İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı, Kanal İstanbul projesini Montrö Boğazlar Sözleşmesi bağlamında değerlendirerek, “Türkiye’nin Ulusal Güvenliği Açısından Kanal İstanbul ve Taşıdığı Riskler Üzerine Bilgi Notu”nu yayımladı. Bilgi notunda Kanal İstanbul’un Montrö’yü tartışmaya açacağı ve sonlandıracağı bir girişimin önünü açabileceği belirtildi.

İPA’dan ulusal güvenlik açısından Kanal İstanbul ve taşıdığı riskler üzerine bilgi notu: Montrö'yü tartışmaya açar!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İstanbul Planlama Ajansı (İPA), “Türkiye’nin Ulusal Güvenliği Açısından Kanal İstanbul ve Taşıdığı Riskler Üzerine” başlığı ile bir bilgi notu yayımladı. Notta, Kanal İstanbul Montrö Boğazlar Sözleşmesi açısından değerlendirilerek, “Kanal İstanbul ısrarı Türk Boğazları gibi ulusal güvenliğimiz açısından kritik öneme sahip bir alanda, Türkiye’yi diplomatik bir yalnızlığa sürükleme riski oluşturmaktadır” denildi.

İPA’nın yayımladığı bilgi notunda Kanal İstanbul projesi hakkında, “Kanal İstanbul projesi Boğaz rejimini belirleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesinin geleceğine ilişkin siyasi, hukuki ve askeri riskleri beraberinde gündeme getirecek bir girişim olarak görülmektedir” denildi.

Projenin hayata geçirildiği takdirde sözleşmeyi orta ve uzun vadede etkileyerek değişikliklere sebep olabileceği belirtilirken, “İlerleyen zamanlarda Karadeniz’deki siyasi dengeleri etkileme ihtimalinden dolayı Türkiye’nin elde ettiği siyasi ve hukuki kazanımlarının sürekliliğini etkileyerek güç dengelerinin radikal bir şekilde etkilenmesine, istikrarsızlığa ve diplomatik gerilime sebebiyet verebilir” ifadeleri kullanıldı.

Bilgi notuna şöyle devam edildi: “Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin gemileri hâlihazırda Montrö Sözleşmesi’nin tanıdığı hakla İstanbul Boğazı’ndan bedel ödemeden ve serbestçe geçiş yapabilmektedir. Gemilerin Boğaz kullanımı yerine Kanal’a yönlendirilmesi, sözleşmenin Türkiye’ye tanıdığı özel yetkileri de tartışmaya açılacaktır.

Tamamlandığı takdirde Kanal İstanbul’un Türkiye’ye gelir getiren bir proje haline dönüşmesi için, yabancı gemilerin Boğazlardan geçişini sınırlandıracak yaptırımlara ihtiyaç duyulacaktır. Bu yaptırımların hayata geçmesi, Montrö’ye taraf Devletlerin Sözleşmede tadilat yapılması yönünde kritik bir çoğunluk elde etmelerinin yolunu açacaktır. Başka bir deyişle Kanal İstanbul ısrarı Türk Boğazları gibi ulusal güvenliğimiz açısından kritik öneme sahip bir alanda, Türkiye’yi diplomatik bir yalnızlığa sürükleme riski oluşturmaktadır.”

Bilgi notunun sonuç bölümünde ise Kanal İstanbul’dan geçişlerin zorunlu kılınması halinde taraf devletlerin Montrö Sözleşmesi’nin sağladığı önemli bir avantajı kaybedecekleri için, sözleşmede değişiklik talep etmek üzere kritik bir çoğunluk oluşturmak bir yana, sözleşmenin sona erdirilmesini tetikleyecek bir süreci de başlatabileceği belirtildi. Devamla “Montrö’nün sonlandırılması, Türkiye’nin Boğazlardaki söz hakkının ortadan kalkması ve transit geçiş rejiminin ortaya çıkması anlamına gelir” denildi.

