İngiltere, cuma günü şok bir sonuçla uyandı. Muhafazakâr parti aylardır kamuoyu yoklamalarında başa baş gittiği tahmin edilen seçimlerden tek başına iktidar olarak çıktı. Liberal Demokratlar ise beklendiği gibi hezimet yaşadılar. Seçimin en büyük zaferi bazı gazetelerde İskoçya’nın HDP’si denilen İskoç Ulusal Partisi’ne nasip oldu. Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi beklenen düzeyde oy aldı ama sadece tek vekil çıkarabildi. İşçi Partisi ise sendeleyerek geçirdiği kampanya döneminden tahmin edilebileceği gibi vasat altı bir sonuç aldı.

Kendince kaybeden liderlerin üçü de sonuçların belli olduğu saatte istifa etti. Bence acele etmişler; bir iki gün beklenebilirdi. Ama şapka çıkarıyoruz bu terbiyeli tavırlara. Darısı tüm demokrasi heveslisi halkların başına.
Bu sonuçlardan sonra Birleşik Krallık siyaseti dört mesele ile karşı karşıya.

Birincisi AB üyeliğinin gözden geçirilmesi. Cameron bu sorunu iyi bir manevra ile krize neden olmadan aşabilir. Bizce AB’de kalınması önemli ama halka sormak gereklidir diyebilir. Bu yönde sinyaller partiden geliyor. AB’de Cameron’un elini rahatlatacak birkaç kozmetik değişikliğe sıcak baktığını Barosso’nun ağzından ima edildi. Yani BK’nin AB’den çıkması olası değil.

İkinci konu İskoçya’da 59 vekilliğin 56’sını alan ulusal partinin zaferi ve doğal olarak gündeme gelecek olan bağımsızlık meselesi. Cameron İngiliz seçmeni, olası İşçi Partisi hükümetinde İskoç etkisi ile korkuttu. Ulusal Parti de ona açıktan cephe aldı. Bu süreçte referandum ve bağımsızlık talebi yeniden gündeme gelecektir. Bağımsızlık herkesin de hayrına olacak diye düşünüyorum.

Üçüncüsü sosyal refah devletinin hızlı erozyonu. İşçi Partisi daha çok çalışmak zorunda ve daha sola kaymak zorunda. Yoksa muhafazakâr görünümlü Şahin olarak bir yere kadar giderdi onu gördük. Tony Blair ekolü iflas etmiştir.

Dördüncü sorun temsiliyet. Küçük partilerin güçlü olduğu ama yerel olmadığı günümüz Birleşik Krallık’ında orantılı temsil yöntemlerinden birine geçiş gereksinimi gün gibi ortadadır. Seçmenin yüzde 30 kadarı meclis dışında kalmıştır. Son dönemde gayet iyi işlemiş koalisyon deneyimi varken temsilde böyle bir açığı sürdürmenin demokrasiye bir faydası yok.

Seçmeni korkutarak seçim kazanmanın mümkün olduğunu gösteren bu deneyim umarım daha çirkin taktiklerle denendigi başka ülkelerde başarılı olmaz.

Korkmadan yola devam.