Birleşmiş Milletler’in organize ettiği İstanbul’daki Dünya İnsani Zirvesi kelimenin tam anlamıyla bir iki yüzlüler buluşması. Dünyadaki insani krizlerin sorumlusu liderlerin iki günlük ‘göstermelik’ zirvesinden herhangi bir sonuç beklemek abesle iştigal. Bunun için birçok neden sıralamak mümkün. Belli başlı hatlarıyla birkaç nedeni anlatmak dahi neden bunun bir iki yüzlüler zirvesi olduğunu anlamaya yeter. Neden mi?

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, birbirleriyle pazar, egemenlik ve nüfuz kavgası veren devletler insanlığın yoksulluk, açlık, savaş, sürgün ve insanlık dışı koşullarda yaşamalarına sebep olurken, bu tip zirvelerde bir araya gelerek sözümona yaratıcısı oldukları sorunlara ‘çare’ arıyorlar. Liderler bir kez daha cesur konuşmalar yapıyor, sırtlar sıvazlanıyor, ve artık bir klasik haline gelen daha fazla mali kaynak sözleri veriliyor.

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, içeride ve dışarıda ülkeyi savaşa sürükleyen, komşu bir ülkedeki iç savaşı kışkırtan, cihatçı çeteleri besleyen ve yeni bir dinci-gerici tek adam rejimi inşa eden Erdoğan zirveye başkanlık yapıyor. Ve bu zirvede yine vaatler havada uçuşurken, buluşma Recep Tayyip Erdoğan’a adeta can simidi oldu. İnsan hakları ihlalleri ve daha birçok nedenle bütün dünyanın şimşeklerini üzerine çeken Erdoğan zirveyi imaj çalışmasına çevirdi. Kişisel şovuna alet etti. Bunula da yetinmedi diktatörlükle hesaplaşma çağrısı dahi yaptı!

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, zirveyi düzenleyen Birleşmiş Milletler’in (BM) ikiyüzlülüğünü de unutmamak lazım. BM, ABD güdümünde savaş, işgal ve çatışmaları meşrulaştıran bir örgüt konumunda artık. Buna rağmen Güney Koreli Genel Sekreter Ban Ki-moon tutkulu bir biçimde daha iyi bir dünya çağrısı yaptı! Libya ve Irak başta olmak üzere birçok yerde bizzat BM kararlarıyla emperyalist işgal ve saldırılar yapılmışken.

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, BM Genel Sekreteri’ne Suriye’yi iç savaşa sürükleyen, Irak ve Afganistan’ı işgal eden, Yemen’i bombalayan Suudi Arabistan’a silah satan ABD ve İngiltere de zirvede. Dünyanın jandarmalığına soyunan ABD emperyalizminin ve onun sadık müttefiki İngiltere’nin varlığı dahi zirvenin mahiyeti konusunda bilgi verici. Latin Amerika’daki darbeler, Asya ve Afrika’daki işgaller, çatışmalar, iç savaşlar. Tüm hızıyla devam ediyor. Emperyalist saldırganlığın en uç boyutlara tırmandığı günlerde yaşıyoruz.

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, benzer şekilde zirveye katılan Avrupalı liderlerin de birbirilerinden yok farkları. Bir yandan lideri soykırımla suçlanan Sudan gibi ülkelerle gizli anlaşmalar yapılırken, öte yanda gerici Körfez Monarşilerini silaha boğmaya devam ediyorlar. Ukrayna’daki savaşı kışkırtırken, Ortadoğu’yu savaş deposuna çevirmeyi sürdürüyorlar.

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, AKP diktatörlüğünün inşasında hatırı sayılı ölçüde katkı sunan, tüm eleştirilere rağmen seçim öncesi soluğu Dolmabahçe Saray’ında alarak Tayyip Erdoğan’ın kampanyasına destek sunan Angela Merkel insan hakları çağrısında bulundu.

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, başta Suriye, Irak, Libya, Afganistan olmak üzere yarattıkları savaş ve çatışmalar nedeniyle milyonlarca kişinin evini yurdunu terk etmesine neden olan aktörler, mülteciler için “timsah gözyaşları” döküyor. Müessibi oldukları çatışmalar nedneiyle ülkelerinden kaçan mültecileri almamak için de “sözümona” eleştirdikleri Erdoğan gibi liderlerle kol kola poz vermekten kaçınmıyorlar. İnsanlık dışı anlaşmalara da imza atıyorlar.

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, kendi ülkelerindeki yabancı düşmanlığını körükleyen, ırkçılığın yükselmesine katkı sunan ülkeler diğer ülkelere “demokrasi” ve “insan hakları” dersi veriyor. Çıkardıkalrı yasalarla, kendilerine sığınan “yabancıları” hedef tahtasına atabiliyorlar.

Bu bir iki yüzlüler zirvesi. Çünkü, bütün bu insani ve doğal sorunların sebebi olan emperyalist-kapitalist düzenle bir hesaplaşmaya gidilmiyor. Bu düzenin mutlak doğruluğu üzerinden politikalar üretilmeye devam ediliyor. Kapitalizm, liberalizm kutsanmaya devam ediliyor.