“Başkanlık Sistemi’nin mimarı olarak yönetim sistemini değiştirmek bana nasip oldu. Şahsımı hedef almalarının tek sebebi budur. Yeni modelin Türkiye’yi geleceğe taşıyacak olmasını hazmedemiyorlar.” AKP’li Burhan Kuzu, ‘apar topar gidişinden’ bir süre önce bunları söylemişti. ‘Mimara’ bakıp, övdüğü sistemi anlamak mümkün!

Sedat Peker, uzun aradan sonra 50 twitlik seri paylaştı. Ses kayıtları ve belgeler koydu, iddialarını bir kez daha inkâr edilemez noktaya taşıdı. Yine bir değil bin hükümeti yıkacak içerikte. Görünen, Türkiye’deki bütün kurumların içinin boşaltıldığı. Hepsi çökmüş. Ortada bürokrasi, emniyet, yargı, adına bir şey kalmamış.

KURUMLAR ÇÖKMÜŞ! ADLİ TIP RAPORLARI ŞAİBELİ!

Daha da önemlisi, hukuk ve adaletin teminatı Adli Tıp, istenildiği gibi belge sunacak bir kuruma dönüştürülmüş. Bu; şüpheli ölümleri daha şaibeli yapmakla kalmıyor, ülkedeki herkesi ‘kapatılması mümkün dosyalar’ üzerinden potansiyel kurban haline getiriyor. Şüpheli raporlardan örnekler verip, konuyu pekiştirelim.


ÜMİTCAN UYGUN VAKASI!

Israrla tutuklanmayan Ümitcan Uygun, Ankara’da, Aleyna Çakır’dan sonra Esra Hankulu isimli bir başka kadının şaibeli ölümü ile gündeme geldi. Bu konuda, Peker şunları ifade etti: “Adli Tıp raporu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun arkadaşı olan babası aracılığıyla temin edildi.”

KADİROVA’NIN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ

Nadire Kadirova, AKP Vekili Şirin Ünal’ın evinde çalışıyordu. Villada şüpheli şekilde öldü. Rahminde sadece erkekte olan PSA maddesi bulundu. Evdeki tek erkek ise Ünal’dı. Ama ondan DNA örneği alınmadı. Otopsi raporu normalde 7 günde çıkarken, Kadirova’nın raporu, jet hızla bir gün içinde savcılığa sunuldu.

BACAKLARINDAKİ MORLUKLAR GÖRÜLMEDİ!

Yeldana Kaharman’ın ölümünde Mehmet Ağar’ın oğlu AKP’li Tolga Ağar ile ilgili şüpheler vardı. İntihar ettiği söylenen gece öncesi yanına gelen erkek arkadaşı, bacaklarında büyük morluklar gördüğünü aktardı. Adli Tıp, otopsi raporu bu morlukları reddetti.

RABİA NAZ DOSYASI

Adli Tıp, Giresun’un Eynesil ilçesinde, 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan’ın ölümü için “Yüksekten düşmeye bağlı beden travmasına” demişti. Oysa Hacettepe Üniversitesi, raporu, küçük kızın araç çarpması nedeni ile hayatını kaybetmiş olabileceğine vurgu yaptı.

KARANLIK BİR ÜLKE

Peker’in twitleri, ülkenin başka karanlık gerçeklerle yüz yüze olduğunu da gösterdi. Devlet kademesindeki bir şahsın, kritik kurumlara talimat vererek, uyuşturucu baronu İranlı Naci Şerifi Zindaşti’yi, korumak istediğini teyit etti. Kuzu hakkında, Zindaşti’yi yargıya baskı yaparak tahliye ettirdiği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı.

ZİNDAŞTİ’NİN İFADESİ VE FOTOĞRAF ARŞİVİ

Önemli isimler ve aracılar bir kez daha gündeme geldi. Ancak ilişkiler, her şeyin sadece ‘Kuzu’ ile sınırlı kalmadığını anlatıyor. Aliye Uzun… Eski AKP Beşiktaş Kadın Kolları Başkan Yardımcısı. Kuzu’yu, uyuşturucu baronu Zindaşti ile tanıştıran isim. Uzun’un ‘nasıl olup da her biri 50 bin dolar olan çantalar taktığı’ 2016’da tutuklanan Zindaşti’nin ifadesinde gizli. Ayrıca Uzun’un fotoğraf arşivi de bilgi veriyor.

Zindaşti, “Uzun, bana 500 bin TL karşılığında vatandaşlık alabileceğini ve AKP’de çevresi olduğunu söyledi” diyordu. Anlaşılan Uzun, ‘alt kademedeki bir görevde olmasına rağmen’ her yere uzanmış.

Bu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la göz göze fotoğraflarından anlaşılıyor. Karelere, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla samimiyeti yansıyor. ‘First Lady’ Emine Erdoğan ile yan yana, 2018’de İzmir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi ile diz dize!

KÜLLİYEDEN TELEFONLAR

‘Peker’in ileri sürdükleri kapsamında’, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan, kritik kurumlara bağlanan telefonlar var. Karmaşık ilişkileri öteye götürüyor! Ülkedeki tüm usulsüzlüklerin, külliyeye çıktığı iddiası vahim. Anlaşılan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, kara propaganda faaliyetlerinden bu telefonların önemini görememiş ya da ona yol verilmesi söylenmiş!

ARKADAKİ PANO

Naci Şerifi Zindaşti-Burhan Kuzu iddiaları bizi sadece ‘bir uyuşturucu baronun önü açılmış şaibesi’ ile sınırlı tutmuyor. Neden mi? Sedat Peker’in 7. videosuna dönelim. Arkasındaki, panoda ‘İran-Mersin-Sabiha Gökçen’ yazan bir şema vardı. Peker, Soylu’yu panodaki bilgiyi açıklamakla tehdit etmişti.

Limanlar, havayolları, gemi ve jet sahibi olma düşkünlüğü ile artan uyuşturucu trafiği arasında bir bağ olduğuna şüphe yok. Sadece uyuşturucu mu? Hayır, başka iddialar bizi uyuşturucu dışındaki trafiğe de götürüyor: İran paraları ve külçe altınları.

AKLAMA MERKEZİ

Reza Zerrab örneğindeki gibi Türkiye bir aklama merkezi olarak seçildi. Kaçak petrol parasının ve külçe altınların iki indirme merkezi vardı: Mersin Serbest Limanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı. Ancak İranlıların kara para ve altınına da çöküldü.

Yine iddialara göre paralar paletler halinde gelmişti ve ilk yapılan anlaşmada, alınacak pay yüzde 15’ti. Sonra yüzde 50’ye yükseltildi. Ne var ki, kaçakçılar İran’ın siyasi durumu ile tehdit edildi ve onlara “Sizi ihbar ederiz, idam edilirseniz” denilerek, bazı zamanlarda tüm paraya çöküldü. Maalesef bunların hepsi uluslararası arenada da konuşuluyor.