Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

İkide bir “abece” diyorum ya, sakın yadırgamayın! Evet, Türkçe öğrenmeye abeceden başlamak gerekiyor!

Ben bu köşede zaman zaman gençleri eleştirmekle haksızlık ediyorum galiba. Çünkü gençlere örnek olması gereken usta gazeteciler ve yazarlar bile Türkçenin abecesinde tökezlerken çiçeği burnundakilere ne söyleyebiliriz?

Yılların yazarı ve yayıncısı, değerli meslektaşımız Ayşenur Arslan’ın, ekranda konuşurken Türkçeyi pek önemsemediği kanısı bende giderek pekişiyor. “Hakkaten” deyişine alıştık. Ne denli eleştirsek de değiştiremeyiz onun bu dil alışkanlığını artık. O yüzden bunu geçiyorum…

Bir süredir, Halk TV’nin Kablo TV’ye alınmamasından yakınıyor kanal çalışanları. Reklam kuşağında sırayla konuşuyor hepsi. Geçenlerde Ayşenur Arslan’ın konuşmasını dinledim. Sürekli “Halk Ti Vi”, “Kablo Ti Vi’ diyordu. Tanrı aşkına, bizim abecemizde “ti” ve “vi” diye okunan harf var mı? “Te-Ve” demek çok mu güç geliyor arkadaşımıza?

RTÜK kısaltmasını da “RÜTÜK” diye seslendiriyor Ayşenur Arslan.

Yanlıştır efendim!

Kısaltmanın başındaki /R/ harfinin seslemi “Rü” müdür ki sözcüğü böyle okuyorsunuz?

“RÜTÜK” değil “RETÜK” demeye alışacaksınız!

***

Abece kargaşası bu kadarla bitmiyor. Halk TV’den Ozan Gündoğdu, Timur Soykan, Murat Ağırel ve ötekiler de kanalın adını yanlış seslendiriyor. Can Coşkun ise kurumun adını “Halk Teve” biçiminde doğru söylüyor ama hemen ardından “Kablo Tivi” diyor!

Peki, Merdan Yanardağ arkadaşımızın Tele1’de “En Ti Vi” demesine ne demeli?

Sevgili dostum Selçuk Candansayar’ın BirGün TV’de bir konuşmasına denk geldim geçenlerde. “Psikopolitika” adlı izlencesinde “Toplumsal Değişim”i anlatıyordu. “Toplumlar yozlaşmaz, değişir” sözüne katılmadığımı belirteyim öncelikle. Her değişim, gelişme ve ilerleme değildir. Değişimin yönü ve niteliği önemlidir. “Yozlaşma, çürüme” de bir değişimdir ama gelişme değildir.

Ama konumuz bu değil. Beni asıl şaşırtan, Candansayar’ın AKP’den “A-Ka-Pe” diye söz etmesi oldu!

Daha geçen hafta yeniden ele almıştık kısaltmaların okunuşunu. Demek ki en yakınımızdakilere bile duyuramıyoruz sesimizi!

***

DAHA NELER VAR NELER!

Biz böyle harflerle uğraşıp “Hurifilik” yaparken emekli öğretmen okurumuz Sayın Raci Aksop, “Bunlar da bir şey mi? Daha neler var!” diyerek basın yayın organlarından derlediği yanlış kullanımlardan örnekler aktarmış mektubunda:

“Sayın Aşut;

Geçen haftaki yazınızda bahsettiğiniz ‘ka’‘ke’ mi sorunu, aşağıda sıraladığım konular arasında o kadar detay kalıyor ki…

Ben emekli öğretmenim. Güzelim Türkçemizin, dilimizin, -özellikle medyada-kullanımından çok rahatsızım.

Bir moda başladı. Hemen her cümleye ‘Dolayısıyla’ diye başlıyorlar, ‘baktığımız zaman’ diye devam ediyorlar, ‘yaşandı’, ‘bulundu’ diye bitiriyorlar.

‘Dolayısıyla’, benim bildiğim ‘dolaylı olarak, doğrudan olmayan’ demek. Bunlar hangi manada kullanıyorlar çözemedim.

Bir şeye ‘baktığınız zaman’ bir şeyler görürsünüz. Bir tabloya, haritaya, grafiklere vs. baktığınız zaman gördüklerinizden bir sonuç çıkartırsınız. Bizimkiler mesela ‘baktığınız zaman durum değişmektedir’ diyorlar. Demek ki ‘bakmadıkları zaman’ durumda bir değişiklik olmuyor!

Gelelim ‘Yaşandı’ kelimesine. ‘Ölümler yaşandı’ bile diyorlar. Kaza oldu demiyorlar, ‘kaza yaşandı’ diyorlar.

‘Bulundu’ ise ayrı bir âlem. ‘Açıkladı’ demiyorlar, ‘Açıklama yaptı’ da demiyorlar, ‘Açıklamalarda bulundu’ diyorlar. ‘Bulundu’ kelimesinin sözlük karşılığının ne olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Kaybolan bir şey bulunur. ‘İncelemelerde bulundu, açıklamalarda bulundu’ gibi saçmalıklarla doldu ekranlar.

Hele ‘infaz etmek’… Bir cezanın uygulanmasına infaz etmek denir. Bu hapis de olabilir idam da falaka da… Bunlar adam öldürmeyi infaz zannediyorlar.

Dahası var: ‘Gaspetmek’. Kişi gaspedilmez; parası, malı vs. gaspedilir.

‘Orta refüj’ denmez, refüj zaten ortadadır.

‘Se dört yüz’ demiyorlar, ‘es dört yüz’ diyorlar.

Say say bitmez...”

Sayın Aksop, özdeyiş gibi bir tümceyle bağlamış mektubunu:

“Dilini düzgün konuşamayanlar meramlarını da doğru anlatamazlar.”

Başka söze gerek var mı?