24 Haziran tarihinde gerçekleştirilen baskın seçimleri geride bıraktık. Seçim sonuçları baskın basanındır deyiminin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Muhalefet partilerinin ve Cumhurbaşkanı adaylarının medya tarafından görmezden gelindiği ve engellendiği, kamu kaynaklarının ve güvenlik güçlerinin iktidarın kampanyasını desteklemek için kullanıldığı, sandık başlarında olaylar çıkartılarak seçim güvenliğinin ortadan kaldırıldığı, devletin tüm gücüyle RTE/AKP adına seçmene baskı yaptığı, dengesiz, şaibeli, daha yasa çıkarken mühürsüz oy pusulalarını meşru kılan dolayısıyla oy çalma iddialarıyla dolu bu nedenle eşit olmayan koşullarda gerçekleşmiş bir seçim sonucunda, RTE yeniden Cumhurbaşkanı seçildi!..

• • •

Seçim sonuçlarının ortaya çıkmasının ardından açıklama yapan bütün siyasi parti liderleri ve Cumhurbaşkanı adayları, kendilerinin ne kadar başarılı olduğundan bahsetti!..

Bir kişi hariç: Muharrem İnce...

• • •

İnce, seçim akşamı kamuoyu önüne çıkarak herhangi bir açıklama yapmamış olması nedeniyle eleştirilmişti. Ertesi gün yaptığı basın toplantısında seçim sonuçlarını kabul ettiğini açık bir şekilde ifade etti:

“Görevlilerimizin bize ulaştırdıkları tutanaklarda, YSK’nin açıkladığı oranlar ve rakamlar arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Olan farklılıklar toplam sonucu değiştirecek nitelikte değildir. Dolayısıyla seçim sonuçlarını kabul ediyorum” dedi.

Dolayısıyla siyaset kültürü ve demokrasi anlayışı açısından bakıldığında bu seçimin asıl galibi, seçim mağlubiyetini uygarca ve cesaretle kabul edebilen Muharrem İnce’dir.

• • •

Seçim sonuçlarının bütün siyasi partiler açısından çeşitli anlamları var.

Örneğin AKP, yüzde 49 olan oyunu yüzde 41’e kadar düşürerek seçmen gözündeki inandırıcılığını kaybetmeye başladığını ortaya koymuştur. Ayrıca AKP’nin oyları yeniden 7 Haziran 2015 seçimlerindeki düzeye inmiştir.

Erdoğan, MHP’nin desteği olmadan yüzde elliyi geçemediği için hem mecliste hem de hükümette eli kolu bağlanmış ve milliyetçi siyasetin prangalarına mahkûm hale gelmiştir.

MHP neredeyse hiçbir miting gerçekleştirmeden ve kampanya yürütmeden yüzde 10’un üzerinde oy alarak, şovenist bir siyasetin her zaman alıcısı olduğunu bize yeniden göstermiştir.

• • •

İyi Parti ve Cumhurbaşkanı Adayı Meral Akşener beklenen performansı ortaya koymamıştır. Bunun çeşitli nedenlerinden bahsedilebilir. Medya ambargosu önemli bir faktördür.

Ancak İyi Parti’nin başarısızlığının asıl nedeni, siyaset stratejilerini AKP ve MHP tabanından oy almak yerine CHP seçmenine yönelik söylemler ortaya koymalarına bağlanabilir.

• • •

Hiçbir hukuki ve makul gerekçesi olmamasına rağmen aylardır tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş ise sadece 10 dakikalık TRT seçim yayını ve ara sıra atabildiği tweetler sayesinde yüzde 9’a yakın bir oy almayı başarmıştır.

HDP ise ister başka partilerden gelen seçmenlerin desteğiyle olsun, isterse de kendi seçmenlerinin oylarıyla olsun, barajı geçmeyi başarmıştır. Bu baskı ve düşmanlaştırma ortamında bile Meclis’te kalarak meşru bir siyasi aktör olarak siyasete devam etmek için önemli bir fırsat yakalamıştır.

• • •

Seçim sonuçlarının CHP açısından anlamını ise 2 boyutlu değerlendirmek gerekiyor. Bir taraftan Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin yüzde 30’un üzerindeki oyu ile CHP’ye yönelik “yüzde 25 barajı” algısının kırıldığını görüyoruz.

