Irkçılık sadece psikolojiyle açıklanamaz
Irkçılığın psikolojik bir vaka olduğu tartışmaları üzerine BirGün’e konuşan Umut Özkırımlı “Psikolojik yönü yok diyemeyiz ama ırkçılık daha çok siyasi, ideolojik ile sosyokültürel yönleri olan bir kavram” dedi
MAHİR KANAAT
ABD’de George Floyd isimli bir siyahın polisler tarafından katledilmesi ‘ırkçılık’ tartışmasını tekrar gündeme getirdi. Sosyal medyada özellikle ırkçılığın psikolojik bir vaka olduğu ve bu yaşananların da bunun neticesinde olduğu konuşuldu. Fakat ırkçılığın ideolojik ve politik yönü unutuldu.
İDEOLOJİK VE POLİTİK
Irkçılık ve milliyetçilik kuramları üzerine çalışmalarıyla bilinen Akademisyen Umut Özkırımlı bu durumun psikolojik yönünün yok denemeyeceğini fakat yaşananların sadece bununla açıklanamayacağını söyledi. Özkırımlı şöyle konuştu: “Irkçı saldırıların psikolojik tarafı yok denemez. Fakat bu tarz yaklaşımlar ırkçılığın önemsizmiş gibi algılanmasına neden oluyor. Irkçılığın ideolojik ve politik yönü de var, sosyokültürel yönü de. Örneğin Oklahoma bombalamasını hatırlayalım. Bunu yapanların psikolojik sıkıntıları olmadığını söyleyemeyiz ama o saldırıyı yapma fikri nereden geldi aklına? Bunu sormadan işte o siyasi ve sosyokültürel yönü göremeyiz. ABD’den devam edersek, Trump başkanken ırkçı saldırıların artması tabii ki siyasi. Trump bir sonuç, ırkçılıktan özellikle de siyah karşıtlığından beslenen bir kişi. İktidara böyle geldi ve iktidarını da böyle sürdürüyor. ABD halkının kabaca yarısı bu kişiye oy verdi. Yani ABD halkı siyasi olarak bunu destekledi. Bu işin siyasi boyutu. Ama ırkçılık kurumlarla desteklenen, tarihi kökleri olan bir siyasi görüş. ABD’de bu köleciliğe, İngiltere’de imparatorluğa dayanır. Mesela Macaristan’da Orban halkı sayıları 300’ü 500’ü geçmeyen Müslümanlarla korkutuyor. Bu da insanları şiddete davet ediyor. Bazıları da çıkıyor, birilerini öldürüyor. Çoğu da cezalandırılmıyor. Bir de tersini düşünün. Öldürülen siyah değil, beyaz olsaydı ve polisler siyah olsaydı şu an muhtemelen hepsi idamla yargılanıyordu. İstatistikler ABD’de beyazların, Avrupa’da da o ülkenin yerlilerinin daha az ceza aldıklarını ortaya koyuyor.”
Umut Özkırımlı
SORUN SİSTEMSEL
Dünya genelinde ırkçılığın yükselişi üzerine yapılan tartışmalara da değinen Özkırımlı, şu ifadeleri kullandı: “Yükseliş kavramını çok abartmamak lazım. Artık ırkçılık biyolojik temelli değil, kültürel olarak algılanıyor. En aşırı sağcılar bile politikalarını buna göre belirliyor. Evet, 2. Dünya Savaşı’ndaki gibi bir ırkçılık olmasa da ırkçılık dünyada hâkim güç. Bunun da 4 ana nedeni var: Küreselleşme, 2008 ekonomik krizi, 2015 göçmen krizi ve şimdi de Covid-19. Tabii ABD’yi farklı kılan düpedüz bundan beslenen Trump’ın başkan olması ki muhtemelen kendisi de ırkçı. Ama şunu unutmayalım; ABD’de şimdi tekrar başlayan ‘Black Lives Matter’ eylemleri ilk Obama döneminde başlamıştı. Yani sistemsel bir sorun var. Tabii radikal olarak algılanan Antifa gibi sol hareketler de aşırı sağı besliyor. İnsanlar korkutuluyor, bu da onları popülist liderlere itebiliyor. Trump, Johnson, Bolsonaro ve Orban örnekleri ortada. Korku ve kaygıdan en aşırılara sarılıyor insanlar. Örneğin Avrupa’ya göçen mültecilerin ekonomiye katkıda bulundukları bir gerçek. Ama bunu kabul etmiyorlar. Bir gün gelecek yerimizi alacaklar diye düşünülüyor. Popülist liderler de açıkça ‘Ben koruyorum’ sizi diyor. Almanca bir tabir var: Zeitgeist. Dönemin ruhu bu. Fay hatları üzerinden gidiyor dünya. Covid-19 da bu fay hatlarını hareketlendirdi.”