Müzisyen Burcu Yeşilbaş, yeni albümüne ilişkin, “Albüm ince ince döşendi, ismi kadar kıymetli geliyor gözüme onun için taşıdığı ismiyle yaşasın istedim. Hem de bir Yeşilçam havası var” ifadelerini kullandı.

İpekten İnce bir Yeşilçam havası

Havva GÜMÜŞKAYA

İpek gibi naif sesiyle kulakların pasını silen Burcu Yeşilbaş, ilk albümü ile müzikseverlerin karşısına çıktı. Farklı müzik türlerinde okuduğu şarkılarla hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine sahip olan Yeşilbaş, 7 şarkılık albümde 3 şarkının altına imzasını atmış. Evine konuk olduğumuz Yeşilbaş,Marmara Üniversitesi Radyo Sinema Televizyon mezunu. Belgesel ve kısa filmler çekiyor, klip yönetmenliği yapıyor, Kadıköy Belediyesi Basın Yayın Müdürlüğü’nde kurgu görevlisi olarak çalışıyor. Yeşilbaş ile müzik yolcuğunu, ilk heyecanını ve hayallerini konuştuk. Sohbetimize arka fonda İpekten İnce eşlik etti.

Öncelikle şarkı söylemeye nasıl başladın, bu yolculuk nasıl bir albümle taçlandı?

Aslında çocuk yaştan itibaren türkülerin içerisinde büyüdüm. Kadıköy’de 2007’de Kazım Koyuncu Kültür Merkezi açılınca oraya gitmeye başladım ve uzun yıllar orada devam ettim. Profesyonel anlamada ise 4 yıldır müziğin içerisindeyim. Çok uzun süre Türk halk müziği korolarında çalıştım. Türkülerle başladı, sonra ses tonum ve söyleyiş biçimim biraz daha farklılaştıkça, daha farklı şeylerde okumaya başladım. Keyif aldığımı fark ettim.

Aslında ilk profesyonel deneyimin sanırım Kalan Müzik etiketiyle çıkan Kardeniz’e Kalan albümünde okuduğun parça.

Türkü okuduğum süreçlerde Karadeniz de okuyordum. Rahmetli Hasan Saltık iletişime geçti. ‘Yeni bir şeyler okumaya çalışan, yeni şeyler üretmeye çalışan gençlere ön ayak olmak istiyoruz, onlara destek olmak istiyoruz. Sen de okur musun?’ dedi. Karadeniz’e Kalan albümünde bir Karadeniz türküsü okudum. Peşi sıra birkaç tane daha Karadeniz okuduk arkadaşlarla. Ardından çok uzun süre Karadeniz yayınlamadık. Ta ki geçen aylarda seninle de konuştuğumuz, Taş Altında Karınca’ya kadar. Kadınlarla birlikte yaptığımız işe kadar Karadeniz hiç yayımlamadık. O ara daha çok türkü formuna yakın besteler şarkılar okumaya gayret gösterdim.

ipekten-ince-bir-yesilcam-havasi-954045-1.

Peki, bu albüm fikri nasıl çıktı ortaya?

Pandemi benim üretimim açısından bir fırsat oldu. Kendi adıma evden çalışmaya başladığım ve ne yapabilirim evde diye düşündüğüm dönemde çıktı. Kaç zamandır şarkı yazmak istiyordum, mırıldandığım bir şeyler vardı, onlara bakayım dedim. Bir anda onları yapmak için ne kadar hazır olduğumu anladım ve yazmaya başladım.

‘Beklesem Sever misin?’in söz ve müziği bana ait. ‘Yağmur’ şarkısının da sözleri bana ait. ‘Dünya’nın müziklerini ben yaptım. Sonra arkadaşlarımla paslaşmaya başladım.Yonca, bunu şimdi ne kadar güzel söz yazar, dedim. Yonca Saatçi Akın’ı aradım. Onunla beraber sohbet ettik. Sonra benim sözlerini yazdığım şarkının Burcu Akgün’le beraber baş başa verdik müziği çıktı. Böyle Böyle bunlar birikince dedik ki sanki bu süreç albüme doğru gidiyor. Zaten Youtube ve Spotfy’da çok sayıda teklim var, yorumladığım şarkılar var.Artık bunu bir albümle taçlandırılması gerekiyordu. Pandemi sürecini de kendi adıma fırsata çevirdim. Çocukluk arkadaşım Deniz Mahir Kartal da aranjörlüğü kabul edip yapalım deyince başladık. Önce benim yaptığım şarkılar üzerinde çalıştık.Bir buçuk yıllık bir süreç diyebiliriz.

ipekten-ince-bir-yesilcam-havasi-954044-1.

İpekten İnce’nin çıktığı ilk sabah nasıldı, heyecanlı mıydı?

Uyanır uyanmaz ilk işim albümü açmak oldu. Yolda yürürken hem albümü dinliyorum hem de herkesin bana baktığını düşünüyorum. Çok heyecan verici bir şey yaşadım. Sanki bütün insanlar bana bakıyormuş gibiydi.

İpekten İnce,Nana Yapım etiketiyle dinleyici ile buluştu, aynı zamanda Nanayapım’ın da ilk albümü. Onlarla nasıl kesişti yollar?

