Google Play Store
App Store

Söndürülemeyen ve her geçen gün yenileri başlayan alevlerin nedeni ormanların sermaye tarafından işgali. Özelleştirilerek piyasacı anlayışa terk edilen enerji sektörü hem yurttaşların cebini hem de ormanları yakıyor.

İşgal altındaki ormanlar yanmaya mahkûm!
Fotoğraf: AA

Gökay BAŞCAN

Ülke adeta bir alev topuna dönüşmüş durumda. Peş peşe çıkan yangınların bir kısmı büyük mücadeleler sonucu kontrol altına alınsa da, alevler yeniden birçok bölgeden yükselmeye devam ediyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün verileri ve uzmanların uyarıları, her yıl katlanarak artan bu yıkımın tekrarlanacağını ortaya koymasına rağmen, iktidarın önlem almaması yeni felaketlerin önünü açtı.

Bu yıl yangınlardan en çok etkilenen İzmir’in birçok bölgesinde hâlâ alevler kontrol altına alınabilmiş değil. İzmir’in Ödemiş ilçesinde çıkan orman yangını Köseler Mahallesi’nin sırtlarında etkili olurken, söndürme çalışmaları hem karadan hem de havadan devam etti. Öte yandan, yangında tahliye edilen mahalle sayısı 7 oldu. Bölgedeki çok sayıda evin yanı sıra bağ ve bahçenin de zarar gördüğü öğrenildi.

Bölgede yaşayan vatandaşlardan Engin Bek, "Şu an çok kötü, ciğerimiz yanıyor. Dağlarımız, bahçelerimiz yandı. Köseler ve Karadoğan köylerini boşalttılar. Alevler evlerimize kadar girdi. Herkes elinden geleni yaptı ama imkânlar yetersiz kaldı. İki gündür yangın devam ediyor. Bugün azalan alevler yeniden çoğaldı" dedi. Buca’da da durum farklı değil. Ormanda önceki gün çıkan yangın Gaziemir’in Sarnıç bölgesine, diğer yandan da Menderes Kısık Mahallesi’ne kadar ilerledi.

Fotoğraf: Sakarya

ÇEŞME KONTROL ALTINDA

Yerleşim yerlerine yaklaşan alevler nedeniyle Yıldızlar Mahallesi ve bölgede bulunan bazı hobi bahçeleri tedbir amacıyla tahliye edildi. Havanın kararmasının ardından müdahale karadan devam ederken, gece boyunca süren yangın nedeniyle bölgede gökyüzü dumanla kaplandı. Öte yandan, başlatılan soruşturma kapsamında bölgede spiral makinesiyle çalışırken yangına neden olduğu gerekçesiyle dün 2 şüpheli gözaltına alındı. Dün ayrıca Muğla’nın Malis, Hatay’ın Dörtyol, Kocaeli’nin ve Gebze ilçelerinde peş peşe alevler yükseldi. Ekipler yangınlara havadan ve karadan müdahale etti.

Çeşme’de çıkan ve kısa süre içerisinde büyük bir alana yayılan orman yangını ise 44,5 saatlik müdahalesiyle 3. gününde kontrol altına alındı.

Öte yandan dün gün içerisinde Bursa, Balıkesir ve Eskişehir’de peş peşe çıkan yangınlar da kontrol altına alındı.

HEM CEBİ HEM ORMANLARI

Üretimden dağıtıma tamamen sermayenin eline teslim edilmesi, şirketleri zengin ederken milyonların yüksek faturalar ödemesine neden oldu. Ancak ortaya koyulan veriler, İzmir’de çıkan yangınlar gösterdi ki bu piyasacı anlayış milyonların sadece parasını değil, oksijen deposu ormanlarını, içerisinde yaşayan canlıları, kısacası tüm yaşamını elinden aldı.

İzmir Valisi Süleyman Elban, yangınların elektrik hatlarından kaynaklandığını açıklamıştı, GDZ Elektrik ise "Somut bir bulgu bulunmamaktadır" diyerek iddiayı reddetmişti. Saray rejiminin zengin ettiği Gediz Elektrik söylenenleri reddetse de, son 12 yılda yanan orman alanlarının yüzde 20-25 civarının elektrik hatlarından çıktığı resmi istatistiklerde de ortaya kondu. Gerekli bakım ve onarımları yapmayan, yurttaşa yüksek faturaları ödetmek zorunda kalan enerji piyasası bugün ormanların en büyük düşmanı hâline geldi.

