Çok iddialı bir başlık bu, farkındayım. Ama bölgedeki gelişmelere bakıldığında başlıktaki iddiada gerçeklik payının olduğu sanırım görülebilir. Önce bir anımsatma; Irak Başbakanı Haydar el İbadi, önceki gün ABD’ye, bugüne kadar hiç bir Iraklı yetkiliden duymadığımız sertlikte sözlerle çıkıştı. İbadi’nin “İçişlerimize hiç kimse karışamaz” demesine yol açan ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un “İranlı milisler ve yabancı savaşçılar Irak topraklarını terk etsin” sözleri idi. Çünkü Bakan’a göre “Irak’ta IŞİD’le yapılan savaş artık sona ermişti”. Tillerson’un İranlı milislerden kastı İran tarafından desteklendiği iddia edilen Haşdi Şabi güçleri, yabancı savaşçılar dediği ise İranlı danışmanlar.

İbadi’nin, ülkesinin anayasasını bile yazan ABD’ye “iç işlerimize kimse karışamaz” demesi boş bir çıkış değil. Öncelikle, İran neyse ama Haşdi Şabi, Irak için yaşamsal önemde bir güç. IŞİD’e karşı verilen savaşta bu milis güçlerinin ne kadar yararlı olduğunu kabul etmeyen yok. Kabul edenlerden birinin de bizatihi Tillerson olduğu “IŞİD’le yapılan savaş bitti, artık gitsinler” demesinden belli.

IŞİD’in ilk ortaya çıktığı zamanlara dönelim; dönemin Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Irak içlerine yayışlmaya başlayan IŞİD çetesine karşı, o zamanda sorunlar yaşadığı IKBY’ye ortak bir askeri güç oluşturma önerisi yaptığında IKBY bunu kabul etmemişti. Maliki’nin, IKBY ile “yakın ilişkiler” içinde olan AKP hükümetine de benzer bir çağrısı olmuş, ondan da olumlu bir yanıt alamamıştı. ABD de yükselen IŞLİD tehlikesini göz ardı etmiş, Irak merkezi hükümetini bu vahşi çete ile baş başa bırakmıştı.

IKBY, Irak merkezi hükümetine danışmadan çıkardığı petrolü Türkiye’nin yardımıyla dış pazarlara satarken buna itiraz etmemesi karşılığında IŞİD için ortak bir güç oluşturabileceğini ileri sürmüştü kimi kaynaklara göre. Türkiye’nin de IKBY’nin bu tavrına destek verdiği söyleniyordu. Yani hem Ankara hem Erbil, Bağdat’ı IŞİD karşısında kendilerine ayak bağı olmaması karşılığında destekleyeceklerdi sadece. Ancak IŞİD’in Irak’ta ülkenin en önemli dört petrol rafinerisini, daha sonra da Musul Barajı’nı ele geçirmesi ABD’nin harekete geçmesine yol açtı. Ancak Musul için ABD öncülüğünde yapılacağı söylenen operasyonun uzun hazırlıklara(!) rağmen geç başlaması, başladıktan sonra da sonuçlanmadan sona erdirilmesi Irak merkezi hükümetini “kendi gücüyle” baş başa bıraktı. Uzun zamandan beri oluşturulmuş bulunan Haşdi Şabi milislerinin devreye bütünüyle girmesi, İran’ın danışmanlarını Irak merkezi hükümetinin emrine vermesi bu dönemlere rastlar.

Yani, IŞİD karşısında yalnız bırakılmış Irak, IŞİD’in ülkeden sökülüp atılmasında Haşdi Şabi güçleri ile İran’a, dolayısıyla Rusya’ya çok şey borçlu. IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin, Irak merkezi hükümetinin IŞİD karşısında İran ve Rusya’nın desteğiyle zafer kazandığını unutarak referanduma gitmesi, bu referanduma Rusya’nın destek vermemesi, İran’ın tamamen karşı olması ABD’nin Irak hükümeti üzerindeki kontrolünü de tartışmalı hale getirdi. IKBY ile her zaman, Irak merkezi hükümetini rahatsız edecek derecede iyi ilişkiler kurmuş olan ABD, Barzani’nin bağımsızlık referandumuna karşı olduğunu günler sonra açıklamıştır. Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyacağının sözünü vermekle beraber referandumda geç tavır almakla Irak merkezi hükümetinin güveninin yitiren ABD’nin, şimdi de ülkeyi IŞİD belasından kurtaran Haşdi Şabi milislerinin Irak’tan çekilmesini istemesi Irak-ABD ilişkilerinde soğuma döneminin başlangıcı olabilir.

Çünkü dönem buna bir hayli uygun. Irak merkezi hükümeti, ABD’den ciddi anlamda “dostluk” görmüyor uzun zamandır. Çünkü ABD’ye göre İbadi hükümeti İran yörüngesine girmiş durumda. Oysa bu doğru değil. İran, kendisi için de tehlikeli olan IŞİD’e karşı mücadelesinde Irak’a lojistik destek veriyor. Tıpkı Rusya gibi. İran’ın Haşdi Şabi ile organik bir bağı da yok. Haşdi Şabi güçleri çoğunlukla Şiilerden oluşsa da, içinde Sünnilerin de bulunduğu Iraklı bir milis gücü, denetimi de tamamen Irak ordusunda. Yaklaşık 50 farklı guruptan oluşan bir milis gücü bu. Türkmen guruplar da var içinde, Ezidiler de. Yani İran tarafından yönlendirildiği yok.

Rusya başından beri Irak’ın toprak bütünlüğünden yan olduğunu açıklamış bir ülke. IKBY’deki Bağımsızlık Referandumu’na da destek vermemişti. IKBY ile ilişkilerini sürdüreceklerini ama bunu Bağdat’taki elçilikleri aracılığıyla yapacaklarını defalarca belirtmişti Moskova. Dolayısıyla İr5an ile Rusya’nın politikaları Irak’ın çıkarına uygun. Bu nedenle ABD’den belki uzaklaşamayacak ama Rusya eksenine yakın duracak bir ülke olmaya aday durumda Irak.

ABD, anayasasını bile yazdığı Irak’ı kaybediyor. İyi bir gelişme bu.