Nana yapım aslında biziz. Uzun yıllar birlikte çalıştığımız Selim Seven öncülüğünde, Zeynel ile birlikte Nano Yapımı kurduk. Ben büyük şirketlerin altında görünmekten hep çekindim, istemedim. Bir kargaşanın içerisine girmek istemiyordum. Bizim olanınla daha lokal bir çevre içerisinde çalışmalarımı yürütmek daha hoşuma gidiyor aslında. Daha güvende hissediyorum. Benden sonra da umuyoruz ki Zeynel’inde albümü çıkacak. Çekirdek bir ekip aslında. Tabii ki büyütmekte istiyoruz ama yine bizim arkadaşlarımızla dostlarımızla. Birbirimize omuz verdiğimiz bir ekiple çalışmak istiyoruz. Biz, kendimizi güvenli bir alan içerisinde bir üretkenliğe bırakıverdik.

Şarkılarından bahsedelim biraz da… Bir nevi dayanışma ile yapılmış bir albüm belliki. Bunlardan biri de albüme de ismini veren İpekten İnce…

Tam bir dayanışma aslında. Benim bu albüm sürecinde ilişki kurduğum, albümde emeği geçen herkesle bu zamana kadar sırtımı dayadığım ya da onların bana sırtını dayadığı çok hikâye oldu. İpekten İnce de Sinan Kaynakçı bestesi… Pinhani grubunun solisti. Zaten çok kıymetli bir besteci. Grubun şarkılarından da öngöreceğimiz gibi… Bana şarkıyı verirken İpekten İnce olarak vermedi. Bir şarkı gönderdi bana. Ben bu şarkıyı söyledim ve Sinan da, bende de İpekten İnce dedik. Söylemesi bile çok keyifli; İpekten İnce. Albümde benim için ince ince döşendi, ismi kadar kıymetli ve hassas geliyor gözüme onun için taşıdığı ismiyle yaşasın istedim. Hem de bir Yeşilçam havası var…

Benim favori parçalarım Gül Solmadan ve Yağmur oldu. Yağmurlu bir sonbahar günü hissi uyandıran şarkılar. Sen okurken neler hissettin, nasıl seçtin?

Gül Solmadan’ı bana Kıvanç Erginel hediye etti,sağolsun. Benim albümde yaratmak istediğim enerjiye de çok uygundu. Şarkıları seçerkenSüper Baba’ya yeniden müzik, Bizimkiler’ejenerik yapıyoruz gibi düşünmek istedim. Bu şarkılarda herkeste uyanacak bir his yaratmak istedim.

Her şarkı benim için bir tebessüm bir umut. Ben acıyı da umutlu söylerim. Ben bir yorumcuyum evet kendi bestelerimi yavaş yavaş yapmaya başladım. Birilerinin hikayelerini anlatıyorum aslında aracı oluyorum ve bunu anlatırken de o kadar güzel anlatmış ki şu sözleri bir dinlesenize der gibi anlatmak istiyorum. Romantik, mutlu ve huzur versin. Kendilerini mutlu eden bir şey izliyormuş hissiyatı uyandırsın istedim. Şarkıları dinlerken gözlerinde bir film canlansın istedim. Onun için de Gül Solmadan, Yağmur bunların enerjileri hep birbirlerinin etrafında dönüyor.

‘Beklesem Sever misin?’i bir arkadaşımın hikâyesi üzerine yazdım. Yani beklesem sever misin? Yoksa beklemediğim zamanda mı seversin? Onu sormak istedim. Yazarkende karamsar bir yerden değil muzip bir yerden yazmak istedim.

Peki, zorluklar oldu mu?

Gündemdeki her hangi bir şey o şarkıyı yayınlamana engel oluyor. Çünkü negatif bir şey ne yazık ki sanatı çok etkiliyor bütün algıları kapatıyor. Şarkı dinlemek günaha dönüşüyor. Mutsuzluk ‘ne güzel bir albüm çıkmış’ dedirtmiyor. Bitmek bilmeyen kadın cinayetleri ya da siyasilerin çıkardığı gündemler var. Her şey negatif bir yüklenme. Herkes bir borç batağında, ekonomik kriz var. Dolar almış başını 12’lere 13’lere gidiyor. Korkunç şeyler yaşanırken sen de yeni bir şey yayınlamaktan hem çekiniyorsun hem de insanlara ulaşmak gibi bir derdin var. Ulaşmak zorundasın. Bizim albümüz geçen yılın kasım ayında aslında hazırdı. Yani bir yıldır yayımlayamıyorduk.

Artık sosyal medyada göz önünde olmak da çok önemli. Takipçi sayıları vesaire bunların baskıları oluyor mu?

Dijital platformlardan ötürü bir kolaylık sağlasa da bu durum aslında çok ciddi bir bilgi yüklemesi de oluyor. Senin şarkıların bir şekilde geride kalıyor. Müzik ya da sanat sadece bir eğlence sektörüne dönüşüyor. Herkese ulaşmaya çalışman gerekiyor. Çünkü seni o tıklanma ve görüntülenme sayıları var ediyor ne yazık ki. ‘Instagram’da kaç takipçisi var? O zaman sana bu kadar kaşe veririz’ diyorlar mesela. İnsanlar söylediğin şarkılardan sesinden ziyade takipçi sayına beğeni sayına bakıyor.

İpekten İnce, 12 Kasım’da dijital platformlarda dinleyiciyle buluştu ama henüz konseri olmadı. Albüme ilişkin ilk tepkiler nasıl ve konser ne zaman?

Dönüşler harika tam da istediğim, hayal ettiğim gibi… O anlamda çok mutluyum. Bu durum şimdiden yeni şarkılar yapmaya teşvik ediyor insanı. Yeni ne yapabilirim duygusunu hemen besliyor. Bu şarkıları daha bir yerde söylemedim. Lansman 12 Aralık’ta Tamirane Akasya'da olacak. Şimdi provalarda söylerken ‘Aman Allah’ım benim şarkılarım var’ diyorum. Her yerde söyleme arzusuyla yanıp tutuşuyorum.