“Kötü Bir Gün” isimli kitabıyla okurla buluşan oyuncu, yazar Gürgen Öz, “İnsanlar derinlerinde bir karanlık barındırıyor ve pek az kişi bununla yüzleşme cesareti gösteriyor. Herkes yüzleşebildikleri, kadar var” diye konuşuyor.

İnsan yüzleştikçe var olabiliyor

Işıl ÇALIŞKAN

Bir psikolog ve bir apartman görevlisi üç saat boyunca bir dairenin içinde… Bu üç saati “Kötü Bir Gün” yapacak ne yaşanmış olabilir ki? Hayatlarının en karanlık ve garip geçekleriyle yüzleştiren hikâye insan psikolojisinin dehlizlerinde dolaşırken Nietzsche’nin sözünü hatırlatıyor: “İnsanlar en çirkin gerçeği bilmenin bile güzel olduğunu anlamak istemezler… Hayat; kendisini at edenindir.”

Oyuncu ve yazar Gürgen Öz’ün kaleme aldığı “Kötü Bir Gün” isimli kitap, okuru nefes kesen bir yolculuğa çıkarıyor. Öz, Destek Yayınevi etiketiyle yayımlanan kitapla ilgili “Herkesin kötü günü kendine göre. Fakat bazı kötü günleri de bizler yaratıyoruz. Gerçeklerden kaçtıkça özgürlükten, özgürlükten kaçtıkça da asıl huzurdan, iç refahımızdan kaçıyoruz. Bu da tabii doğalında bazen kötü günleri yaratıyor” yorumunda bulunuyor. Öz ile kitabını konuştuk.

“Nietzsche’nin “İnsanlar en çirkin gerçeği bilmenin bile güzel olduğunu anlamak istemezler” sözü kitapta yaşananları özetler nitelikte. En kötü gün ne kadar kötü olabilir ki diye düşündürüyor kitap…

Bu herkese göre değişen bir şey elbette. Herkes yüzleşebildikleri, cesaret edebildikleri kadar var. Herkesin kötü günü kendine göre. Fakat bazı kötü günleri de bizler yaratıyoruz. Gerçeklerden kaçtıkça özgürlükten, özgürlükten kaçtıkça da asıl huzurdan, iç refahımızdan kaçıyoruz. Bu da tabii doğalında bazen kötü günleri yaratıyor.

Hikâyede insan psikolojisine dair derinlemesine tespitler var. Karakter Psikolojisi- Farkındalık Teknikleri üzerine yüksek lisans eğitimi aldığınızı biliyoruz. İnsan psikolojisi öyle büyülü bir şey ki birçok bilinmeyeni, kilitli kapıları var. Size ne hissettiriyor?

Benim için bir puzzle gibi. İnsanoğlu beni her zaman ama her zaman yaptıklarıyla şaşırtıyor. Onu çözmek, çözmeye çalışmak müthiş keyifli ve heyecan verici. İnsanlar derinlerinde bir karanlık barındırıyor ve pek az kişi bununla yüzleşme cesareti gösteriyor. Her kim ki kendi karanlığına ışık tutar, canı çok yansa da sonrasında o insanı yıkabilecek çok az şey var bende.

Hem bir oyuncu için hem de bir yazar için psikoloji bilmek ne ifade eder?

Bu işin olmazsa olmazı. İnsanı anlatabilmek için onun ruhunu anlayabilmeniz gerekir. Bu da tabii daima bir gözlem, bir çalışma istiyor. Empati istiyor ve bu bir noktada sizi de oldukça yoran bir şey. Sürekli birilerini anlamaya çalışmak çok yorucu.

Kitapta anlatılan hikâye bir baba-oğul çatışmasının bir uzlaşma süreci olarak değerlendirilebilir mi?

Bir uzlaşma süreci olduğunu düşünmüyorum. Karakterin kendi özgürleşme süreci.

HER ÜLKENİN PSİKOLOJİSİ BİRBİRİNDEN FARKLI

Erdem’in çocukluğunu diktatör bir babanın yönettiği berbat bir ülkeye benzetiyorsunuz. Ülkelerin de bir psikolojisi var değil mi?

Her ülkenin psikolojisi farklı. Türkmenistan ya da Kuzey Kore’ye gitseniz, çocuk gibi hisseden ve itaat etmek üzere korkuyla yaşatılan bir toplumla karşılaşırsınız. Almanya’ya veya İngiltere’ye gitseniz, hakkını aramaktan çekinmeyen ve bireyleşmiş, özgüvenli, yetişkin bir bilince sahip insanlarla karşılaşırsınız.

Garip Şeyler isimli programınızdan bahsedelim biraz da. Nitekim ülkemizde her gün garip şeyler oluyor… Malzeme bulma konusunda zorlanmıyor olmalısınız…

Zorlanmıyorum evet. Yaşanan her şey arttık garip geliyor çünkü.

SOSYAL DEVLET Mİ? SINIFTA KALDIK

Yakın zamanda koronavirüs tedavisi gördünüz. Dizi ve film setlerindeki emekçiler için aşı aciliyeti bu noktada bir kez daha vurgulanmalı sanırım… Sanatçıların yaşadıkları mağduriyete ilişkin neler söylersiniz?

Setler de dâhil her çalışma ortamı aynı riskleri taşıyor. Dönem zor bir dönem. Çalışan herkes risk altında. Dikkat ve özen çok önemli. Pandemi sürecine gelirsek; sanatçılar büyük darbe aldı. Müzisyenler bitmiş durumda. Konser organizasyon hiç biri kalmadı. Ev kapatan, iflas eden çok. Tiyatrolar pandemiden önce tekrar altın çağını yaşıyordu. Şimdi onlar da bir bir kapanıyor. Müthiş üzgünüm. Birçok tiyatro oyuncusu çok zor süreçler atlatıyor. Ama sokaktaki insan, esnaf farklı mı? Hayır. Bu iş herkesi vurdu. Sosyal devlet refleksine gelince, bence sınıfta kaldık. Avrupa elbette insanlarına gerekli destek konusunda çok daha başarılı oldu fakat bu öyle uzun ve zor bir dönem ki, onlar da artık zorlanmaya başladı. Konu her haliyle üzücü. Yaşanan yaşanıyor.

Önümüzdeki sürece dair planlarınız neler?

Sağlıklı kalmak. Yazmak, üretmek.