“Bunu neden yapıyorsun?” / “Çünkü yapmama izin veriyorsun.”

İnsan aklının bir türlü ehlileşmek bilmeyen öyle barbar bir yanı var ki, şiddeti meşrulaştırmanın bir yolunu mutlaka buluyor. Yukarıdaki katil-maktul diyaloğu, bu meşrulaştırma süreçlerine dair ilginç ve rahatsız edici bir Danimarka filmi olan Speak No Evil’da (2022) geçiyor.


Filmin öyküsündeki sürprizleri çok açık etmeden anlatmaya çalışayım: Biri Danimarkalı diğeri Hollandalı iki aile, İtalya’da tatil yaparken tanışırlar. Björn, Louise ve küçük kızları Agnes’tan oluşan Danimarkalı aile ile Patrick, Karin ve küçük oğlan Abel’dan oluşan Hollandalı aile, her açıdan birbirine çok benzemektedir. Toskana Vadisi’ndeki bir tatilde karşılaşmış olmaları, sınıfsal ve kültürel benzerliklerini de pekiştirir. Aylar sonra, Patrick ve Karin, hafta sonu tatili için Danimarkalı aileyi Hollanda’ya davet eder. Bu üç günlük tatil sırasında sırlar açığa çıkarken Toskana’daki ‘benzerlik gösterisi’nin ne kadar yanıltıcı olduğunu anlarız. İki aile, iki farklı ülke, iki farklı yaşam tarzı, bir şiddet sarmalında dibe doğru çöker.

Bariz bir yabancı düşmanlığı da içeren filmin asıl rahatsız edici yanı, şiddeti hem varoluşsal hem de etik bir gereklilik olarak sunmasında ortaya çıkıyor. Finale doğru bir sahnede, kurbanın “Bunu neden yapıyorsun?” sorusuna verilen “Çünkü yapmama izin veriyorsun.” yanıtı, seyirciyi de şiddet sarmalına çekiyor: Evet, doğru! Onca şiddet gördün ama her seferinde bir özür buldun, gereken karşı-şiddeti uygulasan işler bu hale gelmeyecekti!

Filmin tümüyle bu yargıyı olumlamaya yönelik bir anlatı yapısı var. Hem özdeşleşme nesnemiz olan karakterlerin içine düştüğü durumlar hem de çocuklara yapılan eziyet, şiddetin sadece gerekli değil, ‘tek’ çözüm yolu olduğu bir barbarlar dünyasına çekiyor bizi. Yönetmen sanki şunu dememizi istiyor: “Adamın şiddeti çok doğal, ama senin şiddetsizliğin kesinlikle doğal değil!”

***

“Rusya’dan intikam almak için sizin gerekçeniz ne?”

revengefor.com sitesinin Youtube’daki “Rusya her şey için cezalandırılacak!” başlıklı videosu bu soruyla açılıyor. Bombardımanla yıkılmış kentler, düşürülen uçaklar, Kızıl Ordu’nun işgal görüntüleri vd üzerine binen şu sorularla devam ediyor: “Yok edilmiş huzurlu kentler mi? Mahvedilmiş hayatlar ve yıkılmış hayaller mi? İşgaller ve silah zoruyla yapılmış devrimler mi? İnsan eliyle üretilmiş açlık ve felaketler mi? Rusya, tüm dünyanın intikam arzusunu hak eden bir ülkedir. Ukrayna, cephede herkesin intikamını alıyor, sizin ve acı çekmiş halkınızın da! Rusya’dan intikam almak için Ukrayna askerlerine yardım edin. revengefor.com size bu fırsatı sunuyor. Ukrayna ordusuna, ne için intikam almak istediğinizi söyleyin, hayır kurumuna yapacağınız bağışlarla onları destekleyin. İntikamınızın alındığına dair fotoğraflı kanıt elinize ulaşsın ve Militarnyi bunu herkese duyursun! Tüm dünya, bomba ve roketler üzerine yazılan mesajlarınızı görsün!”

2009’dan bu yana hem haber sitesi hem de sosyal medya kanallarıyla internette faaliyet gösteren Militarnyi adlı oluşum, bizi ‘...için intikam!’ sloganıyla, şiddeti farklı bir boyutta yeniden üretmeye çağırıyor.

revengefor.com sitesine giriyorsunuz, 500 dolarlık bir bağış yapıyorsunuz (toplanan parayla ‘yüksek hızlı anti-radar füzesi AGM-88 HARM’ alınacağı için daha azı kabul edilmiyor), Rusya’ya atılacak roketin/havan topunun üstüne yazılmasını istediğiniz sloganı belirtiyorsunuz. İsteğiniz Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’ne bildiriliyor ve intikamınızın fotoğrafı en kısa zamanda size ulaştırılıyor.

Son baktığımda, hayırsever intikamcıların bağışlarıyla 188 roket fırlatılmıştı. Galeride, bu 188 roketten sadece sekizinin fotografı var. 1968 Prag Baharı için, 1940 Katin Katliamı için, düşürülen Malezya uçağı için, Mariupol’de yıkılan tiyatro için, maket bıçağıyla iğdiş edilen asker için, Kızıl Ordu’nun Königsberg’de yaptıkları için, gözyaşı döken Ukraynalılar için intikam istekleri belirtiliyor, birinde ise “S….r git, Putin!” yazıyor.

***

Binlerce yıllık çileli yolculuğundan sonra, insan denen canlı türünün yeni binyılda nihayet barbarlıktan uzaklaşacağını sanıyorsunuz. Ama insan, her şeyden önce gerçeğin katili olan savaş ve şiddeti böyle meşrulaştırıyor işte; başta insan yaşamı olmak üzere hiçbir şeyi umursamadan…