Raporun sonuç bölümü aynen şöyle:

Rusya ve Ukrayna arasında başlayan savaş, iki devletin de Karadeniz’e kıyısı olması sebebiyle, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye’nin güvenliği açısından ne ölçüde önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Çünkü Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’ye uluslararası deniz hukukunun öngördüğü geçiş rejimlerinin boğaz devletlerine tanıdığı hak ve yetkilerden çok daha fazlasını tanımakta, savaş zamanlarında savaş gemilerinin geçişini Türkiye’nin takdirine bırakarak, boğazları kapatma yetkisi vermektedir.

Sözleşme aynı zamanda ticaret gemilerine İstanbul Boğazı’ndan geçiş serbestliği tanımaktadır. Kanal İstanbul projesi hayata geçirildiği takdirde, Türkiye’ye iddia edildiği gibi kazanç getirebilmesi için, ticaret gemilerinin boğazdan geçişlerini engelleyecek ya da sınırlandıracak bazı düzenlemelere ihtiyaç duyulacaktır. Bu durum taraf devletleri sözleşmeyi sona erdirmeye itebilir.

Kanal İstanbul projesinin uygulanması doğrudan Montrö Sözleşmesini geçersiz kılmayacaktır. Türk Boğazları, Akdeniz ve Karadeniz arasındaki geçiş rotası olarak tanımlandığı için, Kanal tek başına bu Sözleşmenin ortadan kaldırılması için yeterli değildir.

Projenin bir ekonomik kazanım sağlaması için ihtiyaç duyacağı gemi geçişleri, ancak Boğaz’dan geçecek gemilerin buraya yönlendirilmesi ile mümkündür. Bunun, gemilerin Boğaz’dan geçişlerine belli kısıtlamalar getirilmesinden başka bir şekilde sağlanamayacağı görülmektedir.

Gemiler Kanal İstanbul’u kullanmak zorunda bırakılırsa, taraf devletler Montrö Sözleşmesi’nin sağladığı önemli bir avantajı kaybedecekleri için, sözleşmede değişiklik talep etmek üzere kritik bir çoğunluk oluşturmak bir yana, sözleşmenin sona erdirilmesini tetikleyecek bir süreci de başlatabilirler.

Dolayısıyla buradaki asıl risk İstanbul Boğazı’ndan geçişleri zorlaştıracak uygulamaların, Montrö’ye taraf Devletlerin Sözleşmede tadilat yapılması yönünde bir kritik çoğunluk elde etmelerinin yolunu açacak olmasıdır. Başka bir deyişle Kanal İstanbul ısrarı Türk Boğazları gibi ulusal güvenliğimiz açısından kritik öneme sahip bir alanda, Türkiye’yi diplomatik bir yalnızlığa sürükleme riski oluşturmaktadır.

Montrö’nün sonlandırılması, Türkiye’nin Boğazlardaki söz hakkının ortadan kalkması ve transit geçiş rejiminin ortaya çıkması anlamına gelir. Uluslararası Boğazlar için de geçerli olan transit geçiş rejimi kıyı devletlerine hiçbir yetki tanımamaktadır. Böyle bir durumda savaş gemilerinin ve denizaltıların boğazdan geçiş hakkı doğacak, Türkiye savaş durumlarında bile boğazları kapatma yetkisini kaybedecektir.

Uzmanlar, Türkiye açısından Sözleşme’nin devam ettirilmesinin, kısmen ya da tamamen değiştirilmesine göre daha kazançlı bir durum ortaya koyduğunu dile getirmektedir. Kanal İstanbul Projesi, Montrö Sözleşmesi’ni sona erdirecek önemli riskler barındırması nedeniyle Türkiye’nin güvenliği açısından son derece ciddi bir handikap oluşturmaktadır. Rusya ve Ukrayna arasındaki diplomatik gerilimin kısa bir sürede savaş niteliği kazanması, ulusal güvenliğin her zaman üst düzeyde önemsenmesi gereken oldukça önemli bir konu olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Kanal İstanbul Projesi’nin Türkiye’nin güvenliğini büyük ölçüde tehlikeye atacak sonuçları beraberinde getirmesi, projenin taşıdığı en önemli risklerin başında gelmektedir.