En ferasetli psikiyatrından, en müptezel lümpenine kadar her çeşitten insan, uyuşturucu, alkol ve sigara alışkanlığını aynı kefeye koyabiliyor.

En ‘müptezel lümpen’ dedik miydi, tabiî işin içine Mısırlı Mursi gibi seksoman/pedofilist (9 yaşındaki kız çocuklarını evlendirme yasası, kadınların tek başlarına sebze/zerzevat alışverişi yapmalarına yasak) pisliklerle, onların akıl hocaları ve destekçileri de giriyor.

Mursi yandaşları iktidardan uzaklaştırılmadıkça, bizim güzelim ülkemizde de ne kadına şiddet ve kadın cinayetleri, ne de çocuk tecavüzlerinin rekor düzeyde artmasının önüne geçilebilir: Mersinli Özgecan da, Diyarbakırlı Mutlu da, Berkin’den veya Nihat’tan daha az Erdoğan kurbanı değillerdir.

Mursi de tıpkı Erdoğan gibi, seçmenlerin sadece ve sadece yüzde 26’sının oyuyla iktidara gelmişti: İsterse yüzde 126 oyla gelsinler, çocuğa tecavüz ‘sandık’ üzerinden suç olmaktan çıkartılamaz. Erdoğan’ın iktidarında üç yaşındaki çocuklar da cinsel obje hâline getirildiler: Anaokulundaki çocukları bile kızdı-erkekti diye birbirlerinden ayırıp kızların başlarını örttürüyorlar; oysa insan, insanlığını öğrenirse ancak çocukken, yani, cinsiyetti, soydu, ırktı, deri rengiydi, dindi mezhepti diye birbirinden farklı saflara henüz hapsedilmediği dönemde öğrenir.

Uyuşturucu, alkol ve sigara kullanmaktan bahsediyor dil-altı sesler çıkartan yaratıklar: Uyuşturucu kullanılır; uyuşmak, yani kafayı bulup kendinden geçmek için; alkol de kullanılır, ama yarayı dezenfekte etmek için, sıhhiyeciler tarafından. Ancak rakı, şarap veya şampanya vb. gibi sıvı besin maddelerinin tüketilmesine ‘kullanmak’ denilmez, tıpkı ‘hünkarbeğendi’, ‘yumurtalı ıspanak’ veya ‘mücver’ vb. ‘kullanmak’ denilemeyeceği gibi: Nasıl ki bu yemekler, kendi dışlarındaki bir hedefe ulaşmak üzere birer araç olarak kullanılmayıp kendi lezzetlerinden dolayı kendileri için yenilirler, rakı, şarap veya herhangi bir içki de kendi dışlarındaki bir hedefe ulaşmak üzere bir vasıta, bir araç olarak kullanılmaz, kendileri için içilirler, tıpkı ayran, limonata, kola veya herhangi başka bir şerbet gibi.

Hakeza, sigara da kullanılmaz, içilir; yine kendisi olarak, kendisi için: Bünye, yaş ve içilme miktarına göre sağlığa zararlı olması söz konusudur; ama, esrar çekip kelle kesmeye giden mezhebperest meczuplarla, bu canileri her bakımdan destekleyip palazlandıranların sigara düşmanlığı, hiç de sağlığa zararlı olduğu için değildir: İnsan sağlığına en zararlı nesne, kendileridir.

RTÜK’ün içki ve sigara/puro görüntülerine getirdiği buzlama zorunluluğu, her şeyden önce, içki ve tütün içenlere karşı ötekileştirici, hedef gösterici büyük bir edepsizlik, seyirciye karşı da otokratik, yasakçı ve saygısızca bir haksızlıktır; zira, gösterilenin bütünlüğü ve sahiciliği zedelenip bozulmuş olmaktadır: Yerine göre sanat düşmanlığı, yerine göre tarih tahrifatçılığı; ama her durumda, ortak hafızayı tahrip ederek, toplumsal kaynaşmayı nirengi noktalarından yoksun kılma.

Bu edepsizce buzlama kuralı, aynı zamanda, İslamcı faşistlerin malî yoldan yok etme, ürkütüp teslim alma, sindirme politikasının, kısacası ‘beyaz terörizm’inin en etkilisinden bir aracıdır da. Örneğin, bir belgeselde Mustafa Kemal’in elindeki sigarayı buzlamadı diye, Halk TV’ye milyarlarca lira ceza verilmişti: Purosuz bir Churchill veya –elinde de değil, mutlaka ağzında- sigarası olmayan bir Albert Camus, İslamcı faşiste nasıl olsa ters gelmez; zira, adlarını bile duymamıştır, büyük ihtimal.

Şiir, öykü ve romanlarda geçen içki adlarını bile yasaklayan bu yaratıkların akıllarına karpuz kabuğu düşürmüş olmayayım ama, kendilerine mâni olmazsak, işi şarkı ve türkü sözlerinde geçen rakı, şarap, konyak, sigara, cigara vb. kelimelerini de “mımımım” sesiyle buzlatmaya kadar götürebileceklerinden emin olarak diyorum ki, kendilerinin topu birden, Ara Güler’in dudaklarından buzlatarak kopardıkları tek bir sigara bile etmezler.