İnce’nin ‘Memleket’ meselesi
Fotoğraf: DepoPhotos

Partisinin genel merkezinde kendisini ziyaret eden Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Muharrem İnce, “Hoş geldiniz, güle güle” diyerek uğurladı. Planlı olmadığını söyledi ama belki de alttan alta 2018’deki “Gel bakalım Muharrem İnce” anonsunun rövanşını almış olabileceğini düşündü.

Muharrem İnce bundan 5 yıl önce cumhurbaşkanı adayı gösterildiğinde muhalif kamuoyunda CHP merkezli bir heyecan oluşmuştu. CHP’nin geleneksel sosyal demokrat tabanı, partinin sol kanadını temsil eden ve halkçı söylemlerle etki uyandıran İnce’nin aday olmasından gayet memnundu. İnce’nin CHP’nin içinden gelmesi, partinin kültürünü özümsemiş bir isim olması ve siyasi kariyerini örgütsel yapı içinde inşa etmesi bu memnuniyetin en önemli sebepleri arasındaydı.

Ancak 24 Haziran 2018 seçimlerinin gerçekleştiği akşam İnce’nin siyasi yaşamı için bir kırılma yaşandı. Erdoğan yüzde 52,59’la cumhurbaşkanı seçilirken, o yüzde 30,64 oyla ikinci sırayı almıştı. Mesele kaybetmesi değildi, ortadan kaybolmasıydı. Erdoğan seçim gecesi saat 22.30’da kazandığını ilan edip teşekkür konuşması yaparken İnce suskundu. Muhalif seçmenler AA’nın geçtiği seçim sonuçlarıyla manipülasyon yapıldığı fikrindeydi ama oy verdikleri İnce’nin bu yönde bir mücadeleye giriştiğini göremedi. İnce ise daha sonra yaptığı açıklamalarda o gece yalnız bırakıldığını, CHP’nin seçim verilerini kendisine sunamadığını, kurulan seçim platformunun düzgün çalışmadığını söyledi. 24 Haziran seçimi toplumsal hafızaya “Adam kazandı” mesajıyla kazındı.

***

CHP yönetimiyle arası açılan İnce, “42 yıl içinde her kademede görev yaptım” dediği partisinden Şubat 2021’de istifa etti. Ayrılırken sert ifadeler kullandı; “ABD'den demokrasi dilenenlerle yolumu ayırıyorum. FETÖ’cüleri, Sorosçuları koruyanlarla yolumu ayırıyorum” türünden sözler sarf etti. Kurduğu Memleket Hareketi daha sonra Memleket Partisi’ne (MP) dönüştü.

İnce’nin CHP yönetimi ve Kemal Kılıçdaroğlu’na duyduğu öfke dışında, Memleket Partisi’ni ideolojik olarak CHP’den ayıran pek bir şey yoktu. Partinin yönü, yörüngesi tam olarak belli değildi. Bu türden ulusalcı tonu baskın bir Atatürkçülük, CHP içinde de temsil bulabilirdi. Bu yüzden CHP tabanında bir yarılma meydana gelmedi. Böylesi bir muğlaklık içinde İnce ile birlikte CHP’den MP’ye geçen Mehmet Ali Çelebi, daha sonra AKP’ye katılıp Saray’a biat etti. Prof. Dr. Gaye Usluer gibi MP’nin akıl gücünü temsil eden isimler ise ilerleyen süreçlerde partiden bir bir koptu. MP, “Muharrem İnce’nin şahsi partisi” görünümüne büründü.

Muharrem İnce bugün MP’nin cumhurbaşkanı adayı. Fakat ne yetkin bir kurmay ekibi ne de ülkeyi kimlerle yöneteceğine dair ikna edici bir planı var. İnce bu yöndeki eleştirilere ilginç bir cevap veriyor. Türkiye’yi 300 kişilik bir ekiple yöneteceğini, bunları isim isim yazdığını söylüyor. Peki kim bu isimler? İnce’nin cevabı şöyle: “Bir kısmı şu an yanımda olanlar, bir kısmı şu anda kamuda görevli olup göreve geleceğini bilmeyenler.”

