‘Birlikçiler’ değişimin önüne geçmek için seçim sonuçlarına tehditleriyle tepki gösterdi. Londra’daki emperyalist efendilerinin yapacakları tek şey ise çıkarlarına meydan okuyan ‘birlikçiler’in bu tehditlerini manipüle etmek olacak.

İngiliz efendiler ve uşakları kaybetti

Eugene MCCARTAN
İrlanda Komünist Partisi Genel Sekreteri

Kuzey İrlanda parlamento seçim sonuçları, Britanya İmparatorluğu’nun son kalıntılarına biraz bile dikkat eden hiç kimse için sürpriz olmamalı.

Sinn Féin’in halkın oylarının yüzde 29’unu, 250 bin 398 birinci tercih oyunu alması ve 27 koltukla parlamentodaki en büyük parti olmasıyla lideri Michelle O’Neill, Başbakan olmaya aday olacak. Buna karşılık Britanya yanlısı Demokratik Birlik Partisi’nin (DUP) ise 25 koltuğu var.

Sinn Féin’in en çok oy alan parti olması, “birlikçi” (İngiltere ile brliği savunan) politik liderlerde ve Güney İrlanda’daki politik kurumlarda şok etkisi yarattı.

Bir asırdan fazla bir süre önce İngiliz emperyalizminin kontrolü ve yönlendirmesiyle çevrilen dolaplarla Kuzey eyaletçiklerinin kuruluşundan bu yana ilk kez, “birlikçilik” 6 eyalet (günümüzde yerel yönetim fonksiyonu bulunmayan Kuzey İrlanda’nın tarihi eyaletleri) siyasetinde en büyük parti ve karar verici güç olmaktan çıktı.

Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra “birlikçilik”, değişimin önüne geçmek için her zamanki şiddet tehditleriyle tepki gösterdi. Londra’daki emperyalist efendilerinin ise yapacakları tek şey, çıkarlarına meydan okuduğunu düşündükleri herhangi bir şey üzerinde birlikçilerin bu tehditlerini manipüle etmek olabilir.

Siyasi birlikçilik, birlikçi yönelimli insanları kontrol altında tutmak için her daim mezhepçi söylemlerle süslenmiş ve milliyetçi azınlığa karşı uygulanan aşırı derecede şiddetin desteklediği “birliği koruyun” “Bir inç bile asla” (herhangi bir yöne karşı biraz bile kaymamak) söylemlerini kullandılar.

BİRLİKÇİLER VE LONDRA ÇIKMAZDA

Bu seçim sonuçlarının ortaya çıkmasında birkaç faktör etkili oldu. Birlikçilik siyasi, ekonomik ve kültürel bir çıkmazda ve eski imparatorluk velinimeti ile kaybettiği ilişkisinin hasretini çekiyor.

Birlikçilik, on yıllardır siyasi tabanını her zaman iktidar olacakları, 6 eyaleti yönetenlerin değişmeyeceği ve değişemeyeceği konusunda nesilden nesle telkin etti. Uyum ve itaati sağlayacak, her türlü milliyetçi direnişe karşı güç gösterisi yapacak bir ‘teslim olmaz’ zihniyeti beslediler. İngiltere ise İrlanda’daki çıkarları güvende olduğu sürece durumun devam etmesine izin verdi.

Bugün demografi, artan ayrılık yanlısı nüfus ve azalan birlikçi nüfusla birlikte değişti. Ayrıca milliyetçi (İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmeyi savunan) kesim, bir zamanlar oldukları gibi sindirilmiş ve hırpalanmış bir topluluk değil. Politik ve kültürel olarak kendilerine çok daha fazla güveniyorlar, kendilerinden eminler.

Birlikçiliğin yerleşimci-sömürgeci ‘teslim olmaz’ zihniyetini sürekli olarak sergilemesi, destekçilerinin çoğunun siyasi ve kültürel olarak yerleşimci-sömürgeci zihniyetin geçmişine derinden saplanıp kalmasına neden oldu. Bu zihniyetin Filistin’deki Siyonist yerleşimciler, Güney Afrika’daki beyaz azınlık ve ABD’deki beyaz ırk üstünlüğünü savunanlarınkinden çok farkı yok.

Bugün ise İngiliz emperyalizminin İrlanda’da yetiştirmek ve geliştirmek için başka müttefikleri ve çıkarları var.

İngiliz emperyalizmi, radikal cumhuriyetçiliği hala İngilizler tarafından kontrol edilen ve sonuçları üzerinde önemli bir kontrole sahip oldukları kurumlara yerleştirmekte başarılı oldu. Bunu ise muğlak bir ‘rıza’ fikri etrafında yaptı. Bu eylem bazıları tarafından “pasifleştirme süreci” olarak anılıyor.

