Çocukları travmatize eden insanların onlara bir daha zarar veremeyeceğinin güvencesini sağlamak gelişim sürecine büyük katkısı olan adımlardandır.

İsimsiz çocukların ölümü
Kaybolduktan sonra günlerce aranan Müslime’yi dedesinin istismar ettiği ortaya çıkmıştı. (Fotoğraf: DHA)

Av. Selin Nakıpoğlu
Dr. Halis Dokgöz

Müslüme, Kasım 2021'de Mersin'in Gülnar ilçesinde kayboldu. 2,5 yaşında olan Müslüme’nin kaybolmasında on gün sonra cansız bedeni bulundu. İzmir'in Çiğli İlçesi'nde, kreşe giden üç yaşındaki Alperen, uyuduğu okul servisinde dokuz saat unutulunca havasızlıktan yaşamını yitirdi. Servis korsan çıktı! İzmir'in Buca ilçesindeki 4,5 yaşındaki Eymen’in tandırda ölü bulunmasıyla ilgili davada mahkeme kararı açıklandı. Mahkeme, tutuklu sanıklar hakkında çocuğa cinsel istismar suçundan 67 yıl, kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve çocuğa karşı eziyet suçundan ise 8'er yıl hapis cezası verdi. Ağrı'da günlerdir aranan 4 yaşındaki kayıp çocuk Leyla, geçtiğimiz Ağustos ayında ölü olarak bulundu. Van'da, hastaneye getirilen yaklaşık 40 günlük erkek bebeğin cinsel istismar sonucu yaşamını yitirdiği ortaya çıktı. Olayla ilgili anne dahil üç kişi tutuklandı.

Neredeyse her gün bir çocuk istismarı ve/veya çocuk ölümüyle toplum sarsılıyor. Önce bir infial oluşuyor. Hadım, idam tartışmaları yapılıyor. Sonra toplum rutin yaşamına(!) geri dönüyor. Ne zaman ki yeni bir olay patlıyor ve tartışma yeniden alevleniyor. Müslüme, Alperen, Eymen, Leyla ve birçok isim sıradanlaşıyor ve kanıksanıyor.

ELMALI DAVASI

Elmalı davasını hatırlar mısınız? İstismarı ortaya koyan çocukların çizimleri ve karardan evvel gelen sanıkların tahliye kararı içimizi yakmıştı. Çocukların sözlü anlatımlarının gelişmemiş olması, aile sırlarını açıklamaktan korkmaları ve istismar davranışlarının anlamını bilmemeleri ve çocuklarla yapılan görüşmelerin yeterli olamayabileceğinden çocuklar çizebildikleriyle de kendilerini anlatabilirler. Çocukların çizimlerinin analizi yüzyılın başından beri sürmektedir. Bu çizimlerde istismarın her türüne ait göstergeler tanımlanmakta. Cinsel istismarın çocukların çizimlerindeki göstergeleri; insan figürü (Human Figure Drawing) ve aile ilişkileri (Kinetic Family Drawing) çizimlerinde değerlendirilyor. Cinsel istismar göstergeleri; genital bölgenin açıkça çizimi; penis, vagina, pubik kıllar ya da göğüslerin gösterilmesi, genital bölgenin örtülmesi; başka objelerin genital bölgeler üzerine yerleştirilmesi, genital bölgenin atlanması; bedenin orta kısmını ve/veya göğüsleri silme, karşı cins genital organların çizilmesi olmakta. Çocukların çizimlerinin analizi, yalnızca tanı amaçlı görüşmelerde değil, rehabilitasyon sürecinde de kullanılmakta, çizimler çocuğun ruhsal durumundaki gelişmeleri gösteriyor. Çizimlerin çocukların iç dünyasına giden en önemli yol olduğunu çizdikleri resimlerin onların algılarını, görüşlerini açıkça ortaya koyduğunu ifade eder uzmanlar. Çocuk istismarları davalarında da resimlerle, oyunlara yansıtışla çocuğun yaşadıklarını tespit ederler. Uzmanların Elmalı davasındaki resimler için adeta porno filmlerde görülebilecek detaylara sahip olduklarını ifade etmişlerdi. Geçen sene sanıklar beraat etti. Çocuğun cinsel istismarında bazen fizik muayenede hiçbir bulgu saptanmaz, genital muayene ve laboratuvar incelemede hiçbir bulgu saptanmaz. O zaman çocuğun çizimleri ve psikolog görüşmesi, çocuk psikiyatrisi ve sosyal çalışmacılar tarafından yapılan sosyal inceleme değerlendirmesi çok önemli hale gelir. Bu şekilde adli tıp tarafından değerlendirilerek cinsel istismarı tanısı konulan yüzlerce vaka vardır. Çocuk çizimleri ve adli psikiyatrik değerlendirme somut delildir. Nokta!

