İngiltere-Almanya: Futbolun ötesinde rekabet

Gary Lineker futbol literatürüne geçmiş çok bilindik cümlesinde şöyle der: “Futbol basit oyundur. 22 adam 90 dakika boyunca topun peşinde koşar ve sonunda daima Almanya kazanır!” Muhtemel siyah beyazlı takımın tarihteki başarısını anlatan en güzel cümle. İngiltere, Dünya Kupasını sadece bir kez, 1966’da kaldırırken, Almanya 4 kez kazandı. Almanya, Güney Amerika’da Dünya Kupası kaldırmış yegâne Avrupalı. Hüzünlü, soğuk bir kasım ayının ortalarına yaklaştığımız zamanlarda FIFA sıralamasının ilk sırasındalar. Görünüşe göre, yaz zamanlarında Rusya’da düzenlenecek 2018 Dünya Kupasını izlerken, bir turnuvada daha yine kazanacaklar mı diye merakla bekleyeceğiz. Ne sürpriz olacak kazanmaları ne de kupaların adeti bozulacak. Öteki tarafta, bir turnuvada daha sabırla bekleyecek Adalılar futbolun eve gelmesini. ‘Football is coming home’, İngiltere’de düzenlenen 96 Avrupa Şampiyonasında milli takımları için yazılan şarkılarıydı ama yine olmamıştı. Bu yazının yazıldığı saatlerde onlar da 12. sıradalar. Gelin, adına futbol denilen güzel oyuna sevdalandığımız zamanlardan bu yana kupalara ambargo koymuş ‘Panzerler’in Wembley Stadı’nda yaptığı hazırlık maçı vesilesiyle İngiltere-Almanya rekabetine naçizane bir bakış atalım bu hafta, anlatalım futbolun ötesindeki rekabeti.

Futbolun farklı kurallarla oynandığı zamanlarda, ilk kez Kasım 1899’da karşılaşmış iki takım; İngiltere’nin Almanya ve Avusturya’ya düzenlediği tur süresinde dört kez karşılaşmışlar ve Adalılar o maçlarda fark atmış rakiplerine. Mayıs 1930’da bu kez Berlin’de karşı karşıya gelmişler, maç beraberlikle bitmiş. Takvim yaprakları 4 Aralık 1935’i gösterirken, Tottenham’ın şimdilerde tarih olmuş White Hart Lane Stadı’nda bir kez daha paylaşmışlar kozlarını. Hitler’in 1933’te iktidara geldiği, Nazilerin yükselişte olduğu zamanlarmış. ‘The Observer’ gazetesi, bu maçın Naziler tarafından siyasi bir güç gösterisine dönüştürüleceği endişesini dile getirmiş o günlerde. Taraftarlar için ayrılmış trenlerle 8 bine yakın Alman Londra’ya akın etmiş bu maçtan önce ama İngiltere’nin 3-0 kazandığı maç dostane havada geçmiş, Almanlar geldikleri gibi sessiz sedasız dönmüşler evlerine.

İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden önce, tribünlerde yer alan 110 bin taraftarın önünde bu kez Berlin Olimpiyat Stadı sahne olmuş çekişmeye. Maç öncesinde İngiltere Dış İşleri Bakanlığı, milli takım futbolcularını seremonide ev sahibi takımla birlikte Hitler selamı vermeleri konusunda tembihlemiş. Maç sonunda İngiltere 6-3’lük galibiyetle eve dönerken, ‘Strikers for Hitler’ (Hitler’in golcüleri) kitabında o yılları anlatan Alman yazar Ulrich Linder, o maçta İngiltere’ye karşı kaybetmenin önemi olmadığını, Adalıların o dönemde zaten her takımı kolaylıkla yendiklerini, asıl önemli meselenin İngiliz topçulara Hitler selamı verdirmek, bu vesileyle Hitler rejiminin gücünü dünyaya göstermek olduğunu anlatır. Zira Hitler için kendi propagandası basit bir futbol maçından çok daha önemlidir. Futbolun içinde Hitler selamı da vermek varmış anlayacağınız.

