Irak’ta yaşananlar basit bir iç iktidar mücadelesi değil. Baskın aktörler Şii liderler/gruplar olsa da meseleyi sadece dinsel/mezhepsel okumaya indirgemek eksik kalır. Toplumsal ve siyasal yapının ABD işgaliyle birlikte Şiiler, Sünniler, Kürtler, Türkmenler arasında etnik ve dinsel aidiyetler üzerinden bölüştürüldüğü ülkede devam eden güç mücadelesinin pek çok etkeni var.

•İÇ İKTİDAR MÜCADELESİ

Silahlı çatışmaya dönüşen gerilimin görünen nedeni, bir yıl önce yapılan seçimin ardından bir türlü hükümetin kurulamaması. Bir rekora doğru giden hükümet kuramama süreci sinir uçlarını kaşırken derin bir iç hesaplaşmayı da beraberinde getiriyor. Şii gruplar arasındaki iktidar olma/iktidar yaptırmama kavgası bir kördüğüme yol açmış durumda. Şii gruplar arasındaki güç çatışmasının yeni bir yansıması olan gerilimde ittifaklar oldukça karışık. ABD işgaliyle öne çıkan ve İran’a da mesafeli duran Mukteda es-Sadr, seçimden zaferle çıksa da koalisyonu kuramıyor. Kürtler’i, Türkmenleri, Sünni grupları yanına çekse de istenen çoğunluğa ulaşamıyor. Karşısındaki İran’a yakın Koordinasyon Çerçevesi ittifakı da benzer şekilde Kürtler’den Sünniler’e kadar çeşitli grupları bünyesinde barındırıyor.

•EGEMENLER ARASI NÜFUZ SAVAŞI

Irak’ta Şii gruplar arasındaki iktidar mücadelesinin perde arkasında dış aktörler de var. Şii gruplar kadar ABD, İran, Türkiye ve Körfez Arap ülkeleri de yoğun bir nüfuz kavgası içerisinde. Uzun yıllar süren işgale rağmen ABD, Irak’ta varlık gösteremezken bu ülkenin İran etkisine girmesini de engelleyemedi. Amerikan yönetimi başbakandan cumhurbaşkanına kadar seçilen isimlerin Tahran ile yakın ilişkiler içerisinde olmasından rahatsız. Seçilecek liderlerin Tahran ile mesafeli olması için tüm etkisini kullanıyor. Türkiye de ABD gibi Irak’ta İran yanlısı bir iktidarın kurulmasından rahatsız. Sünni ve Türkmen grupları desteklerken Tahran’a görece mesafeli isimlerin başbakanlık koltuğuna oturmasından yana. Aynı şekilde KDP üzerindeki etkisini kullanarak cumhurbaşkanı koltuğuna İran’a yakın KYB’den bir ismin oturmasını engellemeye çalışıyor.

•ETNİK, DİNSEL GRUPLARIN İÇ KAVGASI

Irak’taki siyasal ve toplumsal yapı ABD tarafından etnik ve dinsel aidiyetler üzerinden dizayn edildi. Tıpkı Lübnan ve Bosna Hersek’te olduğu gibi. Saddam’ın devrildiği işgal sonrasında Washington, Şiiler, Sünniler, Kürtler, Türkmenler arasında ülkeyi paylaştırıldı. Başbakanlık Şiiler’e, Cumhurbaşkanlığı Kürtler’e, Meclis Başkanlığı da Sünniler’e verildi. Güç mücadelesi sadece karşıt etnik ve dinsel grupların arasında değil Şiiler, Kürtler, Sünniler de kendi içlerinde bir paylaşım kavgası içerisinde. Şiiler hükümet kuramazken Kürtler de kendi aralarında anlaşamadıklarından cumhurbaşkanını belirleyemiyorlar. Haliyle herkesin herkese karşı olduğu bir siyasal tablo ortaya çıkıyor. Amerikan menşeli bölüşüm tüm siyasi damarları tıkıyor. Ekim ayından bu yana üç kez cumhurbaşkanı seçme girişiminde bulunulmasına rağmen Meclis’teki aritmetik ve gruplar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle başarılamadı. Geniş cepheli ittifakların en güçlüsü Şii lider Sadr’ın öncülüğünde kurulan Vatanı Kurtarma İttifakı. Sadr Hareketi, Sünni ittifak Egemenlik Bloku ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) tarafından kurulan ittifak Meclis’te çoğunluk durumunda. Koordinasyon Çerçevesi’nde de Kürtlerin ve Sünnilerin bir kesimi yer alıyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) bu ittifakın içinde.

•ORTADOĞU’YA ÇARPAN ETKİSİ

Irak kozmopolit yapısı ve jeopolitik konumuyla Ortadoğu’nun kilit ülkelerinden. ABD, İran, Türkiye ve Körfez Arap ülkeleri arasında jeopolitik bir mücadele sahası. Özellikle Washington ve Tahran arasında büyük bir nüfuz mücadelesi veriliyor. Şii, Sünni, Kürt, Türkmen ve çeşitli Hristiyan toplulukların yaşadığı ülkede olası bir çatışma Ortadoğu coğrafyasını derinden sarsacak etkiye sahip. Suriye, Türkiye, İran ve Lübnan ilk etkilenecek halkalardan. ABD, İran, Türkiye ve Arap ülkelerinin müdahilliği Irak’ı istikrarsızlığa sürüklerken bu durum dalga dalga bölgedeki diğer fay hatlarını da harekete geçirecektir. Mezhep, din, etnik aidiyetler Türkiye’den İran ve Körfez ülkelerine bölge ülkelerini krizin içine sürükleyecektir. ABD’nin jeopolitik hesapları, Rusya ve Çin’in hesapları derken küresek güç merkezleri de krizin taraflarından olacaklardır.