Vedat Yıldırım “Kardeş Türküler olarak yola çıktığımızda kültürel çoğulculuk dediğimiz mesele can alıcıydı. Hâlâ da can alıcı aslında. Bu topraklar inanılmaz bir kültür ve diller cenneti” diyor.

'İnsanlığın sahicilik arayışı hiçbir zaman bitmeyecek'

Ulaş Bager Aldemir

Pandemi günlerinde kaybettiğimiz müzik emekçilerinin anısına…

Kardeş Türküler 29 yıldır bu toprakların türkülerini söylüyor, yurdun pek çok köşesinde konserler veriyor. Bu hafta Kardeş Türküler grubundan Feryal Öney ve Vedat Yıldırım’la pandemi ve bugüne dair söyleştik.

Pandemi hepimizin hayatını derinden etkiledi. Öte yandan sanat emekçileri açısından bu süreç birçok güçlüğü de beraberinde getirdi. Siz bu iki seneyi nasıl geçirdiniz ve müzik dünyası açısından özellikle vurgulamak istediğiniz sorunlar neler?
Feryal Öney:
Pandemi boyunca uygulanan politikaların sonuçlarını farklı boyutlarda da olsa maalesef hepimiz yaşadık. Yaşam hakkı ihlalinden, sanatsal üretimin desteklenmemesi ve hatta susturulmaya çalışılmasına kadar…

Uzun bir dönem, sokağa çıkma yasakları adı altında toplumsal gösteriler, konserler, farklı sanatsal buluşmalar yasaklandı. Ama bir yandan da kongre, düğün vb. etkinlikler organize edildi. Yasakları koyanların bu yasaklara uymadığı görüldü. Yüzlerce holdingin milyonlarca liralık vergi borcu silinirken işçi, emekçi, esnaf ve sanatçılar bekledikleri desteği ve vergi indirimini alamadı. Kimi belediyelerin veya bazı özel kurumların sanatçılar için başlattığı destek programları, oluşturdukları online sahne platformları olumlu adımlar olarak değerlendirilse de devlet desteğindeki yetersizlik, düzenli geliri ve sigortası olmayan binlerce sanat emekçisini mağdur etti, etmeye de devam ediyor.

Bunlar işin sadece “hayatta kalma” boyutu. Bir de baş etmeye çalıştığımız sansür ve yasaklar var tabii. Ağzını açıp pandemi dönemini, yönetenleri, ekonomik krizi vs. eleştiren sanatçı kendini açılan davalarla ya da linç kampanyalarıyla uğraşırken buldu.

Evet, pandemi tüm dünyayı etkiledi; fakat bizim coğrafyamızda sanatçıların yaşadığı mağduriyet ve baskı, pandeminin getirdiği sorunları da aştı, başka boyutlara ulaştı.