İnce yüzde 30 oy alacağını ve ikinci tura kalacağını iddia ediyor. Partisinin oy oranının da yüzde 11 düzeyinde olduğunu, seçime kadar daha da yükseleceğini öne sürüyor. Muhalefetten yükselen “Oy bölüyorsun, Erdoğan’a çalışıyorsun” eleştirilerine “Ben oy bölmüyorum, Erdoğan’dan oy alıyorum” diye yanıt veriyor. Tutarlı olmak açısından da seçimin ikinci turuna Kılıçdaroğlu ile kalabileceğini söylüyor.

***

MP’nin ve İnce’nin oy oranının 3-4 ay önceye göre daha yüksek olduğu tahmin edilebilir. Zaten ikinci tura kalamayacağını bile bile İnce’nin adaylıkta ısrar etmesinin sebebi de burada saklı. İnce tüm bu süreci bir kaldıraç olarak kullanıyor. TV kanallarındaki tartışma programları, köşe yazıları, haberler ve sosyal medyanın gündemi, hiç olmadığı kadar İnce ve MP’yi konu ediniyor. İnce bu sayede popülaritesini artırıyor ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığını doğru bulmayan, politik kimliğini de günlük/tepkisel davranışlar üzerinden şekillendiren genç seçmenin bir bölümünün tercihi haline geliyor. Çünkü zihinlerinde kök salan teoriler üzerinden değil sosyal medya etkileşimleriyle politize olan ve seçimde İnce’yi destekleyeceğini söyleyen gençlerde, 2018’e dair herhangi bir travma yok. Bugün muhalif kamuoyu İnce’ye karşı güvensiz olsa da MP liderinin büyüsüne kapılan söz konusu gençlerin bir kısmı o günlerde henüz 13-14 yaşındaydı. Yani İnce “O zaman dans” dediğinde ritme ayak uydurmak için tereddüt etmiyorlar. Böylece İnce, yüzde 50 barajının olduğu seçim modelinde önemli bir figüre dönüşüyor.

İktidar çevreleri İnce’nin adaylığının seçimin ikinci tura kalması konusunda bir faktör olabileceğinin farkında. Milletvekilliği seçimlerinin de yapılacağı 14 Mayıs’ta Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı elde ederse, bir grup seçmende “Meclis ile Cumhurbaşkanı uyumlu olsun” eğilimi oluşabilir ve bu, seçimin ikinci tura kalması durumunda Erdoğan’a ilave bir oy kanalı yaratabilir. O nedenle yandaş medyada İnce’nin açıklamalarına, Millet İttifakı ve CHP’ye dönük eleştirilerine güçlü bir teşvik var. Erdoğan da yavaş yavaş İnce’nin sözlerine cevap yetiştirmeye başladı. Bu muhataplık ilişkisi, İnce’ye tutulan mikrofonların sayısını artırarak onun muhalefetteki konumuna katkı sağlamak hedefiyle kuruluyor.

***

Geri planda neler konuşuldu, MP ile CHP arasında nasıl bir diyalog zemini kuruldu, bilemiyoruz. Sonuçta İnce, adaylıktan çekilmemeyi daha kârlı gördü. 14 Mayıs’ta yüzde 6-7 civarında oy alabilirse bunu kendisi için "başarı" sayacaktır. Tüm o iddialı açıklamaları onu ancak bu hedefe yaklaştırabilir. Büyük ihtimalle baraj altında kalacak partisi ise Meclis’te Cumhur İttifakı’nın sandalye sayısını artırmasına neden olacak.

İnce kendi partisinden istifa edip AKP’ye katılan Mehmet Ali Çelebi’ye “Seni Silivri zindanlarında savunan Muharrem İnce'nin yanında olmadın, seni milletvekili yapan Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanında olmadın, ben o davanın savcısıyım diyen Tayyip Erdoğan'ın yanında oldun. Bu siyasetle açıklanamaz, bu olsa olsa doktorların işi olur” diye seslenmişti. Peki kendisi bugün aldığı pozisyonla kimin yanında durmuş oluyor?