İnternetin Sülün Osmanları

Tolga MIRMIRIK

Bu haftaki yazının esin kaynağı sevgili Ünsal (Ünlü) Abi’nin önceki haftaki yayını oldu. Türkiye tarihinin en bilindik dolandırıcılarından Sülün Osman’ın herkesçe az çok duyulan hikâyesini hatırlattı, şu aralar çokça konuşulan dolandırıcılık hikâyesi ile benzeşimlerini aktardı.

Sülün Osman, 1950’li ve 1960’lı yıllarda İstanbul’a yeni gelen, çok da yol yöntem bilmeyen insanlara Galata Kulesi’ni, Boğaz Köprüsü’nü, şehir hatlarındaki vapurları satması ya da İstiklal Caddesi’nin girişine koyduğu bir paspas ile caddeye giriş yapanlardan “ayak bastı parası” alması ile meşhur bir dolandırıcı.
Zamanında insanları yüz yüze ikna, korkutma, büyük kâr vaatleri ile yapılan dolandırıcılıklar, elbette günümüzün teknolojik nimetlerinden de faydalanıyor. Artık çoğu dolandırıcılıklar sanal ortamlarda, sosyal medya üzerinden, gidip gelen epostalar ile ya da yine duygu sömürüleri ile devam ediyor.

Blanc Kardeşler

Siber dünya tarihinde, ilk kez siber bir sisteme müdahale ederek sistemlere zarar verme suçu, 1988 yılında “Morris Solucanı”’nı (bilgisayar sistemlerinde ve uygulamalarda hatalara yol açan küçük bir yazılım diyelim şimdilik) yazan ve internet yolu ile yayan Robert Tappan Morris’e atfedilir. Aslında kendisi sadece ilk kez siber suçtan dolayı yargılanıp ceza alan kişidir. Hatta daha sonra MIT’de profesör olarak da görev almıştır. Başarılı bir girişimci olarak halen siber güvenlik ve mühendislik alanlarında çalışmalarını sürdürmektedir. Ancak çok da “ilk kişi” demek doğru olmayacaktır.

İletişim kanallarına müdahale ederek parasal çıkar sağlama örneği biraz daha eskiye dayanmakta. 1834 yılında Bordeaux borsasında devlet tahvilleri alım satımı ile ticaret yapmakta olan François ve Joseph Blanc kardeşlerin önderliği diyebiliriz. Bu iki kardeş, kara üzerindeki hızlı iletişimi sağlamak üzere kurulu bir semafor iletişim ağını -tabir yerindeyse- “hackleyerek” 2 yıla yakın bir süre Paris Borsası’ndaki hareketleri kendi pazarlarındaki rakiplerine göre çok daha önce duyarak çıkar sağlamışlardır. Semafor iletişim sistemleri, iki bayrağın tutuş şekilleri sayesinde iletilmek istenilen bilginin iki yönlü olarak aktarılmasını sağlayan bir yapıdır. Günümüzde, daha çok, askeri gemiler arasındaki iletişim için kullanılmaktadır.

Fransa’daki semafor sistemi, kara haberleşmesinin hızlanması için 1792 yılında geliştirilmiş, günümüz Internet ağına benzer şekilde ülke genelinde 550 civarı kuleden oluşan yaklaşık 4,800km uzunluğundaki bir ağdır. Yüzüklerin Efendisi’nde dağlarda yanan ateşleri düşünebilirsiniz. Blanc kardeşler, bu semafor sisteminin parçası olan bir kuledeki çalışana rüşvet vermiş ve kendilerine devlet içindeki özel bilgilerin aktarılmalarını sağlamışlardır. Günümüze kadar uzanan ve aynı şekilde yürütülen dolandırıcılıklardaki benzerlikler göz dolduruyor, değil mi?

Sosyal Medya Dolandırıcıları

Günümüzde sosyal medya üzerinden çıkar sağlayanlar tarafından yeni yöntemler ile sokaktaki insanların birikimleri ve emekleri kendilerinden çalınmakta. Yeni yöntemlerden oldukça sık rastlanılanı da sosyal medya üzerinden üç dört fotoğraf ile acıklı bir hikâye ortaya koymak, yardım talep etmek, insanlardan para istemek. Hikâyelerde, insanların hassasiyetlerine oynamak oldukça işe yarıyor. Bir gün okuyabilmek için örgü patik satmak, ertesi gün sokakta bulduğu kedi ya da köpeğin ameliyat masrafını karşılamak, bir başka gün de soğukta kalmasından endişe duyulan yaşlı bir teyzenin kirasını karşılamak gibi acıklı olaylarla karşılaşabiliyorsunuz. Bu tür “acıklı hikâyeler” karşısında uyarıda bulunan çoğu hesap da “duyarsızlık” ve “duygusuzluk” ile damgalanabiliyor ki, zaten dolandırıcıların da en güvendiği ve arkalarını dayandığı toplu tepki bu oluyor.

Benzer bir sosyal medya dolandırıcılığı da aslında internetin yaygınlaşması ile 1990’lı yılların sonundan bugünlere kadar hemen herkesin eposta hesabına en az bir kere uğramış olan “Nijeryalı Prens Dolandırıcılığı”. Nijerya’da bir prens(!) olduğunu öne süren birisinden gelen epostada, ülkesindeki çok yüksek miktardaki parayı yurtdışına transfer etmesine yardımcı olursanız sizinle bu parayı paylaşacağı yazılıyor ve yardımınız isteniliyor. Tabii o paranın çıkması için bazı masraflar ödenmeli ve bunun için de sizin de çok cüzi bir miktar yatırım yapmanız şart. Gerisi tahmin edebileceğiniz bir hikâye. 2019 verilerine göre, ABD içinde bu dolandırıcılığa hâlâ 700.000 dolar kadar para kaptırılmış. Sülün Osman’ın Afrikalı dostları hâlâ aynı yöntem ile görev başında. İnsanların aç gözlülüğü ve “çalışmadan çok yüksek kazanç elde etme” hırslarına dokunmanın bu tür dolandırıcılıklarda ne kadar geçerli bir yöntem olduğu da bariz. Sülün Osman’ın dediği laf çok geçerli: “Aslında benim dolandırdığım insanlar birer dolandırıcıydı. Yani bana yaklaşma maksatları beni dolandırmaktı”. Hepinize iyi yıllar. Dolandırıcılar hariç!