KIVILCIM ÇIKARAN ŞİRKETLER

2008-2013 döneminde enerjide üretim ve dağıtım özelleşti. 2002 yılında elektrik üretiminin yüzde 60’ını tek başına karşılayan Elektrik Üretim AŞ’nin (EÜAŞ) üretimdeki payı yıllar itibarıyla giderek eridi. 2002 yılında yüzde 32 olan elektrik üretiminde özel sektörün payı yüzde 83’e fırladı. EÜAŞ’ın üretimdeki payı yüzde 15,4’e çakıldı. 2 Nisan 2004’te özelleştirme programına alındı. 30 Eylül 2013 tarihinde Toroslar Elektrik Dağıtım AŞ’nin özel sektöre devri ile de dağıtımın tamamı özelleştirildi.

HALK YALNIZ BIRAKILDI

Türkiye’nin dört bir yanında çıkan orman yangınlarıyla mücadele sürerken, pek çok bölgede ekiplerin yetersizliği dikkat çekiyor. Özellikle personel sayısındaki azalma, orman köylülerinin hem sayıca azalması hem de yaşlanması gibi nedenler, yangınla mücadelede ciddi zafiyetlere yol açtı. Bu koşullarda birçok yurttaş, can ve mal güvenliğini korumak için kendi imkânlarıyla alevlere karşı mücadele etmek zorunda kaldı. Yangınların çıktığı pek çok kırsal ve ormanlık bölgede, itfaiye ekiplerinin ulaşmakta geciktiği ya da hiç ulaşamadığı yerlerde, yurttaşlar çaresizlik içinde evlerini ve tarlalarını korumaya çalıştı. Ellerine geçirdikleri damacanalarla, kovalarla, sulama hortumlarıyla yangınlara müdahale eden yurttaşlar, tehlikeyi göze alarak alevlerin önüne set çekmeye çalıştı. Bu müdahaleler sırasında bazı bölgelerde yaralanmalar yaşanırken, birçok yurttaş da dumandan etkilendi.

Bölgedeki yurttaşlar, devlet yetkililerinden ve ilgili kurumlardan destek beklediklerini belirterek, yıllardır benzer yangınların yaşandığını, ancak her seferinde hazırlıksız yakalanıldığını ifade ediyor. Birçok köylü, “Yangın geldiğinde ilk müdahaleyi biz yapıyoruz, ama elimizde ne yeterli su var ne de ekipman. Her sene aynı kabusu yaşıyoruz” diyerek yaşananlara tepki gösterdi.

Fotoğraf: Ödemiş

GERÇEK SORUMLU BU İKTİDAR

Erdoğan Atmış:

"Elektrik iletim hatları konusunda biz yıllardır uyarıyoruz. Sadece elektrik iletim hatları değil, ormanlardaki tahsisler, yani madencilik, turizm ve buna benzer 80’in üzerinde tahsis var. Ormanlar parça parça sermayeye veriliyor. Elektrik iletim hatları da bunlardan biri. İşte bu tahsislerin miktarı şu anda 840 bin hektara çıktı 2024 itibarıyla. Yani ormanlarımızın yaklaşık %4’ü bu tür kullanımlara konu oluyor. Ve biz yıllardır diyoruz, bu tahsislerin hepsi yangın çıkma riskini artırdı. O yüzden ormanlar işgal edilmiş durumda diyoruz. Ormanlar işgal edilmiş durumdaysa yangın çıkma riski de artıyor zaten. Diğer taraftan, 2B ile orman dışına çıkarılan alanlar yerleşimlere açıldı. Yani şirketlere verildi. Şirketler buralara konutlar yaptılar, siteler yaptılar. Şu anda artık kent yangınlarını göreceğiz. Evler yanacak, insanlar yanacak.

Öyle bir şey ki, elektrik iletim hatları ormanlardan geçmek zorunda değil ama en ucuz yöntem. Çünkü diğer alanlarda daha büyük kiralar vermeleri gerekiyor, özel şahıs arazilerine geçmesi gerekiyor. Başka alternatif yoksa ormandan geçebilir ama ilk tercih oluyor ne yazık ki. 2021 yılında yanan 140 bin hektarlık ormanlık alanın 38 bin hektarı elektrik iletim hatları nedeniyle yandı.

