“Acı çekmeyen insan, eğitilemez” diyor.

Acı çekmenin kutsandığı bu ülkede, acı çektirenler kendilerini nasıl eğitiyor? Zalimlerin yarattığı acıları çekenler, vicdanlarını kanatarak, ağlatarak, acıtarak hak ve adalet mücadelesinde kendilerini eğitiyorlar. Yas tutarak değil, adalet umudunu örgütleyerek, zalimin zulmünü durdurmak için kendilerini eğitiyorlar.

Peki insan yakanları ve onları aklayanları kim eğitecek? Katliamlara ve acı hakikatlere sağırlaşmış, dilsiz ve kör kalmış bir nesli nasıl uyandıracağız, eğiteceğiz?

Peki yarattığı tahribatlardan ve acı hakikatlerden gözünü kaçıran, parmağını saklayan devleti kimler, nasıl eğitecek, değiştirecek? 12 Eylül hukuku mu? TBMM mi? Cevapsız bırakılmış “Soru önergeleri” mi yoksa işlevsiz “Araştırma komisyonları” mı?

Madımak katliamı 22 yıldır acıtıyor.

Temmuz ayının sıcaklığına düşen soğuk hikâye gibi. Sıralanmış 35 cansız bedenler. Sivas’ı saran is ve yanık kokusu. İnsanlık donuyor, ölümcül sessizlik içinde.

Oteldeki “bizi kurtarın” feryadını duymayan resmi kulaklar, dışardaki güruha “Gazanız mübarek olsun” mesajı veriyor. Otelin önündeki kalabalık “Allahuekber!”, “yak ulan yak!” diye oteli ateşe veriyor.

Ateşin korlarına düşüyor tek tek atan yürekler. Yerde birbirine sarılmış iki kardeşin bedeni. Merdivende ölümsüzlüğü bekleyen üç şiir. Kapı eşiğine yaslanmış bağlama. Ateşler arasında semaha durmuş canlar. Karanlık büyüyor Sivas’ta. Kin ve nefret tohumları ekiliyor insanların dünyasına.

ACI ÜRETEN EĞİTİM DE VAR!

22 yıldır vicdanı kanıyor Hüsniye Annenin! Oğlu Koray ve kızı Menekşe’nin mezarını okşarken, gözyaşlarıyla suluyor toprağını. Acısıyla yıkıyor mezar taşlarını.

Devlet ve İslamcı gruplar 22 yıldır yüzsüz yüzleriyle hem yüzleşmeden hem hesap vermekten kaçıyor. Devlet aklı bu! Akıl tarlası devlet diniyle zehirlenmiş güruhla “İslami usule” göre tekbir eşliğinde insan yakıyor! Yakan katillerini “zamanaşımı” ile aklıyor.

Namaz kılmanın nedenini “Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz” açıklayanlar, Cuma namazından çıkıp 35 insanı yakarak mı “hayır işledi?” İnsanlığı yakarak mı “kurtuluşa erdi?”

Diyanet, 2 Temmuz’da nasıl bir Cuma “hutbesi” yazdı ki, o gün Sivas’ta “müminleri” insanlık dışı suç işlemekten ve vahşice insan yakarak öldürmekten korumadı?

Sivas’ta “Allah’ın sevgisini” ya da “cennetin anahtarını” kazanmak uğruna insan yakarak ibadet edenleri, Maraş’ta “Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır” diyen imam, hangi “acıları” yaratmak için eğitildi?

Zalim zulmü eğitirmiş!

Dindar ve kindar nesil yetiştiren zorunlu din dersleri çocukları nasıl eğitiyor? “İslami usuller” ve “acı” nasıl anlatılıyor ki, devletin teolojik ve ideolojik müfredatından insan yakan ve acı üretenler de mezun oluyor? Zulmün dersine hangi hoca katılıyor?

Nasıl bir, “eğit-donat” ki, zalimce eğitilen ve donatılanlar Suriye’de kelle kesiyor. Kadınları köle pazarında 500 dolara satıyor. Zulüm pazarlıyor. Allah neden insan yakana, kadını köleleştirip satana, kelle kesene ve kendisi adına camilere canlı bomba olarak girenlere seyirci kalıyor?

2 TEMMUZ

“Kaşımayın” diyenler çok. Huzur için “susun” diyenler var. İnsanlığa karşı işlenmiş katliamların “zamanaşımı” için “hayırlı olsun” diyenler var.

Bu topraklarda birçok katliam yaşandı. Yüzleşmezsek acılar ve katliamlar devam edecek. Hakikatlerle, acılarla ve geçmişin karanlık tarihiyle yüzleşmeliyiz. Korkak, ürkek, sessiz, hakikatlere kör ve umursamadan yaşayamayız. Sivas’ta yükselen ateşi yüreğimizde, aklımızda hissetmeden, hesaplaşmadan; aydınlık, barış ve kardeşlik içinde bir gelecek kuramayız.

GÖRÜLMEMİŞ HESAP KALMASIN

2 Temmuz gibi, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve katliamlar karşısında susma ve unutmak yerine, hesaplaşmalıyız. Bu topraklarda birikmiş ve yüzleşilmemiş tüm katliamlar vicdanımızda büyüyen yaradır. Bu öyle bir yaradır ki, kabuk bağlamaz ve kendiliğinden iyileşmez. Devletin ötmeye çalıştığı yaralar, mağdurların vicdanını kanatmaya devam ediyor. Yaralar acı ve dayanılmaz.

Hesaplaşmadan ve yüzleşmeden iyileşmeyecek derinliktedir.

“Kaşımak” için değil, adalete ve vicdana çıkacak bir yol bulmak için, 2 Temmuz ve tüm katliamlarla yüzleşmek zorundayız.

Vicdanımızı kandırarak değil, vicdanımızı kanatarak hesaplaşmalıyız.

2 Temmuz’u unutmamak, unutturmamak ve HAZİRAN’ın dediği gibi görülmemiş hesap kalmasın diye hesaplaşmalıyız!