İnsan Hakları Haftası dün itibariyle başladı. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü en fazla Türkiye’de seviliyor. Çünkü çok fazla insan hakkı aynı anda ihlal edilebiliyor.

Türkiye’nin çok güçlü bir devlet olduğu bilinen bir gerçektir. Bu yüzden devletin başında olanlar devamlı olarak tekrar etmekten büyük bir keyif alıkları 1 numaralı demeçleri bu konu ile ilgilidir:

“Devletimiz çok güçlüdür!”

Devletimiz çok güçlü olduğu için, en ufak bir faaliyetten bile rahatsız olur, bunu fark eder ve anında da yok eder. Bu refleks, güçlü olmanın kaçınılmaz bir sonucudur.

Madem ki güçlüyüm gücümü göstermeliyim!

Gösterilmeyen güç, güç değildir.

•••

Haliyle çok güçlü olmanın bazı sonuçları da olabilmektedir. Özellikle insan haklama –pardon- insan hakları alanında… Mesela Mehmet Ağar bir gün bütün içtenliğiyle şöyle demiştir:

“1000’den fazla operasyon yaptık!”

Yani?

Bu kadar çok operasyon yapınca arada yanlışlıkla 150-200 kişi de hayatını kaybetmiş olabilir, ne yapabilirim ki? Bu ifade söylenmemiş bir satır arasıdır.

İnsan Hakları bakımından Türkiye bütün dünyanın ilgisine mazhar olabilmeyi her dönemde başaran ender ülkeler arasında en enderi kabul ediliyor, Avrupa değerlerini benimseme sözü vermesi açısıdan…

Bir de bu değerleri benimsemediğini düşünebiliyor musunuz?

Hiç düşünmeyin, onun da çaresi var.

Düşünmeyin dedik, siz hâlâ düşünüyorsunuz. Düşünce suçu işlemenize ramak kaldı biliyor musunuz?
Düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından bizim ülkemizin en büyük şansı iktidardaki partidir. Her zaman böyledir. İktidar partisi demokrasi ister, düşünce özgürlüğü ister, ifade hürriyetini savunur.

Tabii bunlar muhalefette olduğu dönemin alamet-i farikalarıdır. İktidarı alınca sorunlar biter, çileler başlar.
Elbette bu çileler iktidar dışında kalanlar içindir.

•••

Ancak 2017 Türkiye’sinde 10 Aralık büyük bir insan hakları devrimine(!) tanıklık ediyor.

Silivri Cezaevinde bulunan Cumhuriyet Gazetesi tutuklularına (Ahmet Şık-Murat Sabuncu-Emre İper ve Akın Atalay) mektup yazma ve alma hürriyeti sağlandı. Memlekette demokrasi açısından “OHA+artık” denilebilecek duruma çok yakın bir OHAL uygulaması var. Ve hapiste 400 günü geride bırakmış tutuklulara mektup yazma hürriyeti teslim ediliyor. Sadece yazma değil mektup alma hürriyeti de beraberinde hediye olarak veriliyor.

Bir iktidar İnsan Hakları Günü’nde daha ne yapabilir ki?

Kim ne derse desin gerçekler bütün ihtişamıyla sırıtıyor:

“10 Aralık’ta zirve ülke, Türkiye!”