Erdoğan Atmış

YARISININ SEBEBİ BİLİNMİYOR

Daha da vahim bir durum var. Bizde orman yangınlarının nedenlerinin yarısını bile bilmiyoruz. Bir öngörü olarak, nedeni bilinmeyen yangınların yarısı da elektrik iletim hatları nedeniyle yandı diyebiliriz. Ama veri olarak söyleyeceğim: Yanan orman alanlarımızın dörtte biri bu elektrik iletim hatları nedeniyle yanıyor. Elektrik dağıtımını yapan şirket kimse – özel veya devlet – sorumludur. Ama burada Orman Teşkilatı daha büyük sorumludur. Bu tür kullanım izinlerini sürekli verdikleri için, hiç önlem almadan, hiç bunun denetimini yapmadıkları için sorumludur.

Şimdi burada sıradan vatandaş orman yaktığı zaman bulunuyor, hapse atılıyor, cezalandırılıyor. Bu izinleri verenler, bunların denetimini yapmayanlar cezalandırılmayacak mı?

Bu da ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin yanlış yönetimleri sonucu ormanlarımız yanıyor. Ormancılık politikaları iflas etmiştir, çaresiz kalmıştır. Ormancılar da çaresiz kaldı, halk da çaresiz kaldı. Herkes bir yerden gelecek yardımı bekliyor. Ama o yardımı getirecek olan kurum, halkın vergileriyle çalışan kurum ortada yok."

Fotoğraf: AA

TEK ÇARE KAMULAŞTIRMAK

Gülhan Gürler:

"Çeşme’de yaşanan yangın bir itiraf gibi aslında. Elektrik kaynaklı olduğuna dair kesin bir bulgu olmasa da, tamamının elektrikten kaynaklandığını duysak şaşırmayız. Çünkü bu konuda ciddi bir sorunumuz var. Özelleştirmeler sonrasında yapılması gereken bakımlar şirketler tarafından maliyet kalemi olarak görülmeye başlandı. Oysa bu hatların, özellikle ormanlık alanlardan geçen hatların, yaz başlamadan önce ve yaz boyunca düzenli şekilde kontrol edilmesi gerekir. Gevşek bağlantılar var mı, ekler uygun yapılmış mı, izolatörler sağlam mı, uygun olmayan sigortalar değiştirilmiş mi, topraklama yönetmeliğe uygun mu... Bunların hepsi denetlenmeli. Ama dediğim gibi, şirketler bunları birer maliyet olarak görüyor ve bu harcamaları kısıyorlar.

Ayrıca yaz öncesinde Orman Bakanlığı’yla, Orman Bölge ya da İl Müdürlükleriyle birlikte, elektrik hatlarının geçtiği güzergâhlarda bir temizlik koridoru oluşturulmalı. Yerdeki kuru ot, çalı çırpı temizlenmeli, hatlara temas eden ağaçlar budanmalı. Bu temasların engellenmesi gerekiyor.

Gülhan Gürler

Bir de artık teknoloji çok gelişti. Yangın çıktıktan sonra değil, çıkmadan önce önlem almak için sensör, kamera, yapay zekâ gibi teknolojilerin kullanılması gerekiyor. 7/24 bu sistemlerle yangını büyümeden tespit etmek mümkün. Ama bunların hepsi yine bir maliyet kalemi ve ne yazık ki özelleştirmelerden sonra bu alanlarda da tasarrufa gidildi.

Ayrıca personel sıkıntısı da var. Düşük ücretle çalışan, yeni mezun mühendisler istihdam ediliyor ya da çalışanlar sık sık değişiyor. Böylece bilgi birikimi ve tecrübe oluşamıyor. Sonuçta da bu tür olumsuzlukları yaşıyoruz. TEİAŞ dediğimiz kurum iletim hatlarını, yani o devasa direklerle taşınan hatları yönetiyor. Bu hatlar hâlâ kamuda. Ama bizim şu anda konuştuğumuz sorunlar dağıtım alanıyla ilgili. Yani elektrik enerjisinin son kullanıcıya iletilmesi kısmı özel sektöre devredilmiş durumda. Ne yazık ki, sorunların çoğu da bu alanda yaşanıyor.

16 Mayıs’ta yaptığımız açıklamada bu tehlikeye dikkat çekmiştik. Bizim çözüm önerimiz çok net: Acilen kamulaştırma. Yani dağıtım hizmetlerinin yeniden kamuya devredilmesi. Bu gerçekleşirse, bakım, personel ve denetim gibi tüm süreçler kamu yararı gözetilerek yürütülebilir. En azından bu sorunlar büyük ölçüde ortadan kalkar diye düşünüyoruz."