Bazen öyle bir yerden yakalar ki hayat kaçamazsın. Niye diye soramazsın. Bilimsel ve pozitif düşünceden taviz vermez ama yaşadıklarını kader diye adlandırmaktan da geri duramazsın.

Öfkelenir, isyan eder ama bağıramazsın. Hayatın geri sarma düğmesi yok. İleri sarma düğmesi de. Anı yaşamak tek silahımız ölüme karşı. Anı yaşamak -belki de yakalamak demek daha doğru- öncelikle farkında olmaktan geçiyor.

Ben daha küçücük bir çocukken sahneye ilk çıktığım an farklı bir yöne doğru gittiğimi hissetmiştim. Önceleri sadece şarkı söylüyordum. Yıllar sonra gitar çalıp şarkı yazmaya başladığım zaman aslında amacımın şarkı söylemekten ziyade kendimi anlatmak olduğunu fark ettim. Ama sadece yakın çevreme değil tüm dünyaya.

Ben albümlerimiz çok satıp şarkılarımız çok dinlendiği zaman öncelikle bu açıdan çok mutlu hissederdim kendimi. Daha fazla kişiye ulaşabildiğim için. Seyirciyle ve dinleyiciyle iletişim kurmak kadar sahnede ya da albümlerde çaldığınız müzisyenler ile aynı frekansta olmak da çok önemlidir. Zira yaptığınız işin en önemli sırrı duygusu ve samimiyetidir. Bizler bu konuda her zaman çok şanslıydık.

Mesleğe ilk başladığımız yıllarda da sonrasında da hep iyi müzisyen ve iyi insanlarla çalıştık. Genç arkadaşlara tavsiyem, eğer müzikal olarak gelişmek istiyorsanız hep kendinizden iyi müzisyenlerle çalışın. Egonuzun sizi yönetmesine izin vermeyin. Ben hep öyle yaptım. Yaşları kaç olursa olsun “usta”larla çalıştım. Bunlardan birisi de iki gün önce kaybettiğimiz İsmail Soyberk idi. Türkiye’ye bas gitarı tanıtan sevdiren birkaç kişiden biriydi İsmail. Çok yetenekli, müzikalitesi çok yüksek ve kendine özgü harika bir tonu olan çok değerli bir basçıydı. Özellikle 90’lar diye adlandırılan ve de çok sevilen şarkılarda onun hünerli parmakları -Erdem Sökmen ile birlikte- başrolü oynadı dersek yanlış söylemeyiz. Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de stüdyo müzisyenliği A sınıf müzisyenliği gerektirir. İsmail’in binlerce albümde akla gelen ilk isim olduğu düşünülürse nasıl biri olduğu ortaya çıkar.

Yıl 1986’nın başlarıydı. Balet Plak ile ilk plağımızı yapacaktık. Prodüktörümüz de “5 Yıl Önce 10 Yıl Sonra”nın çok değerli üyesi ve aynı zamanda basçısı çok değerli büyüğümüz Mehmet Horoz idi. Albümde çalacak tüm enstrümanistleri aranjörümüz rahmetli Doruk Onatkut ile beraber seçmişlerdi. -Bu arada “Bir Yaz Daha Bitiyor” isimli ilk Gündoğarken albümünde yer alan ama şimdi aramızda olmayan Ertuğrul Çayıroğlu ve Cezmi Başeğmez’i de saygıyla anıyorum- İsmail ile de o sırada tanışmıştık.

O kadar alçakgönüllü, pozitif, yardımsever ve güler yüzlüydü ki anlatamam. Zaten müzisyenliğini tarife gerek yok. Daha sonraları birçok kez beraber çalıştık ama hep stüdyo işlerinde. Uzun zamandır görüşememiştik bundan sonra da yaşadığımız güzel günleri hatırlamaktan başka yapacak bir şey yok.

Birkaç ay önce Lokomotif grubunun basçısı Tansu Atak şimdi de İsmail Soyberk… Tüm genç müzisyenlere bas gitarı sevdiren iki değerli dost. İkinizin de yeni hayatında alkışı ve ışığı bol olsun…