net gözükmeye başlamıştır. Korona sürecinde alınan tedbirlere bakıldığında bu tedbirlerin vatandaşa daha çok borçlandırma, borç ve ödeme ötelemesi olduğu gözükecektir. Bugüne kadar karşılıksız yapılan tek ödeme ihtiyaç sahibi yurttaşlarımıza yapılan aylık 1.000 TL ödemedir. Geri kalanlar işsizlik fonundan yapılan ödemeler ve faiziyle borç olaak verilen ödemelerdir. 100 milyar, 200 milyar, 250 milyar ve hatta çarpan etkisiyle 600 milyar TL olduğu açıklanan paketlerin Türkiye ekonomisinde yaşanan talep daralmasını aşamayacağı ortadadır.

Hükümet zor günler için birikim yapmak yerine, zor günler için, biriktirilen birikimleri de hoyratça israf etmiştir. Merkez Bankasının kefen parası olarak gördüğümüz ihtiyaç akçesini geçtiğimiz yıl harcamıştır. O nedenle bu zor günlerde vatandaşına destek olmak yerine vatandaşına IBAN vererek, mesaj üstüne mesaj atarak para isteyen bir hükümet olmuştur. Kendisi vatandaştan para isterken Belediyelerin yardım toplama, bağış kabul etme yetkilerini Genelge ile durdurmuş, bu konuda açılan banka hesaplarını bloke etmiştir.

Buna karşın özellikle CHP’li Belediyelerin askıda fatura gibi dayanışmayı öne çıkaran uygulamaları hükümetin beceriksizliğini, vatandaşın yaşadığı sıkıntıları ortaya koymaktadır. Bu beceriksizlik maske dağıtımında da görülmüş, çeşitli yöntemlerle bedava dağıtılacağı söylenmiş, dağıtılamamış, parayla satılmaya başlanmıştır. Yurttaşına 5 maske bile dağıtamayanların, sokağa çıkma yasaklarını yönetemeyenlerin memleketi iyi yönetmeleri, ekonomiyi büyütmeleri beklenemez.

Yeni kurulan partiler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yeni kurulan partiler AKP’nin içinden çıkınca önce “ümmeti bölmeyin” propagandası yapıldı. Sonra AKP Genel Başkanının “ölü doğdular” dediği yazıldı. Benim siyasi çizgimle bu partilerin siyasi çizgileri aynı değil ama bu siyasi partilerin seçime girmesini engelleyecek adımların, değişikliklerin konuşuluyor olması demokrasimiz adına üzüntü ve utanç vericidir. Parti kurmak, seçime girmek hukuki yükümlükleri, şartları yerine getiren her siyasetçinin ve siyasi partinin hakkıdır. Buna engel olmak, buna engel olmaya yönelik adımlar atmak demokrasi iddiamıza, birikimimize, mücadelemize zarar verir.

Milletvekillerinin vekilliğinin düşürülmesi hakkında ne düşürüyorsunuz?

Ben bu konuda partimden ayrışarak Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda hayır vermemiz gerektiğini söyleyen ve o meşhur Anayasa’ya aykırı Anayasa Değişikliğine hayır oyu vermiş bir siyasetçiyim. Bizim parti olarak 2002’den beri bir ilkesel duruşumuz var. Dokunulmazlıklar Kürsü Dokunulmazlığı ile sınırlandırılması, Milletvekili Milletin vekaletini özgürce yerine getirebilmelidir.

Ancak Türkiye’de 2010’dan beri Yargı bağımsızlığı ciddi tahribata uğramıştır. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği referandumunda bugün FETÖ denilen yapı ölüleriniz kaldırın oy kullandırın derken, AKP Genel Başkanı sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı açıklamada okyanus ötesine teşekkür etmiştir. Yargı bağımsızlığı bu referandumla birlikte ortadan kalkmış, yargıçların siyasi kimliği öne çıkmaya başlamıştır.

