AKP’nin 16 yıllık iktidarını ve kurduğu hegemonyayı mercek altına alan Dr. Nursel Arslan, hazırladığı tez çalışmasında işçilerin AKP’ye neden “rıza” gösterdiğini inceledi. Arslan, çalışmasının ayrıntılarını BirGün ile paylaştı. Dr. Nursel Arslan, “İşçi Sınıfı ve Neoliberal Hegemonya, Ankara, Organize Sanayi İşçileri Örneği” başlıklı tez çalışmasında, AKP’nin işçi sınıfıyla kurduğu ilişkiyi inceledi. Gerek iktidar gerek akademisyenler hatta […]

İşçilerle AKP iktidarını konuşan Dr. Nursel Arslan: AKP iktidarının hegemonyası daraldı

AKP’nin 16 yıllık iktidarını ve kurduğu hegemonyayı mercek altına alan Dr. Nursel Arslan, hazırladığı tez çalışmasında işçilerin AKP’ye neden “rıza” gösterdiğini inceledi. Arslan, çalışmasının ayrıntılarını BirGün ile paylaştı.

Dr. Nursel Arslan, “İşçi Sınıfı ve Neoliberal Hegemonya, Ankara, Organize Sanayi İşçileri Örneği” başlıklı tez çalışmasında, AKP’nin işçi sınıfıyla kurduğu ilişkiyi inceledi. Gerek iktidar gerek akademisyenler hatta toplumdaki her bir birey AKP’nin iktidarda nasıl kaldığını ya da insanların desteğini nasıl aldığını anlamak için çalışmalar yaptığını ifade eden Arslan, işçi sınıfının ise zorlama zırhıyla kaplanmış bir rızayla AKP’ye kucak açtığını söyledi.

AKP’li işçiler neden rıza gösteriyor? Neden “zorlama” zırhıyla bir rızaya bürünmüş durumdalar?

Öncelikle AKP’li işçilerin tümüyle zorlama sonucu rıza gösterdiğini söylemek doğru olmayacaktır. Yani AKP’li işçiler aktif ya da pasif rıza göstermektedir. Biraz daha açmak gerekirse AKP’nin İslamcı söylemlerinin ve milli duygulara seslenmesinin işçilerin aktif rıza göstermesinde etkisi olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca AKP’nin tarafında yer almanın pratikteki getirileri veya bundan yararlanabilme umudu işçilerin rıza göstermesinde etkili bir faktör. Pasif rıza ise boyun eğme, karşı çıkmama şeklinde olmakta, işsizlik, güvencesizlik, fiziki şiddete maruz kalma ya da fişlenme gibi nedenlerden kaynaklanan korku ve kaygının yarattığı bir boyun eğmeden ve muhalefet partilerinin yetersiz bulunmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

►Çalışmanızda, “Karşı-hegemonik güç pozisyonunda olan kesimler kademeli olarak etkisizleştirilir ya da gerektiğinde zor kullanılarak bertaraf edilir” ifadeleri de dikkati çekici. AKP bunu nasıl yapıyor?

AKP, iktidara geldiğinde zaten hegemonyayı kurabilmesi için önünde güçlü bir muhalefet engeli ile karşılaşmamıştır. Süreç içinde ortaya çıkan muhalif tepkiler de çeşitli yollarla bertaraf edilmiştir. Sınıfsal bir temele dayanmadıkları için karşı-hegemonik bir güç olmasalar da meclisteki siyasi partilerin AKP iktidarının devam etmesi için etkisiz kılınmaları gerekiyordu. Biraz daha somutlaştırmak gerekirse, bilindiği gibi HAS Parti lideri Numan Kurtulmuş ve DYP Başkanı Süleyman Soylu, AKP iktidarına karşı sağ kesimden yükselen muhalif seslerdi. Erdoğan’ın bu iki lideri AKP’ye dahil ederek hatta iktidarının en önemli savunucuları yaparak muhalefetlerini sonlandırması transformizmin bir örneğidir. Diğer bir örnek ise MHP lider kadrolarını yönlendirerek muhalefetini etkisiz hale getirmesidir. Görüşme yaptığım işçilerin büyük bir çoğunluğu bu durumdan rahatsız olduklarını dile getirdi.

► Tezde, “AKP aracılığıyla kurulmaya çalışılan neoliberal hegemonyanın da kapsayıcı değil, kısmi bir hegemonya olduğu” ifade edilmektedir. Neden kısmi?