İki takım arasındaki en unutulmaz maç 1966 Dünya Kupası zamanlarında. Son dakikalara 2-1 mağlup giren Almanya 89. dakikada Weber’in golüyle maçı uzatmalara götürür. Uzatmaların 11. dakikasında Hurst’un vuruşu üst direğe çarpıp kale çizgisine düşer. Maçın orta hakemi İsviçreli Gottfried Dienst pozisyondan emin olamadığı için yancı Rus Tofik Bakhramov’a danışır. Ortak bir dilde konuşamadıkları için el hareketleriyle anlaşan ikili, pozisyonun gol olduğuna karar verir ve İngiltere 3-2 öne geçer. Maçın bitmesine saniyeler kala Hurst İngiltere’nin dördüncü golünü kaydederken maçı anlatan BBC spikeri Kenneth Wolstenholme’un haykırdığı şu cümle futbol tarihini yazan kitaplarda yerini alacaktır: “And here comes Hurst. He’s got... some people are on the pitch, they think it’s all over. It is now! It’s four!” (Sahada taraftarlar var, maçın bittiğini sanıyorlar. Maç şimdi bitti, şimdi dört oldu!)

O maçtan iki sene sonra, 1968’de Almanya’da bir dostluk maçında kozlarını paylaşırlar. 38 sene sonra Almanya ilk kez rakibi karşısında tek golle kazanır maçı. O maçın golünün kahramanının adı ilerleyen zamanlara damgasını vuracaktır: Franz Beckenbauer... Beckenbauer 1970’te Meksika’da düzenlenen Dünya Kupasında İngiltere’ye bir gol daha atacak, takımı 2-0 geriden gelip maçı 3-2 kazanacaktır. O maç rollerin değişiminin başlangıcı olur, Almanya yükselişe geçerken Adalılar geçmişi arayacaktır. 1990 Dünya Kupası’nı finalde Arjantin’i yenen Almanya kazanırken, yarı finalde İngilizleri penaltılar sonucu elemiştir. 2010 Dünya Kupası’nda Almanya İngiltere’yi 4-1’lik skorla geçecek, rakibini evine gönderecektir. Bu skor İngiltere’nin dünya kupalarında aldığı en ağır yenilgidir. Dünya kupalarında 7 kez karşılaşmış iki takım, Almanya 4 maçı kazanırken İngiltere 2 maçtan gelip ayrılmış.

Londra’da, soğuk bir kasım akşamında, Wembley Stadında son 41 senenin en genç ve deneyimsiz kadrosuyla bir kez daha deniyorlar şanslarını Adalılar. Ev sahibi 5-3-2, misafir takım 3-4-3 dizilişinde. Adalıların gol umudu 20 yaşındaki Tammy Abraham, Chelsea’den kiralık gittiği Swansea City’nin formasını giyiyor bu sezon, sadece 13 Premier Lig maçında sahada yer almış. İki takım da savunma arkasına attıkları toplarla gol bulmaya çalışıyor ilk yarıda. 14. dakikada Özil’in Sane’ye pası enfes ama hareketlenmekte geç kalıyor Manchester City’nin golcüsü. 20’de mükemmel vuruyor ceza sahasının dışından, direkten dönen topta şans melekleri Adalıların yanında. 23’te önce kaleci Pickford, Werner’in yerden köşeye giden topunu mükemmel çeliyor, dönen topu kaleye yolluyor Sane ama Jones çizgiden çıkartıyor. Devrenin bitimine yakın bu kez İngiltere kaçırıyor, Abraham’ın dönerek vurduğu top savunmaya çarpıp dışarı çıkıyor. İngiltere’nin topa yüzde 51 oranında sahip olduğu ama misafir takımın gole daha yakın göründüğü ilk yarı golsüz kapanıyor.

İkinci yarının başında Wembley’i dolduran 81.382 taraftar Vardy’nin yakın mesafeden kafa vuruşunu kaleci Ter Stegen’in refleksle çıkarışını izliyor. Kalecilerin gecesi! 67’de Draxler’ın yerine Emre Can takımda. Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’la birlikte ana dili Türkçe olan üçüncü topçu sahada. Almanya’yı seçmemiş olsalardı Dünya Kupasına gidebilirler miydi, muamma! Geçmişte Almanya’da Türk kökenli oyuncu avına çıktığı zamanlarda şöyle buyurmuştu Metin Tekin: “Almanya’daki altyapı ve yetiştirme temeli o kadar mükemmel ki her iki ülkeye de rahat rahat yeter.” Ama fotoğraf ortada, en iyiler nicedir Almanya formasını tercih ediyor.

İngiltere’nin son dakikalarda gole daha yakın göründüğü ama atak oynayan iki takımın da golü bulamadığı maç kardeş payıyla sonuçlanıyor. Bilir misiniz bizim futbol fakiri coğrafyada iki kez şansını denemişti Almanya teknik direktörü Joachim Löw. 1999’da Fenerbahçe’den kovulduktan sonra 17 teknik direktörle çalıştı sarı lacivertliler. Aziz Yıldırım 96’dan beri başkanlık koltuğunda ve arayış halen devam ediyor.