Yazının başlığı etrafında bir şeyler söylemeye başladığınızda, “Ama sosyalizm de dünyaya çok kötülük yaptı” diyerek, mevcut sosyalist devlet pratiklerinin çevre siciline işaret edenlerle karşılaşıyorsunuz. Ancak, kapitalizme karşı olmayı solcu olmanın olmazsa olmazı saymanın çoktan geride kaldığı günlerden geçiyoruz. Kapitalizm artık diğer canlılarla birlikte 8 milyar insana ev sahipliği yapan 4.5 milyar yaşındaki dünyamızı, içindeki her […]

Yazının başlığı etrafında bir şeyler söylemeye başladığınızda, “Ama sosyalizm de dünyaya çok kötülük yaptı” diyerek, mevcut sosyalist devlet pratiklerinin çevre siciline işaret edenlerle karşılaşıyorsunuz.

Ancak, kapitalizme karşı olmayı solcu olmanın olmazsa olmazı saymanın çoktan geride kaldığı günlerden geçiyoruz. Kapitalizm artık diğer canlılarla birlikte 8 milyar insana ev sahipliği yapan 4.5 milyar yaşındaki dünyamızı, içindeki her şeyle birlikte tehdit ediyor. Öldürücü vuruşu yapmasına da fazla zaman kalmadı.

“Avrupa kavruluyor” haberlerini okuduğumuz şu günlerde, iki hafta önce Avrupa’da bir doğa bilimciden dinlediğim dehşet senaryosunu anımsıyorum: “Siz yırtabilirsiniz, biz yırtabiliriz, ama çocuklarımızın çocuklarının, şimdi doğacak çocukların bir geleceği yok. Yıllardır bu konuda araştırmalar yapıyoruz. Bu gidişle 50 yıl sonra dünya kendisini yok edecek. 2-3 derecelik bir ısınma sonucu yok olacağız. Hadi hesaplarımızda hatalar yapmış olalım, 50 değilse 75 yıl sonra, ama kaçınılmaz!”

Bu dehşet senaryosu, bilim insanının ağzından araştırma konusu hakkında yaptığı soğukkanlı bir değerlendirme olarak dökülüyor: “Dünya bu zamana kadar birçok türün yok olduğu 5 büyük kitlesel tükenme (mass extinction) yaşadı. Bazen büyük bir meteor çarpmasıyla, bazen farklı nedenlerle. Şimdi 6’ncısını yaşıyoruz; yalnız bunun öncekilerden farkı, insanın kendi elleriyle kendini yok etmesi olacak. Şimdiye kadar dünyada yaşamış türlerin yüzde 90’ı yok oldu, ama onlar kendi kendilerini yok etmediler.”

İnsanın kendi eliyle kendini yok etmesi, “küresel ısınma”?

Durum, böyle faili genelleştirilip muğlaklaştırılacak bir durum değil.

O yüzden, bu ay başında BirGün, dünyanın yarınını dert edinen bir grup iklim aktivisti çocukla protokol imzalayarak, bu konuya daha fazla yer verme ve karşı karşıya olduğumuz tehdide de faili işaret edecek şekilde “küresel ısıtma” deme kararı aldı. 

ABD’de ömrünü bu konuda araştırmalara adamış bir bilim insanının, Trump’ın Paris İklim Değişikliği Anlaşması’ndan çekilmesinden sonra intihar ettiği söyleniyor. O bilim insanı, sera gazı emisyonunu 2030’a kadar 56 milyar ton düşürerek küresel sıcaklık artışını yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmayı ve böylece de dünyaya zaman kazandırmayı hedefleyen anlaşmadan ABD’nin çekilmesine tepki olarak, herkesi bekleyen sona kendisi bir an önce gitmeyi mi seçti bilmiyorum.

Ama dünya kavruluyor ve küresel ısıtma yavaşlatılıp durdurulamazsa sular altında kalacak ülkelerin başında gelen Hollanda’dan insanlar gelip Almanya’nın dağlık bölgelerinden köyler satın alıyorlar.

Oysa, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Dünya nüfusunun 1/8’i aç. Buna karşın, açlardan biraz fazlası da obezite sorunu yaşıyor. Kapitalizmin en önemli kurumları alarm veriyor. Dünya Bankası geçen yıl dünya nüfusunun neredeyse yarısının en temel gereksinimlerini karşılayabilme kavgası verdiği uyarısını yapıyordu.

Stanford Üniversitesi araştırmacıları 2018’de Nature dergisinde yayımlanan bir makalede artan ısınma ile intihar oranları arasında anlamlı bir ilişki olduğunu gösteriyordu.

İnsanlığı intihara sürükleyen, “gemisini kurtaran kaptan”dır diyen kapitalizmdir. Bu gidişle, çok daha az insanı barındırabilecek dünyada, gemisini kurtarabilecek olanaklara sahip bir azınlığın, insanlığın yüzde 90’ını yok edecek savaşları, salgın hastalıkları tetiklemesi işten bile değil.

Kapitalizme hayır demeden solcu olamazsınız, ancak kapitalizmin çılgınlığına sadece solcu olduğumuz için değil, insan olduğumuz için dur demek zorundayız!