Hafta içi yoğun konferans trafiği yolumuzu Southampton üzerinden Belfast’a çıkardı

Hafta içi yoğun konferans trafiği yolumuzu Southampton üzerinden Belfast’a çıkardı. İskoçya’da bağımsızlık referandumuna doğru son hamleleri Kuzey İrlanda’dan izlemek ilginç oldu. Kuzey İrlanda büyük olasılıkla İngiliz kraliyetinin siyasi olarak en kutuplaşmış bölgesi. Bir tarafta her türlü bağımsızlık hareketini sonuna dek destekleyen İrlandalı Katolikler öte yanda sadık Britanyalı Protestanlar: Bu ikisinin arasında 30 yıllık kanlı bir savaş ve binlerce şehit.

Birinci grup tabiatıyla İskoç bağımsızlığından yana. Belfast havaalanına inerken dağın yamacına yazılı dev bir ‘EVET İSKOÇYA’ yazısının sizi karşılamasından bu net ortaya çıkıyor. Ancak birkaç saat bize rehberlik yapan taksici Kevin’den edindiğimiz izlenime göre bu iş, bir bağımsızlık hareketine destek vermekten daha fazlasını ifade ediyor.

Kuzey İrlanda yaklaşık 20 yıl önce başlayan barış sürecine karşın hâlâ barışabilmiş değil. Şehrin mahallelerini ayıran duvar yerinde duruyor. Duvara yakın Katolik İrlandalıların evlerinin bahçelerini kapatan çelik kafesler yerinde duruyor. Ortalıkta bir açık çatışma yok ancak bize anlatılanlara göre hâlâ ciddi bir gerilim var.

Duvarın bir tarafı tamamen Birleşik Krallık bayraklarıyla donatılmış ve duvarlarda bolca Kraliçe resmi mevcut. Kapıdan öteki tarafa geçtiğinizde ise tek bir İrlanda bayrağı görmüyorsunuz. Normal şartlarda, yani 30 yıllık savaş ve 800 yıllık gerilim olmamış olsa, hayal etmeyeceğiniz bir biçimde evlerin pencerelerine, kapılarına, balkonlarına, meydanlara, anıtlara asılmış bol miktarda Filistin bayrağı var. Filistin diyasporası bile Filistin’i bu kadar desteklemiyor olabilir.

Filistin ile tarihsel bir dayanışma söz konusu ve çok da samimiler. Aynı yoğunlukta olmasa bile dünyanın dört bir yanındaki bağımsızlık mücadelelerine destek veren mesajlar duvar resimlerinde her yerde karşınıza çıkıyor. Abdullah Öcalan’a da barış duvarında yer ayrılmış. İngiliz Ordusu’nun inşa ettiği duvara gelen geçen herkes bir not yazmış imzalamış. Bill Clinton da var Dalay Lama da ve hatta gıyaben Mustafa Kemal Atatürk de. Türkiyeli bir ziyaretçi, Dalay Lama’nın ‘Değişime açık olun ama değerlerinizi bırakmayın’ sözünün altına ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ yazmış.

Kevin, zaman zaman kendiyle de dalga geçerek anlatıyor ama Kraliyet karşıtı hisleri hep çok kabarık. Sakın ha yanında Tanrı Kraliçe’yi korusun demeye kalkmayın. Kevin için Titanik de İngilizlerin batamayacak diye yaptığı ve ilk seferini yapamadan batan ‘tuhaf’ bir gemi. Bu arada meraklısına not: Titanik gibi, bizim mübadillerin meşhur Gülcemal Vapuru da ‘Germanic’ adıyla Belfast’ta inşa edilmiş.

İskoçya bir haftadır İngiliz merkez partilerinin hücumuna uğramış durumda. Başbakan muhafazakâr Cameron, yardımcısı liberal demokrat Clegg ve ana muhalefet İşçi Partisi Miliband İskoçya’yı kocaman bir ikna odasına çevirdiler. İskoçları hem korkutarak hem vaatlerde bulunarak bağımsızlığa hayır demeye çağırıyorlar. Akıllarına trafolara kedi operasyonu örgütlemek henüz gelmiş değil. Şimdilik federalizm dahil daha geniş otonomi yönünde vaatler ve Avrupa Birliği’nden atarlar sizi şeklinde tatlı sert tehditler ile idare ediyorlar.

Kamuoyu yoklamaları durumu hâlâ ortada gösteriyor ancak seçmenlerin yüzde 97’sinin oy vermek için kayıt olması bu işin ciddiyetini de gösteriyor. Üç partinin birden çıkartma yaparak tehdit ve vaatlerle hayır deyin diye baskı yapması da insanı işkillendiriyor. Öte yandan Rupert Murdoch’ın da bağımsızlığa evet kampanyasını desteklemesi daha bir şüphe uyandırıyor.

Kevin yanlışımızı düzeltiyor kibarca: Kuzey İrlanda değil İrlanda’nın Kuzeyi! İrlanda’nın Kuzeyi’nde İskoçların meselesinden ziyade İskoç bağımsızlığının İrlanda birliğinin önünü açacağı umudu önemli olan. Bağımsız İskoçya’yı desteklemenin ardında bu var. Ancak bunun İngiliz İmparatorluğu’nu sarsacağı umudu da var. Hem İrlandalılar, hem Gallerliler ve hatta İngilizler bağımsızlığın artçı etkileri için beklemede. Britanya demokratları açısından ise, İskoç bağımsızlığının siyasi elite ve neoliberalizme karşı umudu yeşerten bir anlamı var. İşçi Partisi’nin İskoç oyları olmadan iktidar olma olasılığı azaldığı için bağımsızlık sonrası başka bir siyasete yönelmesi bekleniyor.

18 Eylül büyük değişikliklere gebe. İskoçlarla birlikte herkes kazanabilir.