Nasıl oldu da “orta sınıf” olarak adlandırılan hekimler böyle kitlesel bir grev kararı verdiler? Tepkinin nedeni sağlık bakanlığının dayattığı sözleşmenin köklü değişimler önermesi

İngiltere’de hekimler neden greve gitme kararı aldı?

MUZAFFER KAŞER* / @muzafferkaser

19 Kasım günü Britanya Tabipler Birliği (British Medical Association - BMA) üyesi asistan hekimler sağlık bakanı Jeremy Hunt’ın dayattığı sözleşmeye karşı grev yapılmasına %98 oranında evet dediler (katılım %76 idi). Britanya sendika tarihinde eşi görülmemiş bir birlik ve BMA’ye önemli bir destek söz konusu. Ingiltere’de tam 40 yıl sonra grev hekimlerin ye-niden gündeminde. Bu kararın Birleşik Krallık’ta sadece İngiltere için geçerli olduğunu be-lirtelim. İskoçya ve Galler’deki NHS (National Health Service - Ulusal Sağlık Sistemi) yöne-ticileri yeni asistan hekim sözleşmesini uygulamayacaklarını açıkladılar. Yine bu sözleş-menin yaklaşık 50 bin asistan hekimle ilgili olduğunu, uzman hekimler ve aile hekimleri için ayrı sözleşmeler yapıldığını belirtmek gerek.

Bugüne nasıl gelindi?

Yaklaşık 3 yıldır uzlaşma sağlanamayan bir toplu sözleşme sürecinin sonunda hükümet bağımsız bir kuruluş olan DDRB’nin (Doctors and Dentists Review Body) önerileri doğrul-tusunda bir sözleşme hazırladı. BMA önerilen sözleşmenin içeriğinin kabul edilemez oldu-ğunu söyledi ve şartlar değişmeden masaya oturmayacağını bildirdi. Ancak Jeremy Hunt, şartlarda değişiklik olsa da olmasa da sözleşmeyi yürürlüğe koyma hakkını saklı tutmakta ısrar edince BMA görüşmelerden çekildi. Hekimlerin kitlesel eylemlerine, uzmanlık dernek-lerinin çağrılarına karşın sağlık bakanlığının tutumunda değişiklik olmayınca BMA eylem planını oylamaya sundu. 1 Aralık’ta yapılacağı açıklanan grev, uzlaşma komisyonunun son andaki çabaları ile şimdilik 13 Ocak’a ertelendi.

Yeni sözleşmede ne öneriliyor?

Nasıl oldu da “orta sınıf” olarak adlandırılan hekimler böyle kitlesel bir grev kararı verdiler? Tepkinin nedeni sağlık bakanlığının dayattığı sözleşmenin köklü değişimler önermesi. Asistan hekimler uzmanlık eğitiminin bir parçası olarak sık sık nöbet usulü (gece vardiyası veya gündüz vardiyası) çalışıyorlar. Hafta içi sabah 7 ile akşam 7 dışında çalıştıkları süre-nin durumuna göre maaşlarına ek ödeme alıyorlar. Yeni sözleşme mesai tanımını cumar-tesi dahil sabah 7 akşam 10 şeklinde değiştiriyor, böylece ek ödemeleri kısmayı hedefliyor. Sırf bu madde dahi bir çoğu nöbet usulü çalışan asistan hekimlerin gelirlerinde %30’lara varan kesinti anlamına geliyor. Diğer bir önemli madde haftalık çalışma saatlerinin aşılması durumunda işletilen yaptırımların devreden çıkarılması. Avrupa Birliği Çalışma Süresi Direktifi çerçevesinde hekimlerin - resmi olarak - haftada ortalama 48 saatten fazla çalıştırıldığı saptanırsa hastaneler için ciddi para cezaları var. Yeni sözleşmede bu yaptırımların kaldırılmasıyla doktorların aşırı çalıştırılmasının önünde engel kalmayacağı ve dinlenmeden aşırı çalışma nedeniyle oluşacak risklerden endişe ediliyor. Eylemlerde ve sosyal medyada sıkça dile gelen “Not fair Not safe (adil değil, güvenli değil)” sloganına temel teşkil eden maddelerden ikisi bunlar. [1].

