Google Play Store
App Store
İnfeksiyöz yazlar, buzullar ve zombi virüsler
Fotoğraf: Wikimedia

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol - @esenol

Bu yıl Avrupa İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi için Barselona’da toplandık. Salgında, kafeler ve barlarda çalışan öğrenciler işsiz hatta yurtsuz kalmış ve şehir sıkıntıya girmişti. Ama düzenli toplumlar şanslı.

Telaşsız ve hoş tesadüfler şehri Barselona yeniden neşesini bulmuş ve kendisine gelmiş. Doğrusu, artık iyice ortaçağ hurafelerine savrulan sağlık ve akademiden uzak, gelecek perspektifine odaklanmış, normal ve yoğun bir zaman geçirmek bana da iyi geldi.

Öne çıkan başlıklar, iklim krizi, sinek, kene aracılı hastalıkların genişleyen coğrafyası, yaşlanan nüfus ,artan antibiyotik direnci, aşılar, COVID-19 klinik seyri ile ilişkili sürmekte olan tasalarımız, artan ve ilaçlara da dirençli hale gelen “cinsel yolla bulaşan hastalıklar”, göç ve sağlık diye özetlenilebilir. Avrupa Kongresinde konuştuğumuz, dirençli mikroorganizmalara karşı son seçenek antibiyotiklerin, ağızdan tedaviye uyum sorunu olan AIDS hastaları için olan aylık iğneler gibi ilaçların ülkemizde olmadığını belirtmeliyim. Daha sonraki yazılarımda tüm bu başlıklarda konuşulanları sırasıyla ele alıp özetleyeceğim.

İlk girdiğim oturumun ilk konuşmacısı olan Jean-Michel Claviere, “donmuş toprak;permafrost” kazıları yaparak, binlerce yıllık virüs kalıntılarının peşine düşmüş, inanılmaz buluşlar yapmış bir bilim insanı. Huzurlu sakinliğiyle, buluşlarını paylaştı.

Donmuş toprak 

Permafrost; donmuş toprak ile tanıştırayım sizi. Kuzey yarımkürenin %24’ünü oluşturuyor, 1 milyon yaşında ve 1 km derinliğinde. Aynı oturumun bir sonraki konuşmacısı, yazların en sıcağını yaşadığımız bir önceki yazı da aratacak bir yaz geçireceğimizi belirtti. 2023 yazı, ortalama sıcaklıkların rekor düzeyde arttığı, tipleri de iyice tuhaflaşan sineklerle geçirdiğimiz bir yaz olmuştu. İşte bu sıcaklık artışı, en soğuk bölgelerdeki buzulları dahi eritirken, donmuş topraktaki erime sonucu, toprakta bulunan mikroorganizmalar da etrafa saçılabiliyor. Bunun bir örneği 2016 yılında Sibirya’daki donmuş toprağın çözülmesi sonucu etrafa yayılarak hastalık ve ölümlere yola açan şarbon.

Permafrost ilişkili ilk buluntular Rus bir bilim insanı olan Dr. David Gillchinsky tarafından yapılmış. Onun, Sibirya’daki permafrost araştırmalarında 30 bin yıllık bir bitki bulması, Jean-Michel’e ilham olmuş. O da virüslerin atalarının peşine düşmüş. Bizimle kazı yaptığı bölgelerin yansılarını paylaşıyor. En soğuk bölge olan Yakutsk’daki Kolyma nehrinde sürdürüyor çalışmalarını. Sabırlı, serinkanlı, kararlı ve hemen sonuca varmayacak ama çok önemli buluşlara imza atıyorlar.

Onu dinlerken, temel bilimlerin buluşlarını keskin bir kesincilikle ve sabırsızlıkla sömüren tıp aleminden biri olduğum için mahcup oluyorum. Çözülmekte olan buzullardaki virüslere ait DNA kalıntılarını aramak ve canlandırılıp canlandırılamayacaklarını anlamak için, ağzımızda da bulunabilen bir amip olan Acanthamoeba’yı kullanıyorlar. Böylece yaklaşık 30-50 bin yaşındaki virüs kalıntılarının hangi süreyle infeksiyöz olabileceklerini belirliyorlar.

Çözülmekte olan buzullarda bulunmuş olan antik virüslere basın tarafından “Zombi Virüs” adı verilmişti. Bilim dünyası da böyle tanımlamayı sürdürüyor. Jean-Michel, böyle bulunmuş 13 adet zombi virüs olduğunu, donmuş mumyalarda da çiçek etkeni virüs kalıntısı bulunduğunu anlattı.

Neandertaller 

Bu virüsler, 50 bin yıl öncesine neandertallerin Rusya’dan kaybolduğu döneme ait.

Belki de neandertaller böyle bir salgın nedeniyle yok olmuştur. Bu virüslerin muhtemelen o bölgedeki hayvanlarda bulunduğu düşünülüyor. Ama buzul bölgelerindeki maden arama çalışmaları ve o bölgelere seyahatler, insanlara sıçramasına ve kıtalar arası yayılıma da yol açabilir diye düşünülüyor. Maden araması sırasında donmuş topraklardaki kazı ve patlamaların etrafa 1020 bakteri saçabildiği gösterilmiş. Kuzeydeki en soğuk bölgelerde, 2030 yılında daha da uzun yazlar olacağı öngörülüyor.

İçimden, belki de tehlike düşündüğümüz gibi güneyden değil kuzeyden mi diyecekken bir sonraki oturumda, dünyanın yarısının sineklerle bulaşan, dang, sıtma gibi ölümcül hastalıklar bakımından tehlikede olduğu anlatılıyor. Bir yandan ülkemizde hiçbir hazırlık ya da farkındalık olmaması ürpertiyor. Önümüzde sıcak, uzun ve kurak yazlar, coğrafi sınırlarını genişleterek serpilen ve hastalık taşıyan sivrisinekler, göçler ve savaşlar var. Görünen o ki, Carl Sagan’ın dediği gibi “tek alınyazımız var o da bilim.”