Hakimler Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinin 6’sının doğrudan bir siyasi Partinin Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından, geri kalan 7 üyesinin ise biz “Biz Genel Başkanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan seve seve talimat alırız, bundan şeref duyarız” diyen Milletvekilleri tarafından ve dolaylı olarak yine AKP Genel Başkanı tarafından belirlendiği bir yargı düzeninden ve o yargının hukuku değil siyaseti gözeterek verdiği tartışmalı kararlardan söz ediyoruz.

AKP İlçe Başkanlarının hakim yapıldığı bir yargı düzeninden söz ediyoruz. AKP Genel Başkanı konuşunca kararını değiştiren bir yargı düzeninden söz ediyoruz. Şimdi böyle bir yargı düzenine muhalif siyaset yapan milletvekilleri güvenebilir mi? Nitekim yargıya güven yüzde 20’lere gerilemiş durumda.

Geçtiğimiz günlerde Haber Global canlı yayına katıldınız ve açıklamalarda bulunurken sözlerinız kesilip Tayyip Erdoğan’ın konuşması canlı yayınına verildi. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Türkiye’de basın özgür değilse kimse özgür değildir. Bugün medyanın yüzde 95’i maalesef hükümet tarafından kontrol edilmektedir. Tarafsız kamu yayıncılığı yapması gereken TRT bir iktidar aparatına dönüşmüştür. Cumhurbaşkanlığı Seçim sürecinde Ankara, İstanbul, İzmir mitinglerimizi tek saniye canlı yayınlamayan TRT iktidar cenahının seçim kazanması için kırmızı bültenle aranan teröristi televizyona çıkarmıştır.

Bir televizyon kanalı yayına çıkarmak için davet gönderdiği kişiyi siz stüdyoda bekleyin, biz AKP Genel Başkanına bağlanacağız diyorsa bu konuğa, izleyiciye, gazetecilik ilkelerine saygısızlıktır.

O yayından sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı televizyon kanallarının hür iradeleriyle bu saygısızlığı yaptıklarını açıklamıştır. Eğer televizyon kanalları bu saygısızlığı kendi hür iradeleriyle yapıyorlarsa bu vahimdir, yok Sarayın baskısı ile yapıyorlarsa daha vahimdir. Medya özgürlüğü sadece medya kuruluşlarının özgür olması değil, aynı zamanda milletin haber alma özgürlüğüdür.

Bir eğitimci olarak öne çekilen sınav tarihleri hakkında düşünceleriniz neler?

Ben yıllarca öğrencilerimi bu sınavlara hazırladım. İçlerinde Türkiye’de derece yapan çok yüksek puanlarla çok iyi üniversiteleri kazanan öğrencilerim oldu. O çocukların psikolojisini iyi bilirim. Sınav tarihiyle oynanmaz. Sınav tarihi ile oynamak, sınav tarihini değiştirmek o çocukları olumsuz etkiler. Corona süreci nedeniyle eve kapanan, annesi, babası işinden, gelirinden olduğu için psikolojileri olumsuz etkilenen çocukları bir de sınav tarihini değiştirerek psikolojilerini alt üst ettiler. Korona nedeniyle sınav tarihini Temmuz ayına ertelemişlerdi, AKP Genel Başkanı’nın kararıyla yeniden Haziran ayına aldılar. Bu kararın alınmasında pedagojiden ziyade paranın etkili olduğu açıktır. Geçtiğimiz hafta sonu 450 bin adayın girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavı yapıldı. Bilim Kurulu tarafından tavsiye edilen maske, mesafe tedbirlerine uyulmayan fotoğraflar basına yansıdı. Önümüzde 2 sınav var. Milyonlarca öğrenci bu sınava girecek, toplu ulaşım kullanacak, aileleri okul önlerinden onları bekleyecek. Hükümete inadı bırakmasını ve bu çocukların talebine kulak vermesini tavsiye ediyorum. Olmazsa, sınav Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı tarihte yapılırsa da, sınava girecek evlatlarıma sınava odaklanmalarını, kendilerine bu yapılanlarının hesabını sandıkta sormalarını tavsiye ediyorum.