İnsan ilişkileri ve buzdolabı

AHMET BÜKE
Murat Saat’e...*

A. Giriş

Merhaba.
Adım Cihat. Öğrenciyim.
Yakın geçmişte hayatımda sırasıyla şunlar oldu:
1. Mide fesadı geçirdim,
2. Birden buzdolabımız oldu,
3. Karşı komşumuz Celil Bey sizlere ömür.

B. Gelişme

100. Yıl Mahallesi’ndeki evi önce iki arkadaş tuttuk. Depozito, peşinat, biraz ikinci el eşya derken zaten az olan paramız suyunu çekti. Yeni gelen kirayı göğüslemek için mecburen üçüncü arkadaşı aldık yanımıza. Sonraki ay sadece öğlenleri okulda yemek yiyerek biraz belimizi doğrulttuk. Evden gelen paralarla ve aldığımız burslarla kirayı, elektrik, su faturalarını, sabahları poğaça, börek işini, okulda öğlen yemeği fişlerini halledebiliyorduk artık. İki önemli eksiğimiz kalmıştı: akşam yemekleri ile yaklaşan kışa hazırlık. Özellikle ikincisi epey zorlu bir işti zira doğal gazı açtırmamız imkân dâhilinde değildi.

Bunu da atlatırız diye düşünüyorduk ama akşamları aç kaldıkça daha çok üşümeye, üşüdükçe birbirimizden nefret etmeye başladık.

İşler bir kopma noktasına doğru gidiyordu.
Karın iyice birikmeye başladığı bir gece iki arkadaşım aynı yatakta uyumak istediklerini söylediler. “Soğuk yüzünden buna mecburuz,” dediler. Ben de razıydım ama aldığımız somyalara üçüncü kişinin sığmasına olanak yoktu. İkisi anlaşmış beni dışarıda bırakmışlar. Sabah donmuş bedenimden kavurma yapıp buz gibi balkona basacaklardı belki de.

Ben de sıcak su torbası elimde, karşı komşumuzun zilini çaldım mecburen. Birazcık sıcak su bu geceyi atlatmama yeterdi. Üstelik komşuyduk.
Celil Bey emekli bir astsubaydı. Nereden biliyordum? Zilin üzerinde şöyle yazıyordu: Em. Kıdemli Kademeli Baş Çvş. Celil G.
Kapı açıldı. Karşımda altında çizgili pijaması, üzeri çıplak, elinde beylik tabancasıyla Celil G. duruyordu.
Durumu anlattım. Dolu bir sıcak su torbasının hayatımı kurtaracağını söyledim.
“Geç içeriye,” dedi.
Kapıda bekleyebilirdim oysa. Emniyeti indirince hiç itiraz etmedim.
Celil Bey’in son derece düzgün, ip gibi, kusursuz salonunda, üst örtüsünü bozmadan - öyle söylemişti çünkü- bir koltukta oturuyordum. Karşımda ayakta duruyordu. Elbette tabancasını bırakmamıştı.
Bütün olanları baştan anlatmamı istedi. Evi tutmaya karar vermemizden itibaren konuşmaya başladım.
“Hayır, hatırladığın ilk andan başlayarak anlatacaksın,” dedi.
“Yani hayatımı mı dinlemek istiyorsunuz,” dedim.
“Evladım dinlemek değil, öğrenmek istiyorum hatta annen ile babanın çocukluk öykülerinden başla. Hatırlıyorsan deden, ninen falan da olur.”
Etrafa bakındım. Hiç sansım yoktu. Beşinci kattaydık. Camdan da atlayamazdım.
En baştan başladım.

Celil Bey kimi yerden durdurup sorular soruyor, ikna olmadığı yerleri yeniden anlatmamı istiyordu. Bazen gülüyor, bazen de sinirli şekilde yumruklarını sıkıyordu.
Gece ilerleyince mutfağa geçtik. Önüme yemekler çıkarmaya başladı. Çorba, etli bir yemek, pilav, börülce salatası, fava, Arnavut ciğeri, şakşuka, atom, pilaki, patlıcan turşusu, acılı şalgam...

“Ben fazla yemesem daha iyi olacak,” desem de tabancayı gösterip iştahımı açtı her defasında.
Akşam yemeklerine alışkın olmayan midem bir süre sonra guruldamaya, sancımaya başladı.
Sıra tatlılara geldiğinde kusmak üzereydim. Zaten hayat hikâyem de bitmişti.
“Bu kadar mı?” dedi.
“Evet, gerçekten hepsi bu,” dedim.
“Bir boka benzemiyormuş ama ne yapalım artık,” dedi.
Sabaha karşı Celil Bey ile birlikte önce içindeki yemekleri ardından buzdolabını bizim daireye taşıdık.
İtiraz edemedim çünkü gerçekten deli gibi yiyecek vardı, üstelik Celil Bey silahlıydı, üstü de çıplaktı.
“Evladım,” dedi. “Bak yanılıyorsun. İnsan soğuğa dayanabilir ama açlık başka bir şeydir. Bir de yalnızlık dayanılmazdır.”
Bizim evde büyük bayram oldu gerçekten. Buzdolabımız vardı, hem de bir süre de içi yemekle dolu olacaktı. Bir de yalnız değildik. Üç sevgili ev arkadaşıydık.
Celil Bey ertesi gün evinde intihar etti.
Kafasına sıktı.

Akrabaları gelip helva kardılar. Bir hafta boyunca yemek yapıp apartmana dağıttılar. Hepsini buzdolabına koyduk. Çıkarıp saygıyla ufak porsiyonlar halinde yedik. Hatta yedisinden artan yemekleri de sağ olsunlar bize verdiler.

C. Sonuç

Em. Kıdemli Kademeli Baş Çvş. Celil G.’nin sevgili dolabı o zorlu günleri atlatmamıza yardımcı oldu. Açlığımız azalınca gerçekten birbirimizi daha çok sevmeye başladık. Artık ne temizlik için kavga ediyorduk ne de çöpleri kim dökecek gerginliği oluyordu. Hatta pazardan birer çift ev terliği -burnu açık ve tokalı olanlardan- aldık.
Biliyor musunuz, içinde eser miktarda da olsa yiyecek olan bir buzdolabı gerçekten karşılıklı saygıyla yürüyen insan ilişkilerinin temelini oluşturuyor.

*Murat Saat, 21 yıldır cezaevindeydi. İçerideyken bir öykü kitabı yayımladı. Saat’in, “Yoksa Sen Benim En İyi Arkadaşım mısın?” adlı kitabı, Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği’nce 2014 yılında ödüle değer görülmüştü. 2017’nin son günlerinde cezaevinde kalp krizi geçirdi ama hastaneye ring aracıyla götürüldü. Saat, yoğun bakıma alındı ama zamanın müdahale edilemediği için hayatını kaybetti. Saat’in arkadaşları, olayda ihmali olanların cezalandırılması talebiyle suç duyurusunda bulundu.