Elmalı davasında kararın çıktığı ayda 2,5 yaşındaki Müslüme kayboldu. Arama çalışmalarının Onuncu gününde Müslüme’nin cansız bedeni çalılıkların arasında bulundu. Basına yansıdığı kadarıyla Müslüme'nin boyun kısmında 70 yaşındaki dedenin DNA’sı bulunurken Müslüme’nin 14 yaşındaki ablasının babasının da dedesi olduğu ortaya çıktı. Raporda: “Şüphelinin savunmasında belirttiği gibi basit bir öpme olarak değerlendirilemeyeceği; şüpheli ile maktulenin yoğun bir temas yaşadığına dair gösterge niteliğinde… Delillere göre maktulenin nitelikli cinsel istismar eylemine maruz kalıp öldürüldüğü kanaatine ulaşıldığı…” vurgulanıyor.

DEVLET GÜVENCESİ

Çocuk istismarının değerlendirilme süreci ülkemizde maalesef standardize olmamış. Türk Tabipleri Birliği’nin Toplum ve Hekim Dergisi’nin 2019 /2 sayısında cinsel suça maruz kalanların muayenelerindeki etik yaklaşımların değerlendirildiği dosyada, cinsel istismara maruz kalan dört çocuğun yargı eliyle ikinci kez mağdur edilişi ve etik kurallara uyan hekimlerin yargı önüne çıkartılması ele alındı. Dosyada yer verilen olaylardan birine yer vermek istiyoruz. “Cinsel istismara uğradığı iddiasıyla 15 yaşındaki kız çocuğu savcılık tarafından bir tıp fakültesi hastanesine dış ve iç beden muayenesi yapılması amacıyla gönderildi. Savcılık yazısında “Müştekinin rızası aranmaksızın” muayenenin yapılması istedi. Çocuk, böyle bir muayeneyi olmak istemediğini belirtti. Hem çocuk hem de annesi muayeneye izin vermediği için hekim muayeneyi yapmadı. Görevli hekim, ilk muayeneyi yapmayan hekim olduğunu kaydederek, ikinci muayene talebini de yerine getirmedi. Çocuk, tutanağa “Muayene olmayı kabul etmiyorum” yazdı ve imzaladı. Mahkeme, muayeneyi yapmayan hekim hakkında idari soruşturma yapılması için Sağlık Bakanlığı’na yazı yazdı. Hekim hakkında “Görevi kötüye kullanma suçu” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Hekim, duruşma sırasında, şu savunmayı yaptı: “Zorla muayene talebini yerine getirmek amacıyla kolluk gücü marifetiyle rızası olmayan çocuğun zorla soyarak muayene masasına yatırılmasının tasavvuru bile korkunçtur.”

Mayıs 2020’de Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, kentte çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda mağdur çocuk için yapılan avukat görevlendirmesine dair verileri paylaştı. Paylaşılan bu verilere göre, Türkiye’de ilk korona virüs vakasının görüldüğü 10 Mart ila 29 Nisan 2020 tarihleri arasında kentte elli çocuk cinsel istismara uğramış. Adlî mercilere ulaşmayan erkek şiddeti sayılarını ise bilmiyoruz. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), 2020 yılı verilerine göre; “Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri”, suç mağduru çocukların mağduriyet nedenlerinin %12,2’sinin cinsel suçlardan oluştuğu belirtilmekte. **

Çocuğun cinsel istismarı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından; “Çocuğun; cinsel aktiviteye tam olarak algılamadığı veya gelişme düzeyi açısından yeterince hazır olmadığı için rıza veremeyeceği veya toplumun yasalarını veya sosyal tabularını ihlal eden bir cinsel aktivite içerisinde yer alması” şeklinde tanımlanıyor. Çocukları travmatize eden insanları cezalandırmak ve onlara bir daha zarar veremeyeceklerinin güvencesini sağlamak çocukların gelişim sürecine büyük katkısı olan adımlardan mıdır? Şüphesiz evet. Devlet çocuğa, bunu sana yapan kişiler bir daha sana yaklaşamayacak, zarar veremeyecek güvencesini vermek zorunda.

ÇOCUKLAR BU TOPLUMA NASIL GÜVENECEK?

Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi gereği (Lanzarote Sözleşmesi) devletin sorumluluklarını önemle hatırlatırız. Konsey; taraf devletlere acil çağrıda bulunarak, çocuklar konusunda düzenli bir şekilde durumu gözden geçirmek, ihtiyaçları belirlemek, önlemleri uyumlu hale getirmek için ulusal ve yerel otoriteler, sivil toplum örgütleri ve özel sektör ile diyalog halinde olmalarını, artan şiddet, ihmal ve suiistimal risklerine karşı yardım hatlarının çocuklar tarafından bilinmesinin sağlanmasını, bu hatların 24 saat aktif çalışır kılınması için insan kaynaklarına ve ekipmanlarına sahip olmasını, ulusal seviyede çocuk cinsel istismarını engellemeyi amaçlayan farkındalık materyallerini yaygınlaştırmasını, dağıtmasını, ebeveynlere bu hususlarda destek sunmasını, tüm verilerin raporlanmasını içeren bir dizi gerekli uyarıda bulunmuşlardır. Türkiye’de 10 Eylül 2011’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Lanzarote Sözleşmesi’nin yasa hükmünde olduğunu hatırlatarak, sözleşmeye sahip çıkmamızın çok önemli olduğunun da ayrıca altını çizeriz.

Ülkemizde Türk Ceza Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile birlikte çok sayıda düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir. Ancak yasal düzenlemeler, onlara eşlik eden kurumsal yapılanmalar oluşturulmadığından güncel uygulamalarda dönüşüm sağlama yeterliliğine kavuşamamakta. Kamusal alanda çocuğun yüksek yararının eksiksiz bir şekilde ortaya konması için tıpsal, hukuksal ve sosyal yapısal dönüşümlerin sağlanarak multidisipliner yaklaşımın geçerlilik kazanması zorunluluktur. Çocukları istismar ve ihmalden korumak ve aile içi şiddeti önlemek için yalnızca çocuklar veya ailelerle çalışmak yetmez. Aileler, ebeveynler, çocuklar, gençler, okullar, öğretmenler, eğitimciler, çocuk ve ergen ruh sağlığı çalışanları, yasalar, resmi ve özel kurumlar, sivil toplum örgütleri, polis, jandarma, bilimsel araştırmalar, saha araştırmaları, toplum, medya gibi multidisipliner çalışmalarla hareket edilmesi ve bu doğrultuda çocuğun yüksek yararını gözeten politikaların oluşturulması gereklidir.

Türkiye’de çocukların ev ortamında ya da çocuk işçiliği kapsamında hangi şiddet türlerine maruz kaldığının bilinmediği, çocukların psikolojik etkilenmeleri hususunda somut hiçbir çalışma yapılmadığı, gıda erişimi olmayan çocukların yeterince beslenemediği ve ne yazık ki çocuğun cinsel istismar suçunun önlenemediği görülmektedir. Çocuğa karşı işlenen cinsel suçlara ilişkin verilerin devletin yetkili makamlarınca düzenli olarak raporlanması gerektiğini, çocuğa karşı cinsel istismar ve diğer şiddet unsurları kapsamında ulusal ve uluslararası taraf olduğumuz sözleşmeler gereği yetkililerce ne gibi önlemler alındığının açıklanmasını talep ediyoruz.

Geçtiğimiz salı günü, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’ydü. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 19 Aralık 2011 tarihli toplantısında, “kız çocuklarının çocuk haklarından eşit olarak yararlanmadığı, onlara verilecek her desteğin kız çocuklarına karşı ayrımcılığı ve şiddeti önleyeceği, onları güçlendireceği ve bunun toplumsal açıdan yararı önemle vurgulandı ve 11 Ekim'lerin “Dünya Kız Çocukları Günü” olarak kabul edilmesine oybirliğiyle karar verildi.

2012 yılından beri 11 Ekim’ler, kız çocuklarının eğitim, sağlık, güvenlik, beslenme, gelişim gibi haklarını eşit olarak kullanması ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve şiddete son verilmesi çağrılarının yapıldığı bir gündür. Birleşmiş Milletler tarafından her yıl Dünya Kız Çocukları Günü dolayısıyla bir ana tema belirlenmektedir. Bu yıl 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nü ana teması ise “Şimdi Bizim Zamanımız, Bizim Haklarımız, Bizim Geleceğimiz” olarak belirlendi.

Çocukların zamanı, çocukların hakları, çocukların geleceği için; tüm çocuklara ve özellikle nüfusumuzun %29’u olan kız çocuklarına laik ve bilimsel temele dayalı kaliteli bir eğitim verilmesini için, cinsiyete dayalı ayrımcılıkları kökleştirecek bilgilerin müfredattan çıkarılmasını, çocukların ihmal ve istismardan korunması için kararlı devlet politikaları uygulanmasını bekliyoruz.