Bora Gözen, Ali Kiraz, Cafer Topçu, Ahmet Özdemir, Yücel Özbek, Kerim Öztürk, Gürol İlban, Şükrü Ötkü...

Bora Gözen, Ali Kiraz, Cafer Topçu, Ahmet Özdemir, Yücel Özbek, Kerim Öztürk, Gürol İlban, Şükrü Ötkü...

Kimlerin isimlerini sayıyor bu böyle diyenler olabilir, söyleyeyim; Filistin toprakları altında yatan 8 Türkiyeli.

Mezarlarının nerede olduğu dahi bilinmiyor.

Lübnan’daki bir Filistin kampında İsrail’in gece baskınıyla can verdikten sonra Filistin’e defnedildiler. Sene 1973.

Mezarları da başka bir İsrail saldırısında yerle bir oldu.

Aynı İsrail baskınından sağ çıkan Faik Bulut’un verdiği bilgiye göre 1970-80 arası Türkiye’den Filistin’e gidip İsrail ordusuna karşı savaşa katılan üç binin üzerinde devrimci var.

Filistin davası, bir dönem dünyanın büyük bölümünde olduğu gibi Türkiye’de de solun davasıydı, kıymetlisiydi. (Hâlâ öyledir, fakat hem Filistin’in hem de Ortadoğu genelinin mevcut konjonktüründe Türkiye solunun Filistin’e desteği genel resme yansımıyor.)

Bunları neden anlattığıma gelince.

1- Yine Faik Bulut’un bir röportajında geçirdiği şu sözleri hatırlayalım; “Biz Filistin için ölürken sağcılar bize terörist diyordu. İslamcılar Filistin’e gidenler hakkında bunlar terörist diye karalama kampanyaları bile yaptılar.”

2- İsrail’in Gazze’ye kara harekatı başlattığı günden beri Türkiye içinden ilginç tepkilere şahit oluyoruz. Daha ilk gün on binlerce insan sosyal medyada “ah Hitler neden şu Yahudilerin hepsini temizleyemedin, neredesin Hitler, bir daha gel gel Berlin’den” mesajları yağdırmaya başladı. İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından birine öncülük etmiş Hitler’in ruhunu çağırma seanslarının baş büyücüsü de AKP’li bir milletvekili, Şamil Tayyar oldu.

Bu iki madde arasında aslında tutarlılık yatıyor. Dün Filistin’de insanlar katledilirken “onlar terörist” diyenler, bugün destek biçimi olarak bir başka katliamcıyı övmeyi tercih edebilirler. Dün de bugün de katledilen Filistinlileri değil karşı tarafın “Yahudiler” olmasını dert edinen anlayış için uygundur.

Aslında siyasal islam açık açık şunu söylüyor; “Benim bir katliama tepki vermem için katledilen tarafta bir müttefiğimin bulunması gerek. Ama bu yetmez, bir de katledenlerin mezhebim dışı olmaları şart.”

Filistin mücadelesini HAMAS’la başladı zanneden, ya da öyle olduğunu kabul eden anlayış bu fikirden doğuyor.

Filistin’i savunan alsın eline silahı Gazze’ye gitsin demiyorum tabii ki. Öyle bir dünya yok.

Yalnızca bir mesafeye dikkat çekmek istiyorum.

70’lerin Filistin için canını veren, o toprakları eviymiş gibi tutkuyla koruyan gençleri ve gazlı meşrubat boykotuyla, hitler güzellemeleriyle, facebook’ta filistin için edilmiş duaları kopyalayıp yüz yere yapıştırmayla kendi tatmini için uğraşan siyasal islam kuşağı arasındaki kıyaslama kabul etmeyecek denli büyük mesafeye.

Riya ve samimiyet arasındaki uzaklığa eşit bir mesafe.

Seçtiği hükümetten aktif politika talep etme, yaptırımda bulunmasını isteme zahmetine hiç girmeyip Şafak Sezer’in attırdığı tekbire eşlik ederek düşünce konforunu bozmadan Filistin’e fayda sağlayabileceğini düşünenlere kolay gelsin.