İngiliz emperyalizmi Güney İrlanda’daki egemen sınıfla ilgili daha stratejik çıkarlar peşinde koşuyor. Bu ilişki İngiltere’nin İrlanda’daki genel emperyalist stratejisi için çok daha önemli. Güney İrlanda’daki egemen kesim, ABD, AB ve İngiliz emperyalizminin üçlü kilidini güvence altına almanın merkezinde yer alıyor.

Birlikçiliği seçimlerde ayakta tutan iki şey var. Birincisi ‘Kuzey İrlanda Protokolü’nü (Brexit sürecinin bir parçası) feshetmek. İkincisi ise parlamentodaki en büyük partinin otomatik olarak Başbakanlık görevini almasındaki yasal zorunluluğu sona erdirmek. Her iki stratejik konuda da açık bir şekilde başarısız oldular. Bir kez daha anti demokratik görüşlerini ortaya koymuş oldular.

Seçimin bir diğer büyük kazananı ise tercih oylarının yüzde 13,5’ini alan, kısaca İttifak denilen Kuzey İrlanda İttifak Partisi (APNI) oldu. Bunu, birlikçi iş dünyası ve kendi maddi çıkarları için oy değiştirenlerle birlikte, protokol ve AB yanlısı bir platformda savaşan eski Ulster Birlik Partisi’nden (UUP) yüzde 11,2 gibi bir oy alarak başardılar. Bu ise birlikçiliğin kırılmaya ve parçalanmaya devam ettiğinin göstergesidir.

DUP ise yüzde 21,3 gibi bir oy oranına düşerek seçimi kaybetti. DUP seçmenlerini bağnazlık ve emperyalizm yanlısı ideolojiye onlardan daha da fazla kök salmış olan Geleneksel Birlikçi Değerler Partisi’ne (TUV) kaptırdı.

DUBLİN DE SİNN FEIN’İ DESTEKLEMEDİ

Seçim sonuçları Dublin yönetimi tarafından da hoş karşılanmadı. İrlanda Cumhuriyeti’ndeki Fianna Fáil, Fine Gael ve İşçi Partisi, Sosyal Demokrat ve İşçi Partisi’ni (SDLP) destekledi. Dublin medyası ise Sinn Féin karşısında SDLP’nin propagandasını yaptı.

Altı eyaletteki milliyetçi kesim, birlikçi siyasetçilerin rahatsızlığından biraz tatmin olsalar da 6 eyaletin ‘sol’ unsurları seçim tartışmalarında gerçek siyasetin yer almadığından yakındılar. Burada “Gerçek siyaset nedir?” sorusunu sormamız gerekiyor.

İddiaları ise sosyal ve ekonomik taleplerin ve mücadelelerin bir tür boşlukta gerçekleştiği. Siyasi bağlamdan yoksun, somut koşulları göz ardı eden mücadeleler başarısızlığa mahkûmdur. Ayrıca emperyalist müdahale sorununa demokratik bir çözümün birincil olmaktan çok ikincil öneme sahip olduğunu ima ediyorlar.

Açık olan şey ise ortada emperyalizm tarafından yaratılan ve güçlendirilen siyasi yapılara kalıcı ve istikrarlı bir çözümün olmaması.


BARIŞIN İNŞASININ YOLU BÖLÜNMENİN BİTİRİLMESİ

Bölünme, İrlanda halkının bağımsızlıkçı demokratik mücadelesinde her daim en büyük engel olmuştur.

Gerçek demokrasi ve barışın inşa edilebilmesi için tek yol ise, bölünmenin sona erdirilmesi ve İrlanda halkının geleceklerine karar vermesine izin verilmesidir. İrlanda’nın bölünmesinin sona ermesi Britanya’nın içindeki ilerici güçler için de büyük bir demokratik ilerleme olacaktır.

İrlanda Komünist Partisi’nin stratejisi Kuzey ve Güney arasındaki maksimum ekonomik, siyasi ve sosyal ilişkiyi sağlamak ve Londra’nın doğu-batı yönlü kontrolünü azaltmak; böylece ulusal işçi sınıfı için ulusal demokratik bir temelde daha büyük bir potansiyel sağlamaktır. Tüm İrlanda’yı ilgilendiren sağlık, iskân, endüstriyel kalkınma, sosyal ve işçi hakları gibi mücadeleleri geliştirmektir. Sınıfsal mücadeledeki ulusal içeriği, ulusal mücadeledeki sınıfsal içeriği güçlendirmektir.