Almanya’da Müslümanlara karşı ırkçı şiddet sürekli artıyor. Kısa bir süre önce Frankfurt’ta yargılandığı davada ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılan neo-nazi teröristin sabıka kariyerinin 30 yıl önce Türkiye kökenli bir imama silahlı saldırıyla başladığı biliniyor. Haziran 2019’da bir valiyi öldürerek, Federal Almanya Cumhuriyeti tarihinde aşırı sağın devletin üst düzey bir temsilcisine yönelik ilk eylemini gerçekleştiren bu teröristin sabıka kayıtlarında Müslüman göçmenlere ve sığınmacılara yönelik başka silahlı saldırılar da yer alıyor.

İki ay önce Magdeburg’ta yargılandığı davada ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılan diğer neo-nazi teröristin durumu da öyle. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da Yahudilere karşı ilk katliam girişiminin faili olarak tarihe geçen bu terörist, mahkemede aslında önce bir camiye saldırmayı düşündüğünü, ancak daha fazla ses getireceği gerekçesiyle sinagoga saldırmayı planladığını itiraf etmişti. Nitekim eylemi gerçekleştiremeyince “Öyleyse hedef Müslümanlar!” diyerek, kent merkezindeki bir döner büfesine yönelmiş, yoluna çıkan bir kadını ve büfede yemek yiyen bir işçiyi öldürmüştü. Mahkemede de öldürdüğü insanlar ‘Müslüman’ olmadığı için üzgün olduğunu söylemişti.

Son yıllarda ortaya çıkarılan birçok aşırı sağcı terör örgütünün eylem planlarına bakıldığında, Müslüman karşıtı ırkçılığın boyutları daha iyi görülüyor.

Örneğin Eylül 2019’da ‘S. Grubu’ ya da ‘Sağlam Çekirdek’ adıyla bilinen neo-nazi örgütünün, çeşitli camilere kalabalık cemaatlerin namaz kıldığı sırada bombalı, saldırılar gerçekleştirerek Almanya’yı bir ‘iç savaş süreci’ne sokmayı hedeflediği ortaya çıkmıştı. Sanal ortamda kurulan ve 24 üyesi olduğu tahmin edilen örgütün, aralarında polislerin de bulunduğu geniş bir sempatizan çevresi olduğu biliyor. Federal Başsavcılık, geçen kasım ayında Stuttgart’ta bu örgütün üyesi olmakla suçlanan 12 terör zanlısı hakkında dava açtı.

Yine Federal Başsavcılık, son olarak yaklaşık iki hafta önce ‘III. Yol’ adı altında örgütlenen küçük bir neo-nazi partinin bir üyesi hakkında Müslümanlara karşı kundaklama eylemlerine hazırlık, bir cami derneğinin üyelerine yönelik ölüm tehditleri gerekçesiyle dava açmıştı.

***

Aşırı sağ Almanya’da tabii ki sadece Müslümanları hedef almıyor.

Almanya’daki tüm azınlıklar ve onların hakları için mücadele eden sol, sosyalist, demokrat güçleri, ayrıca ilk maddesi ‘İnsan onuruna dokunulamaz!’ vurgusuyla başlayan anayasasını da hedef alıyor.

Eylemleri, propagandaları da bunu gösteriyor.

1990 yılından bu yana sağ terör saldırıları sonucu yaşamını yitiren 200’den fazla insanın sadece bir bölümü Müslüman kökenli göçmenlerden oluşuyor.

Zaman zaman aşırı sağcı örgütlere karşı yürütülen soruşturmalar sırasında ortaya çıkarılan ‘düşman listeleri’ de bunu gösteriyor. Hedeflerine ulaşabilmek için karşılarına engel olarak çıkan herkesi, her kurumu hedef alıyorlar. Nitekim aşırı sağ terörizmin saldırısı sonucu yaşamını yitiren ilk devlet adamı olan Kassel Valisi Walter Lübcke, merkez sağ parti CDU’nun (Hıristiyan Demokrat Birlik) Hessen eyaletindeki sevilen yerel liderlerinden biriydi.

