Geçen hafta İstanbul’da 8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı vardı.
Sütlüce’deki eski mezbaha, yeni Haliç Kongre Merkezi’nde.
Hani şu açılışında Cumhurbaşkanı’nın konuştuğu Konferans.
Haliç, Eyüp, Fener, Balat, Sadabad…
Ondan fazla salonda onlarca oturum…
Yurt içinden, yurt dışından konuşmacılar…
Salondan salona koşuşturan katılımcılar.

•••

Ben açılışa katılmadım, sonraki üç gün izledim.
Çay, kahve servisindeki sıkıntı…
Son gün, programda son anda yapılan değişiklik, katılımcıların kayıtlı olduğu bir toplantıda nasıl oldu anlayamadım, kumanyaların bitmesi gibi aksaklıkların dışında organizasyonda bir sorun yaşanmadı.
Yalnız, kendisi kusura bakmasın ama, sunucu tercihi pek uygun olmamış.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ne kadar da önemli bir iş yapıyormuş…
Açılışta Cumhurbaşkanı da teşrif etmiş…
Konferansın yapıldığı medeniyetlerin buluşma noktası İstanbul’la ilgili gelsin Necip Fazıl’dan mısralar…
Bilimsel bir konferanstan ziyade Feshane’de Ramazan eğlencesi sunar gibiydi.

•••

Pazartesi günkü, normalde programda yoktu, Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri (OSGB) bilgilendirme toplantısı ilginçti.
OSGB sahipleri, yöneticileri açık açık anlattılar.
Sektörde çok fazla OSGB vardı…
Aralarındaki rekabet hizmet kalitesi değil, fiyatların aşağı çekilmesi üzerinden yapılıyordu…
Doktor diploması kiralamalar, çalışma saati satın almalar, işyerine doktor yerine hemşire, sağlık memuru göndermeler.
Bakanlığın müdahale etmesini istediler.
Bakanlık yetkilisinin cevabı…
OSGB’lerin işi ticareti döktüğünü biliyorlardı…
Ancak bunu düzeltmek kendilerinin değil, OSGB’lerin göreviydi!..

•••


Olabildiğince çok oturuma girip dinlemeye çalıştım.
Yerli, yabancı, akademisyen, bürokrat, yararlandığım birçok konuşma oldu.
Konferansın genel kurgusu hakkında ise aynı kanaati söyleyemem.
Hani dört yıl önce çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu büyük bir devrimmiş…
Her şey gayet iyi, güzel gidiyormuş da…
Hükümetimiz daha da iyi gitmesi için gece gündüz çalışıyormuş, gibi.
Ne iş cinayetlerinde ölen işçi sayıları…
Ne meslek hastalıklarındaki hastalıklı durum…
Ne İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tarafından aylık düzenli yayımlanan raporlar.
Aynı hafta ikinci yıldönümü gelen Soma Faciası bile gündem olamadı.

•••

Aslında, adı İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı ama, açılışta Türk-İş, kapanışta Memur-Sen Başkanı dışında konferansta işçiler yoktu.
Ben bir tek sahne sanatçısı İpek Tuzcuoğlu’nu görebildim.
Film, dizi setlerindeki kötü çalışma koşullarını, sık sık yaşanan kazaları, set emekçilerinin en büyük “lüksü” olan iki öğün yemeği bile kaldırımlarda yemek zorunda kaldıklarını anlattı.
Hiç yoktan iyidir, diyecektim de…
Böyle trajik bir konuşmadan sonra izleyicilerin kendisiyle selfie çektirmek için kuyruğa girdiğini görünce, diyemedim!..

•••

İşçiler yoktu da, işçilere hizmeti veren işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları var mıydı, derseniz…
Onlar da yoktu.
Daha doğrusu, ancak iyi uygulama örneklerini sunmak için varlardı.
Bir de, dinleyici olarak.
Ne yaparlar, ne ederler, mesleklerini nasıl icra eylerler, hangi koşullarda çalışırlar, hal ve gidişattan memnun mudurlar, ola ki bir problemleri var mıdır, filan…
Nafile!..
Netice…
Geçen hafta Sütlüce’den bakınca memlekette işçi sağlığı, iş güvenliği meselesi süt liman görünüyordu.