Yok, yok başlığa bakıp da bu da kafayı yedi demeyin hemen. Lakin bundan sonra böyle söyleşeceğiz ki; Zattiri zumbak padişahımın hwışmına uğramayalım.

Ama sakın ola ki yıldığımız sanılmasın. Rahmetli nenecuğumun diliyle; “El cinni, mel cinni, pembe cinni, püffff” deyip bu belayı da defedeceğiz evelallah… Bakmayın öyle yavru gezici filan sallamalarına, külliye imamından külliyen kuvvetli nefesimiz var ki korkmaktalar. Gecenin gölgeleri gibi düşlerinde ve gerçeklerindeyiz.
Bütün devlet olanakları, yandaş medyaları, süper dezenformasyon kaynakları ve ne deseler inanmaya hazır izdeşleri olmasına rağmen daha fazla sansür daha fazla hak kısıtlamasına başvurmaktan imtina etmiyorlar, belli ki etmeyecekler de…
Son günlerin iki hamlesi; “Kişisel verilerin korunması yasa tasarısı” ve “Alan adlarının ODTÜ’den BTK’ya devri.”
Yasa tasarısında, 12 Eylül Anayasası benzeri “lakin” ve “ama”lardan sonra sıralanan cümlelerle canımıza nasıl ot tıkanacağının sinyalleri ayan beyan verilmekte. “Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.“ cümlesinden sonra, “ Aşağıdaki şartlardan en az birinin varlığı halinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür” deyip her yoruma açık şartlar sıralanıyor. Yine; “Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın üçüncü kişilere aktarılamaz.” derken hemen ardından;” Kişisel veriler 5. maddenin ikinci fıkrasında, yeterli önlemler alınmak kaydıyla, 6. maddenin (b) bendi hariç dördüncü fıkrasında, belirtilen şartlardan birinin bulunması halinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın üçüncü kişilere aktarılabilir” denerek olay bitiriliyor.

Sözün özü iliğimize kadar resmen fişleniyoruz.
Gelelim alan adı meselesine… Aralık 2015’teki Anonymous’un siber saldırısı bahane edilerek bilişim alanını tek çatı altında ve elbette ki kendi denetim ve gözetimlerinde toplamak istiyorlar. Sosyal medyada tek bir açık kapı bırakmama kararındalar. Bakan Yıldırım; “Bütün alan adlarının BTK’da toplanması için geçen yıllarda bir düzenleme yaptık. Alan adlarının ODTÜ’den BTK’ya devredilmesi konusunda hâlâ görüşmeler sürüyor. Birtakım anlaşmazlıklar var ama bunları aşacağız” derken ODTÜ’yü devre dışı bırakmaya ne kadar kararlı olduklarını belirtiyor. Bunu yaparken öte yandan da o çok alışkın oldukları kaos teorisine başvurarak; “Elinizdeki bilgisayar birisi tarafından köleleştirilmiş olabilir. Suçu başkası işler, faturası size kesilebilir” diyerek tehditle aba altından sopa gösteriyor kendi dilince.

Oysa güvenlik açığı meselesinde ODTÜ’nün rolü devletin yanında devede kulak bile değildir. Lakin amaç üzüm yemek olmayınca bu suçlamaları sıralamak çok kolay olabiliyor.
Sözün özü, iliğimize kadar sansüre uğruyoruz.
Sözün özü deveyi hamuduyla götürürken kimsenin sesi çıkmasın rahatsız oluyorum düzeni oluşturulmakta…
Elbette oluşturabilirsiniz, özgürsünüz lakin bizde o “İngili, mingili,kukkkiikiii, kukkkiikiii” düzeninize saygı duymayıp tanımamakta özgürüz…