Muharrem İnce’nin oyu Ekmeleddin İhsanoğlu ile karşılaştırılıyor ancak burada gözden kaçmaması gereken nokta, İhsanoğlu’nun çatı aday olması nedeniyle AKP dışındaki bütün partilerden oy almasıdır!..

Muharrem İnce ise yalnızca CHP’nin adayı olarak yüzde 30 üzerinde oy aldı ve kendi tabiriyle “1977’den bu yana en yüksek oy oranını” yakalamayı başardı.

Öte yandan CHP’nin oylarına baktığımızda açık bir gerileme görüyoruz.

İllerdeki oy geçişlerine bakıldığında CHP seçmeni HDP ve İYİ Parti’ye destek vermiş, Cumhurbaşkanı seçiminde İnce’ye oy vermiştir.

Parti yöneticileri tarafından HDP ve İYİ Parti’nin baraj sorununun dile getirilmesi ve merkezden belli bir dışlama politikasıyla belirlenen CHP milletvekili listelerinin seçim bölgelerinde çoğunlukla kabul görmemiş olması, parti yönetimine karşı güven zafiyeti CHP’nin ilk bakıştaki kayıp nedenleri olarak değerlendirilebilir.

Ayrıca seçim kampanyasının kötüden öte yanlış mesajlarla dolu olması, TV’lerdeki görüntülerin CHP’yi bırakın anlatmayı, imajını negatif etkilemesi gibi bir çok yanlışlar da sayılabilir.

Ancak bu gerilemeye ilişkin gerek MYK, gerek Parti Meclisi ivedilikle bir değerlendirme yapmalıdır.

Her seçim sonrası başarılı olunduğu ya da diğer partilerin başarısızlığı öne çıkarılarak yaşanan yanlışlar ve gelecekte yapılması gerekenlerle ilgili hazırlıklar atlanabilir!..

Seçim sonuçlarının köy köy, il il, irdelenmesi geleceği hazırlamak adına önemsenmelidir… Detaylı irdelenme, gerekse de delegelerin çağrısı üzerine toplanabilecek bir olağanüstü Bu çalışmalar hemen yapmalı ve başarısızlığın nedenlerini kamuoyu ile paylaşmalıdır.

Ancak ilk toplanan PM toplantısının gündemine bakıldığında seçim değerlendirmesi yerine disiplin işlemleri alınmıştır.

Bu madde ile “Başarısız bir seçiminsuçunu başkalarınınüzerine yıkma telaşı içine girildiği “ anlaşılmaktadır!.. Bu telaş koltuklarını bırakmak istemeyenlerin telaşı olarak değerlendirilebilir.

Böyle bir görüntüden hemen uzaklaşılmalı!.. Samimiyetle partinin içindeki tüm değerler korunmalıdır!

Toplum şu anda umut bekliyor!. Umutlar yok edilmemeli!..

• • •

Okurlarımla paylaşmak istediğim kişisel bir konu daha var.

24 Haziran seçimleri ile birlikte TBMM’de milletvekili olarak görevim sona erdi.

Mersin’de önseçimi kazanarak 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde milletvekili olmama katkı sağlayan; 24 Haziran seçimlerinde milletvekili adayı olmamama rağmen yaptığımız canhıraş çalışmada bize destek olan; laik demokratik cumhuriyet mücadelemizde birlikte olan; Muharrem İnce’nin mitinglerine katılan; meydanlarda Barış, Huzur ve Özgürlük için mücadele eden; Atatürk devrimlerine sahip çıkan, iktidarın baskıcı uygulamalarına maruz kalmayı göze alan bütün dostlara,parti örgütümüze, özellikle gençlere ve kadınlarımıza şükran borçluyum!..

Bilinmeli ki; gençlik yıllarımdan bu yana solculuğumdan ödün vermeden tam bağımsızlık, eşit yurttaşlık, adil bölüşüm ve laik demokrasi ile hukuk devletini oluşturma mücadeleme devam edeceğim. Baskıcı ve otoriter yönetim anlayışları siyaset yapmamızı engelleyemez!

Bu gün özellikle solculara düşen en önemli sorumluluk Tek Adam anlayışını yıkmaktır!.. Değişen rejime karşı koymaktır!..

İnsan ve emeğin en yüce değer olduğunu tekrar topluma kabul ettirmeye çalışmaktır!..

Demokrasiyi savunduğum için aldığım cezalar bile beni partime ve ülkeme sahip çıkmaktan alıkoyamadı.

Tüm yoldaşlara bugüne kadar verdikleri destek için teşekkür ediyorum.