Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) demokrasi konusundaki performansı pek iç açıcı görüntü vermiyor. Hele iktidara tırmanırken demokrasi ve özgürlükler açısından sergilediği tutum ve davranışlarla, Avrupalı liderlerin “Tayyip Erdoğan başımızı döndürüyor” dedirten bir çizgiyle bütün bağlarını koparmış durumda…

7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan Halkların Demokrasi Partisi’nin genel başkanlarını, TBMM Grup Başkanvekillerini, milletvekillerini, belediye başkanlarını hapishanelere doldurulmasının demokrasiye sığacak bir yanı bulunmuyor.

Gazeteciler açısından ise memleketin resmi kartviziti “cehenneme hoşgeldiniz” üst başlığıyla izah edilebilir: 146 gazeteci hapishanlerde tutuluyor.

Hapishaneler konusunda son bomba haber ise Avrupa Konseyi ile Lozan Üniversitesi’nin ortaklaya hazırladığı raporda kendini gösterdi:

“Avrupa ülkelerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 1 milyon 500 bin sınırını aştı. Türkiye 2006-2016 arası on yılda tutukluluk yüzde 161.7 oranında arttı!”

Veriler AKP açısından yüksek bir hukuk, adalet, insan hakları mevkiine tekabül etmiyor.

Kabul. Ancakkkkk…!

(Gülmeyin, bütün bunlardan sonra “ancak” denilerek ne gibi bir iyilik anlatılabilir ki?)

Böyle de düşünmeyin.

•••

AKP’nin içinde de “bireysel özgürlük mücadelesi” verenler var.

Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün verdiği mücadele sonunda 19 aydır haksız yere gözetim altında tutulan bir canlı özgürlüğüne kavuştu.

Olayı genişlemesine mercek altına alan Posta gazetesi 21 Mart 2018 tarihli nüshasında manşetine şöyle taşımıştı:

“O ŞİMDİ ÖZGÜR!”

Bu başlığın altında haberin özü spotlarla özetleniyordu:

“Erzurum’da trafik kazasına karıştığı için 19 aydır bir barınakta gözetim altında tutulan inek yavrusu AKP Milletvekili Orhan Deligöz’ün çabalarıyla özgürlüğüne kavuştu. İnek yavrusu artık Atatürk Üniversitesi Çiftliği’nde hemcinsleriyle birlikte yaşayacak.”

Özgürlük hikayesi 8 Ağustos 2016’da başlıyor. Erdal Dumlu’nun kullandığı araç aniden yola çıkan dört aylık inek yavrusuna çarpıyor. Araçta bulunanlardan birinin kolu, inek yavrusunun da kaburga kemikleri kırılıyor. Sahibi ortaya çıkmıyor. Ne olur ne olmaz beni de içeri atabilirler kaygısıyla… Haksız da sayılmaz, ülke o tarihte bir darbe atlatmış. Herkes her an sanık haline gelebiliyor. Yaralı hayvan sahipsiz olarak mahkeme kararıyla belediyenin hayvan bakım merkezine götürülüyor.

İnanır mısınız, orada tek başına tam 19 ay geçiriyor. İnek yavrusunun bu talihsizliği yerel basında haber olunca, AKP Milletvekili Orhan Deligöz harekete geçiyor.

Önce Cumhuriyet Savcılığı’na, sonra Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne başvuruyor. Deligöz bundan sonrasını şöyle anlatıyor:

“Bu hayvan tutuklu değil. Yediemin olarak teslim edilmiş. Kendisine iyi bakılmış. Ama insanlar gibi hayvanlar da kendi cinsleriyle birlikte kalmalı. Girişimlerim sonucu bu talihsiz hayvan Atatürk Üniversitesi Çiftliğine verildi. Aşılara yapılacak, kimlik çıkartılacak. Bundan sonra kendi cinsleriyle birlikte kalacak. Özgürlüğüne kavuşmuş olacak!”

•••

Yazının başında AKP’nin (demokrasi ve özgürlükler bakımından) “kayıtsızlığından” söz ederken böylesi gelişmeleri de görmemiz gerektiğine dikkat çekmek lazım…

İnsanlık için küçük bir adım olabilir, ama iktidar partisi açısından önemsenmesi gereken büyük bir adım olduğu kabul edilmelidir. Söz konusu olan şey, özgürlük!

Ayrıca umutlu olmalıyız, bir yerlerden uç veren mücadele zamanla gelişir…

Bugün inekler için verilen özgürlük mücadelesi yarın öbür gün –inşallah- insanlara kadar uzanabilir!