Bir Filistinli ile bir İsrailliyi; Ermeni ile Türkü; Sırp ile Bosna Hersekliyi; İranlı ile Mısırlıyı, hem de Türkiye’de aynı masa etrafında

Bir Filistinli ile bir İsrailliyi; Ermeni ile Türkü; Sırp ile Bosna Hersekliyi; İranlı ile Mısırlıyı, hem de Türkiye’de aynı masa etrafında neşe içinde tartışırken, ortak sorunlarından söz ederek, dayanışmak için karşılıklı bağlar kurarken görseniz ne düşünürsünüz?

Hayır, Davutoğlu’nun Yeni Osmanlı rüyasının gerçekleştiğini sanmayın. Onun hayal bile edemeyeceği buluşma geçen hafta Ankara’da gerçekleşti. Olasılıkla haberi bile yoktur. Olsaydı da ‘küfürbaz erkeklerin savaştığı seçim meydanlarından’ kalkıp, buluşmaya katılıp, nemalanmaya bile cesaret edemezdi.

Dahası da var. yukarıdakilere ek olarak Gürcistan, Lübnan, Makedonya, Karadağ, Yunanistan da aynı sofradaydılar.

Birbiriyle yüzyılı aşkın süredir kanlı bıçaklı olan bu devletlerin sınırları içinde yaşayanlar, sınırları yoksayarak Ankara’da aynı sofraya kaşık sallayıp, yanyana koltuklarda dertleştiler.

Bütün bu tarihsel devletlararası düşmanlıkların halklar için bir değerinin olmayabileceğinin kanıtıydı buluşma. Üstelik bir araya gelip, milliyetçiliğin dünyaya, insanlara nasıl kan kusturduğunu tartıştılar.

Milliyetçiliğin ürettiği düşmanlık ve intikam kültürünün insanların gerçek sorunlarının üzerini nasıl örttüğünü, insan kardeşleri birbirine düşürerek, birbirlerini bıçaklamalarını nasıl sağladığını, paylaştılar.

İnsan kardeşliği….

Tüm insanların, sadece insan olmaktan gelen kardeşlik bağlarını muktedirlerin iktidarlarını sürdürmek ve yeniden üretmek için nasıl koparttıklarını, bir başkasını düşman belletirken aslında sadece kendi iktidarlarını sağlamlaştırmaktan başka amaçları olmadığını gördüler.

Kimler miydi onlar? İnsan kardeşlerdi.

Kaos GL’nin öncülüğünde bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslarası Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında, LGBTT örgütleri arasında bir bölgesel ağ kurma girişimi için bir araya gelmişlerdi.

Homofobi, heteroseksüellik dışındaki her tür cinsel yönelimden tiksinmeyle karışık korku demek. Cinselliği sadece kadın ve erkek arasında olması zorunlu bir  ‘münasebet’ sananların, başka türlü cinsellikleri gördüklerinde yaşantıladıkları duyguları tanımlıyor.

Yetiştirilme, öğretilme, eğitilme koşulları nedeniyle heteroseksüellik dışı cinselliklere ilk kez tanık olduğunda çoğu insanın yaşantılayabileceği bir hal. Ama mesele o kadar basit değil. İlk şaşkınlığını atanların daha sonra ne yaptıkları daha belirleyici.

Homofobi milliyetçilerin, ırkçıların, fanatik dincilerin ve faşistlerin halkları birbirine ve kendi kendilerine düşman etmek için en çok kullandıkları araçlardan biri.

Bütün otoriter ve totaliter rejimler penis tapınmasını, erkekliği yücelttikleri, iktidarlarını erkeklik üzerinden kurdukları için, heteroseksüellik dışı cinsellikleri iktidarlarının doğal düşmanı olarak görürler.

Hitler faşizminden bu yana her tür otoriter/ totaliter rejimler iktidarlarını sağlamlaştırma yoluna ilkin eşcinsellere baskı kurarak çıkmışlardır. 1980 darbesinde bile asker ve polis özellikle İstanbul’da eşcinselleri toplayıp, şehir dışına çıkarıp, atmakla işe başlamıştı. Şimdiki iktidarın aile ve üç çocuğu dilinden düşürmemesi de benzer bir strateji.

Bölgesel ağ kurma toplantısı dertlerin ne denli ortak olduğunu bir kez daha gösterdi. Ezilmek söz konusu olduğunda Kürt, Türk, Ermeni, Yunanlı, Sırp, Bosnalı olmanın hiç fark etmediğini insan kardeşler olarak herkes gördü.

Darısı, bu coğrafyada diğer ezilenlerin de ortak paydalarını keşfedip, bir araya gelmenin yollarını bulmalarının başına.