***

Ancak bu ülkede ‘Müslüman karşıtı ırkçılık’ diye bir olgu da var.

Sol Parti’nin geçtiğimiz ay Federal Hükümet’e yönelttiği soru önergesinde bu olgu şöyle anlatılıyor:

“Almanya’nın büyük problemlerinden biri olan Müslüman karşıtı ırkçılık, son 10 yılda büyük ölçüde arttı ve daha da artıyor. Bu tip ırkçılıkta din olgusu biyolojik özelliklerin önüne çıkıyor. Müslüman karşıtı ırkçılık, inançlı olsun olmasın, dini inançlarını nasıl yaşarsa yaşasın Müslüman olarak görülen tüm insanları hedef alıyor.”

Hükümetin soru önergesine verdiği yanıt da bu durumu doğruluyor.

Hükümetin önergeye verdiği yanıta göre geçtiğimiz yıl bitmeden kayıtlara geçen ‘Müslüman düşmanlığı kaynaklı’ saldırıların sayısı 901’i bulmuş. Yani neredeyse her gün 3 saldırı tespit edilmiş. Bu saldırıların 50’si kişileri hedef alan saldırılar. Camilere kundaklama, taşlama, aşağılayıcı ve tehdit içeren yazılama gibi 77 saldırı gerçekleştirilmiş. Önceki yıllara göre sürekli artış gösteren bu suç istatistiklerinin 2020 sonu itibarıyla daha da yüksek olması bekleniyor.

Gözlemcilere göre bu durum buzdağının su üstündeki bölümünü gösteriyor. Gerçek durum daha kötü. Çünkü bir saldırının ‘İslam düşmanı’ olarak suç istatistiklerine girmesi için, görevli polis memurlarının bunu bu şekilde kayda alması gerekiyor. Ancak birçok olay, memurların gerekli duyarlığı göstermemesi nedeniyle farklı istatistiklere giriyor. Nitekim Hanau’da yaklaşık bir yıl önce gerçekleşen ırkçı katliam da resmi kayıtlarda ‘İslam karşıtı saldırı’ olarak görülmüyor.

Bir diğer sorun da saldırılara hedef olan kişilerin ya utandıkları için ya da resmi makamlara güvenmedikleri ve daha önce böyle durumlarda olumsuz deneyimler yaşadıkları için şikayet yoluna gitmemeleri, Örneğin Münih Müslümanlar Konseyi, kendilerine anonim olarak yansıyan her sekiz olaydan sadece birinin suç duyurusuyla sonuçlandığını iddia ediyor.

Önergede Almanya’da ve Avrupa’da yaklaşık 20 yıldır Müslümanlara karşı ‘potansiyel terör zanlısı’ kuşkusunun yaygınlaştığı ve Almanya’daki Müslümanların birçok toplumsal alanda ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığı vurgulanıyor.

Halle ve Hanau’daki terör saldırılarından sonra Müslümanlara ve kurumlarına yönelik tehdidin çok ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan önergede, Federal Meclis tarafından Federal Hükümet’e yöneltmesi talebiyle bir dizi çözüm önerisi sıralanıyor.

“Müslüman karşıtı ırkçılıkla kararlı bir biçimde mücadele için özellikle İslam’ın Almanya’ya ait olduğu tartışmaya yer bırakmadan kabul edilmeli. İslam’ın diğer dinler gibi Almanya’da yeri olduğuna dair toplumsal bir uzlaşı gereklidir” vurgusuyla başlayan öneriler, Sol Parti’nin tüm diğer önerileri gibi Federal Meclis’teki diğer partiler tarafından desteklenmediği için bir sonuç getirmiyor.

Bu tabii ki diğer demokratik partilerin Müslüman karşıtı ırkçılıkla mücadeleyi reddettiği anlamına gelmiyor. AfD hariç her bir partinin kendine göre bir planı var elbette.

Demokratik sosyalist muhalefet, ırkçılık ve ayrımcılıkta mücadelede kalıcı başarı için sorunun önemli bir bölümünü böyle tarif ediyor.