Yukarıda belirttiğim örnekler sözleşmenin en bariz sorunları, tartışılması gereken pek çok başka madde de var. Buna karşın, Jeremy Hunt’ın tutum ve tavırları bir uzlaşma zeminini imkansız kılıyor. Sözleşmenin içeriği kadar tepki çeken, belki de grev desteğinin böylesine büyük olmasına yol açan önemli nedenlerden biri Hunt ve NHS yöneticilerinin fütursuz ve manipülatif tavırları. Hunt bu yılki söylemleriyle en çok nefret edilen politikacılar listesine hızlı bir giriş yaptı. “Hunt hakkında gensoru verilsin” kampanyası 225 bin imzaya ulaşmış durumda [2]. BMA asistan hekim komitesi başkanı Johann Malawana, Hunt’ın hekim sen-dikasını yenilgiye uğratma saplantısının ve Thatcher’a öykünen siyasi emellerinin anlaşma yolunda önemli bir engel olduğunu belirtiyor. Yazılan mektuplara yanıt vermemesi, değişik-lik önerilerini BMA ile görüşmeden basına servis edip bir de üstüne yanlış bilgilerle kamuo-yunu manipüle etme çabaları tüm hekimleri çileden çıkardı. Grev kararından sonraki röpor-tajlarda bu çirkin tavrın yeni örneklerini görüyoruz. BMA’ye militan, grev yapacaklara hain demeye varan sözler duyduk. Hak mücadelesi verenlere karşı kullanılan dil ne kadar da evrensel (!), değil mi?

NHS ve özelleştirme

Iktidardaki Muhafazakar Partinin NHS’teki sorunlara yönelik somut planları hala açıklanmadı. Başbakan Cameron’ın vaadi NHS’i 7 gün aynı şekilde çalışır hale getirmek. Hunt’ın asistan hekim sözleşmesi hakkındaki argümanı da 7 günlük hizmet. Ancak kaynak sıkıntısı, eleman eksikliği gibi bir çok sorunla boğuşan hastanelerin nasıl haftasonları da hafta içiymiş gibi çalışacakları tam bir muamma. Üstelik geçen aylarda aile hekimlerinin hafta sonu çalışmasına yönelik pilot uygulamalarda bu hizmete pek talep olmadığı görüldü. Lafı dolandırmadan söyleyelim; işin özü, “daha çok hizmet” sloganını öne sürüp NHS çalışanlarının haklarını tırpanlamak. Uzun vadede de “NHS çok büyük, devlete yük getiri-yor” söylemiyle NHS’i büyük boyutlarda özelleştirmeye açmak. Halihazırda NHS’te taşe-ronlaşma hızla sürüyor; laboratuvar hizmetlerinden ambulanslara, hemşirelerden hekimle-re her alanda taşeron şirketler NHS’e nüfuz etmiş durumda. Hükümetin iki sözünden birinin bütçe açığı olduğu son bir kaç yılda koruyucu sağlık hizmetlerdeki kesintiler NHS için daha maliyetli sorunlar olarak geri döndü. Fakat yöneticiler cenahında ders alındığına dair en ufak bir emare yok. Aksine “şirket gibi işletme” şiarıyla yönetilen NHS kamu hastane birlik-leri (NHS trusts), “piyasanın gizli elinin” sorunları çözeceği inancıyla finansal danışmanlık şirketlerine ve taşeronlara milyonlarca sterlin harcıyorlar.

Herkesin g(ö)revi

Asistan hekimlerin grevi, belli ki Ingiltere’de önümüzdeki ayların en çok konuşulan konu-larından biri olacak. Mesele sadece doktorların çalışma şartları değil, dünyanın en kap-sayıcı sağlık sistemlerinden birinin piyasalaşmasına giden sürece itiraz. Grev, NHS’i bek-leyen tehlikeleri tartışmak ve kamuoyunu harekete geçirmek için büyük bir fırsat. NHS’in mimarı, dönemin sağlık bakanı Aneurin Bevan’ın dediği gibi: “NHS onun için mücadele etmeye inanan bir halk oldukça yaşamaya devam edecektir.” BMA’nin grev rozeti de bu sözü yansıtıyor: “It’s everyone’s fight (Bu herkesin mücadelesi)”. Türkiye’de alışık olduğu-muz terimle herkesin g(ö)revi.

Kaynaklar:

1) [http://bma.org.uk/working-for-change/in-depth-junior-and-consultant-contract]

2) [https://petition.parliament.uk/petitions/104334]

*Dr, Psikiyatri Uzmanı, Cambridge Üniversitesi Psikiyatri Bölümü'nde doktora öğrencisi