Vedat Yıldırım: Aslına bakarsak Türkiye çok sınıfta kaldı. Avrupa’da sosyal yönden daha güçlü olan devletlerde, sanatçılara birçok destekler sunuldu. Düzenli maaş verildi. Türkiye’nin şuan kendi ekonomik problemleri var. Göz gözü görmüyor. Sadece müzisyenler, sanat camiası değil. Türkiye’de çok ciddi bir şeyler var, fakirlik mevzu bahis. İşte görüyorsunuz, emekçiler haklarının karşılığını alamıyorlar. Daha özel konuşursak, özellikle canlı müzik yapan ve canlı müzikle geçinen tırnak içinde kulüp müziği yapan ya da işte kulüp müziği içinde rock barlar var, türkü barlar var. Birçok yer var aslında. Müzisyenleri çok etkiledi. Bajar gibi ekipler mesela. Bajar daha çok kulüp müziği yapan ve oralarda belli bir mesaisi olan, rock barlarda çıkan bir ekip. Bajar bundan çok etkilendi mesela. Onun dışında maskeli gidildiği için ister istemez seyirci, dinleyici sayısı azaldı ve bu dinleyici sayısının azalması konserlerin neredeyse tırnak içinde destek olmadan, sponsor olmadan yapılmasını zorlaştırdı. Bu tür şeyler de tabii ki Kardeş Türküler gibi ortalama bir sahnede ve arka prodüksiyonda çalışan 13 kişilik bir kadro düşünüldüğünde, 13 kişinin bir yere gitmesi, bir konser vermesi gerçekten çok zorlaştı. Peki, genel olarak pandemi dönemi sanatsal şeyleri nasıl etkiledi, sanat üretenler insanlara nasıl ulaştılar? Yani işte diyelim konserler bir dönem azdı ya da bunu tiyatrocular için de diyebiliriz, sergi açan ressamlar için de diyebiliriz. Daha çok sosyal medya üzerinden, dijital sanat diyebileceğimiz, yani yavaş yavaş yeni bir şey oluşuyor aslında. Dijital sanat vardı zaten ama daha da önem kazanmaya başladı herhalde. Tabii pandemi sonrası ne olur bilmiyoruz. Dijital tiyatro, dijital konserler ne kadar pandemiden sonra revaçta olur? Yani konserler için çok da fazla tutmadığını söyleyebilirim. Çünkü zaten hayatımız hep mesafeli geçtiği için insanlar sahicilik istiyorlar tabii ki. Gelip canlı konser izlemek istiyorlar ya da tiyatroyu izlemek istiyorlar. İnsanlığın sahicilik arayışı hiçbir zaman bitmeyecektir ama bir taraftan da bu sahicilik çok manipüle edilen bir şey. Özellikle bu Metaverse dünyası bize neler getirecek gerçekten ben de çok merak ediyorum. Metaverse dünyası iyice insanları yalnızlaştıra da bilir. Yani bir şekilde gelecek kaçınılmaz olarak ama yalnızlaşmaya karşı neler yapılabilir? Bunlar bir takım distopik şeyler, distopik öngörüler tabii ki. Ama bu dijital sanat ortamı aynı zamanda belli bir farklı bir yaratıcılığa da yol açabiliyor. Görselliğin daha çok ön plana çıktığı dünyalar yaratılabiliyor.

Bir müzik topluluğunun da ötesinde deyiş yerindeyse bir dünya görüşü olduğunu söyleyebiliriz Kardeş Türküler’in. Nasıl bir tahayyülle yola çıkmıştınız ve aradan geçen 29 seneyi düşününce neler hissediyorsunuz?
Feryal Öney:
Bu otuz yılda kendimizi çok iyi hissettiğimiz, toplumsal barışa çok çok yaklaştığımız dönemler oldu elbette. Konserlerde, buluşmalarda bu hissiyatımızın çok güçlendiği anlar oldu. Bunda azıcık da olsa rolümüzün olduğunu, sanat yoluyla “bir arada, eşit bir yaşamın mümkün olduğu” duygusunu yeşertebildiğimizi gördüğümüzde umutlandık hep. Otuz yıl böyle böyle bir çırpıda geçti. Sonra bir baktık, az gitmişiz uz gitmişiz, bir arpa boyu yol alamamışız. Bugün hâlâ aynı soruları soruyoruz birbirimize, aynı soruların cevabını arıyoruz: Neden barışamadık? Neden insanlar hâlâ “ben ve benden olmayan” diye görüyor dünyayı? Birlikte nasıl yaşayacağız?

Halledilecek bu meseleler, başka yolu yok. Biz de müziğimizle, yaptığımız işlerle yeniden yeşerteceğiz bu bahçeyi.

Vedat Yıldırım: Kardeş Türküler olarak yola çıktığımızda kültürel çoğulculuk dediğimiz mesele can alıcıydı. Hâlâ da can alıcı aslında. Bu topraklar inanılmaz bir kültür ve diller cenneti. Ama Türkiye’de çok kültürlülük bir değer olamadı ne yazık ki. Tırnak içinde üst kimlik üzerinden tanımlanıyor ve bu aslında kültürel hayatımızın fakirleşmesine gittikçe daha çok yol açıyor. Çünkü o dillerin, kültürlerin biraz el üstünde tutulmadığı yerlerde ister istemez fakirleşme yaşanır. Bunu her alanda, işte mimariden tutun da, yemek kültürüne, müzik programlarına, tiyatrosuna kadar her yerde görmek mümkün. Ama bir taraftan da Kardeş Türküler 30. yılına giriyor ve gerçekten çok sadık, o dünya görüşünü sahiplenen bir dinleyici kitlesi var. Bu dinleyici kitlesine sahip olduğumuz için çok mutluyuz. Çünkü bizim konserler hep söylüyorum, sadece sanatsal bir tatminin değil aynı zamanda farklılıklarımızla bir arada olmanın da yaşandığı buluşmalardır. Bu bizim için çok güzel bir şey.