Tarihin gördüğü en kanlı organizasyonlardan IŞİD bir ayda üç ayrı başkentte birbirinden kanlı katliamlara imza attı. 10 Ekim’de Ankara’da, 12 Kasım’da Beyrut’ta, 13 Kasım’da ise Paris’te ayrım gözetmeden sivilleri vurdu. Kadın, çocuk ayrımı yapmadan. Neo-Osmanlıcıların “öfkeli çocukları” saldırılarla korku salmak, gözdağı vermek istiyorlardı.

• • •

Münih merkezli Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’un da belirttiği gibi “Saldırıyı yapanların ve onların kafasından olanların öncelikli hedefi korku salmaktır.” Cihatçıların katliamla istediklerini kısmen de olsa elde ettiklerini söylemek mümkün. Radikal İslamcı şiddetin nerede, kimi hedef alacağının yarattığı korku toplumları esir almak üzere. Şimdi herkes birbirine ne yapılması gerektiğini, kendisini nasıl savunacağını soruyor!

• • •

Korkuya karşı cihat bumerangının tescilli sahiplerinin aklına gelen ilk şey yeni savaş ve işgaller oldu. Katliamın hemen ardından Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande saldırıları ‘savaş’ olarak nitelendirdi, savaş uçakları da Rakka’da IŞİD’e bomba yağdırmaya başladı. Almanya ve İngiltere gibi Avrupa’nın başat ülkelerinde de savaş tamtamları çalmaya başladı.

• • •

Kıta genelinde ayağa kalkan sağcı-milliyetçi çevreler daha da ileriye giderek, kendilerinden olmayan herkesi çoktan hedef tahtasına oturtmaya başladı. Emperyalist güç merkezleri ve de onların bölgesel taşeronları yeni IŞİD’lerin ortaya çıkmasına yol açacak koşulları yaratmak için ellerinden geleni ardına koymayacak gibi.

• • •

Egemenler cephesinde durum buyken, özellikle sosyal medyada dışa vuran tepkilerde NATO’nun göreve çağrılması, IŞİD ile mücadele adına Irak ve Suriye’nin işgalinin savunulması dikkat çekti. Bu tarz argümanlar daha önce de benzer katliamlar sonrasında dillendirilmişti. Her işgalin yeni saldırılara zemin oluşturacağı gerçekliği çok çabuk unutulmuş gibi. Oysa yakın tarih bu ve benzeri derslerle dolu. Yaratılan canavar Frankenstein misali kontrolden çıkarak er ya da geç kendisini yaratanı vuracaktır.

• • •

Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle “kolektif terör”ün yaratıcısı bizzat bu terörden faydalananlardır, bu terörü kullanarak bölgesel dizaynlara girişenlerdir. Bunu Rusya lideri Putin Antalya’da dün sona eren G20 Zirvesi’nde yaptığı konuşma açıkça vurguladı. Bugün gazetemizin manşetine yansıyan sözlerinde Putin IŞİD’i destekleyen G20 üyesi ülkelerin olduğunu söylerken işaret edilen adres belliydi: Suudi Arabistan, AKP Türkiyesi, ABD, İngiltere, Fransa.

• • •

Soğuk Savaş ortamında Sovyetlere karşı Afganistan’da mücahitleri yaratan, besleyen, silahlandıran, Usame bin Ladin canavarını dolayısıyla El Kaide’yi bizzat yaratan ABD ve emperyalist güçler değil mi? Peki Esad rejimine karşı IŞİD ve türevlerini destekleyen AKP ve Saray rejimi değil miydi?

• • •

Tam da bu aşamada bir kez daha sola büyük görevler düşüyor. Bu tuzaklara düşülmemeli. Küresel güç merkezleri yeni saldırıların hazırlıklarını yaparken, IŞİD’in yol açtığı trajediden etkilenerek emperyalist müdahaleciliğe çanak tutulmasından kaçınmak gerek. Solun tüm gücüyle IŞİD barbarlığını da emperyalist saldırganlığı da teşhir etmesi acil bir görev olarak yanı başında duruyor. IŞİD vandalizmi emperyalist müdahaleciliğe karşı oluşun bir istisnasını oluşturamaz. Her fırsatta, bıkmadan usanmadan IŞİD barbarlığına da emperyalist saldırganlığı da hayır denmeli. Hiçbir güç “insancıl” olanı da dahil, “emperyalizm”in herhangi bir biçimini, türevini temize çekemez.