İsimlerimiz anıt ağaca yazılmasın
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali talebiyle Danıştay’daki davanın dördüncü duruşması geride kaldı. Kendisinin de şiddet mağduru olduğunu söyleyen Av. Yılmaz, “İsmim anıt ağaçta olabilirdi” dedi.

Nisa KÜÇÜK
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gecede aldığı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı kadınlar, dördüncü kez Danıştay’a gitti. Çekilme kararının iptali için Danıştay 10’uncu Dairesi’nde açılan davanın dördüncü duruşması dün gerçekleştirildi.
Kadınlar, duruşma salonunda Pınar Gültekin için sessiz eylem yaptı. Pınar’ın katili Cemal Metin Avcı’nın cezasında ‘tahrik indirimi’ yapılmasına tepki gösteren kadınlar, salonda ayağa kalkarak sessizce bekledi.
Danıştay 10’uncu Dairesi heyetinde bu duruşmada iki farklı yargıç yer aldı. Önceki yargıçların mazeretli olduğu öğrenildi.
‘ŞİDDET MAĞDURUYUM’
Kendisinin de şiddete maruz bırakıldığını ifade eden Kocaeli Barosu’ndan Av. Nuriye Yılmaz, “Yerde dövülürken çocuklarım duymasın diye sessizce ağlayan bir kadın olarak buradayım. Siz, ‘Kızın niye ağlıyor’ denilerek tokat yediniz mi? Yumruk sonucunda çeneniz kırıldı mı? Bana şiddet uygulayan ve doktor olan evli olduğum erkek hayatını kaybetti. Yaşasaydı şu an hayatta olmayabilirdim. İsmim anıt ağaçta olabilirdi. Karşınızda bir avukat olarak da karşınızdayım. Vereceğiniz karar kadınların karşınıza nasıl geleceğini de belirleyecek. Anıt Sayaç'ta ismi yazan bir kadın mı olacağız, kendini gerçekleştirmiş bir kadın mı?” diye sordu.
Ordu Barosu adına savunma yapan Avukat Birsen Uçar, bu yıl 176 kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne dikkat çekti ve kadınların “Korunabilir miyim? Hayatta kalır mıyım?” diye sorduklarını söyledi. Uçar, “Hukuk, adalet iyilik yapmaz. Biz iyilik beklemiyoruz. Adalet istiyoruz. Ordu'da 65 yaşındaki bir kadınla tanışmıştım. Şiddet gören kadın, ‘Ordu'nun dereleri yukarı aksa da evli kalmayacağım’ dedi. Ordu'nun dereleri yukarı aksa da İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz.”
CEHENNEMDEYİZ
Çanakkale Barosu’ndan Av. İnce İncesağır, şöyle konuştu: “Tarih sizi ya mesleğinize sırt dönmenizle ya da hukuku savunmanızla hatırlayacak. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptalini talep ediyoruz. Onur Yürüyüşü tarihinin sosyal medyadan paylaşılmasının ardından yüzlerce tehdit paylaşımı yapıldı. Size yüz yüze bırakıldığımız cehennemden sesleniyoruz.”
Avukat Hülya Gülbahar savunma yapmadan önce duruşma öncesinde yaşananlara dikkat çekti. 500’ün üzerinde kadının içeri alınmadığı ve içeri sokulmadığını kaydeden Gülbahar, “Heyet başkanı olarak çıkışta güvenliğimizin sağlanması için ağırlığınızı koymanızı rica ediyoruz. Belki de yüzlerce kadın devlet başkanından davacı olduğu için bu tavra maruz kalıyor. Haklarımız gasp edildi”
Yalova Barosu’ndan Av. Dilan Yüceçetin şunları ifade etti: “Çapulcu olmadığımızı, sürtük olmadığımızı ispat etmek zorunda bırakıldık. Şimdi de sözleşmeden çekilmenin hukuksuzluğunu ispat etmek zorundayız.”
Batman Barosu adına söz alan Av. Neşe Erpolat, şunları dile getirdi: “Bu ülkede sırf erkek arkadaşıyla telefonla konuştuğu için odaya kilitlenen, elektrik verilerek öldürülen Amina Demirtaş var. Bu ülkede kırmızı ruj sündü diye öldürülen kadınlar var.”
KAMU YARARI NEREDE?
Antalya Barosu adına konuşan Av. Aylin Onur Sev, şunları kaydetti: “Pınar’ı katleden Cemal Metin Avcı'ya haksız tahrik indirimi uygulandı. Aynı indirim kendisine tecavüz eden erkeği öldüren Nevin Yıldırım'a uygulanmadı. Sözleşmeden çıkma kararıyla devletin yetkili organları rehavete kapılmıştır. İdari işlemlerim amacı kamu yararıdır. Sözleşmeden çekilme kararının kamu yararı nerede?”
KADIN KATİLLERİNE ERKEKLİK İNDİRİMİ
Duruşma öncesi Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) tarafından Danıştay’ın önünde yapılan basın açıklamasında, “İstanbul Sözleşmesi’nden bir Cumhurbaşkanı Kararı ile çekilmenin hukuka aykırı olduğunu, kararın yayınlandığı günden bu yana dile getiriyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden hiçbir gerekçe sunmadan çıkıldığını belirten Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle açılan davaların esastan görüşüldüğü dördüncü duruşma gününde bir kere daha Danıştay’dayız" denildi. Cumhurbaşkanı kararının kadınların yaşamına, eşitlik bilincine, demokrasiye, adalete ve eril şiddetle mücadeleye ağır bir darbe indirdiği kaydedilen açıklamada, Pınar Gültekin davasında çıkan karar hatırlatıldı: “Hukuksuz kararın yargı erki üzerindeki olumsuz baskısını Pınar Gültekin kararında gördük. Faile yine erkeklik indirimi verildi.”
YARGI KARARLARI KATİLLERE YOL GÖSTERİYOR
Muğla’da Pınar Gültekin’i öldüren Cemal Metin Avcı’nın cezasında ‘haksız tahrik indirimi’ uygulanmasına yönelik tepkiler sürerken bir kadın katili daha ‘indirim’ istedi. Adana’da Tuğba Dursun’u öldüren Burhan Dursun’un ‘eşi kasten öldürme’ suçundan Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın ikinci duruşmasında sanık skandal bir savunma yaptı. Tutuklu sanık Burhan Dursun, “İhaneti affedemezdim” dedi, avukatı ise haksız tahrik indirimi talep etti. Dava 6 Ekim’e ertelendi. Öte yandan haksız tahrik konusunun tartışmaya açılmasında fayda gördüğünü söyleyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, haksız tahrik indirimine ilişkin “Canavarca hisle öldürme suçunda uygulanmalı mı uygulanmamalı mı sorusunu kamuoyunun dikkatine sunuyorum. Haksız tahrik müessesesine hayatiyet kazandıracak, adalet duygusunu güçlendirecek, uygulamalara vesile kılacak, adaletsizliği önleyecek uygulamalara fren olacak bir içtihat ve bir değerlendirme elbette Yüksek Mahkemenin ve yargının da son derece üzerinde durması gereken bir konu olduğuna yürekten inandığımı burada ifade etmek isterim” dedi.