AKP’nin kurmaya çalıştığı hegemonyanın kapsayıcılığı iktidara geldiği tarihle bugün kıyaslandığında daralmıştır. Ötekileştirici, dışlayıcı, kutuplaştırıcı bir tarzda yapılan siyaset ve uygulamalar, yoksulluğun yardımlarla sürdürülebilir olmaktan çıkması, ekonomik krizin derinleşmesi, hukuk işlese de adaletli olmaması gibi nedenler hegemonyanın kapsayıcı olmaktan öte krizde olduğunun göstergeleridir. Bütün bu göstergelerin işçilerin görüşlerinden elde edildiğini vurgulamam gerekir. Daha da önemlisi AKP’yi destekleyen işçilerde de bu görüşte olan işçilerin olmasıdır.

Dr. Nursel Arslan

► İşçiler yeterince direniyor mu?

Görüşülen işçilerin hepsinin ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunların bilincinde olması, iktidarın patron lehine çalıştığını söylemesi ve bazı işçilerin kendi çıkarlarını patronun çıkarlarından farklı ve bunların çelişki içinde olduğunu dile getirmesi, pratikte bir direniş göstermeleri halinde baskı göreceklerinin ya da cezalandırılacaklarının farkında olmaları, işçilerin egemen sınıfların ve iktidarın ideolojik manipülasyonu altında olmadıklarını gösteriyor. Ayrıca, işçilerin büyük bir çoğunluğunun sistemin dayatmaları karşısında boyun eğmeyi makul bir davranış olarak gördükleri ve ihtiyat gereği direnmediklerini göstermektedir.

► İşçiler, yaşadıkları kötü şartları yalnızca AKP’ye mi bağlıyor?

Bu çalışmada görüşülen işçilerin yaklaşık yüzde 60’ı sağ partilere oy vermektedir. Muhalefet partilerini destekleyenlerin partilerini isteksiz bir şekilde desteklemeleri veya desteklemekten vazgeçmeleri, meclisteki partiler ve bu sistem dışında başka bir alternatif olabileceğini düşünmemeleri AKP’nin iktidarda kalmasına dolaylı bir destek olarak değerlendirilebilir. İşçilerin çoğunun düşüncesini bir işçinin cümlesi net bir şekilde ortaya koymaktadır: “Türkiye de iyi bir hükümet yok, sadece kötü muhalefet var.”

Sendikal örgütlülük yetersiz

► Alan araştırması yaptığınız tezinizde ifade ediliyor. En çok dikkatinizi çekenler neler oldu bu araştırmada? İşçi sınıfına dair mevcut koşullarda öne sürebileceğiniz tespitleriniz nelerdir?

İlk olarak işçilerin davranışlarına yön veren temel duygunun korku olduğunu söyleyebilirim. Korkunun birinci nedeni işsizlik ve güvencesizliktir. İşçiler ailelerinin geçimini sağlayamama, sorumluluklarını yerine getiremem korkusu yani öz-saygılarını yitirme korkusu taşımaktadır. AKP’yi destekleyen ve muhalif olan işçilerin farklı boyutta korkularının olduğu araştırmada elde edilen önemli bulgulardan bir diğeridir. İktidara muhalif olan işçilerin bir kısmı devlet tarafından fişlenmek, eyleme katıldıklarında fiziki şiddete maruz kalmaktan korkarken bazı işçiler mezhepleri nedeniyle kaygı taşımaktadır. İktidarı destekleyen işçilerin korkuları ise bu günden ziyade gelecekle ilgilidir. AKP dışında bir başka partinin iktidar olması durumunda, kendilerinin bertaraf olacağı korkusu.

► Araştırmanızdan yola çıkarak, sendikal örgütlülüğün yeterli olduğunu söyleyebilir miyiz?

Alan araştırması işçiler arasında dayanışma ve sendikal örgütlülüğün yetersiz düzeyde olduğunu göstermektedir. Bunda dışsal faktörlerin yanı sıra, işçilerin işyeri dışında görüşmemeleri, sendikalara ve birbirlerine güvenmemelerinden kaynaklı öznel bir boyut olduğu kanaatine varılmıştır.

Çalışmada elde edilen sonuçlardan biri de borçlu olmanın işçilerin işveren ve iktidara rıza göstermesinde etkisinin olduğudur. İşçilerin işverenden ya da bankalardan borç alabilmeleri bazı işçilerde minnet duygusu yaratmakta ve bu işçiler hegemonyaya aktif rıza göstermektedir. Bu bağlamda, AKP’nin iktidardan gitmesinin ekonomik ve siyasal alanda istikrarsızlığa yol açacağı düşüncesinde olan bazı işçilerin mevcut siyasal yapının devam etmesini istemelerinde borçlu olmalarının önemli bir etkisi olduğu söylenebilir.

Araştırma bulgularına dayanarak, ideolojik söylemlerin dini motiflere bezenmesinin, milli duygularla hitap edilerek aktarılmasının ve söylemlerin maddi bir karşılığının olmasının hegemonyanın sürdürülmesinde etkisi olduğu söylenebilir.