Demokrasi fikri umrunda olan herkesin İspanya’dan çıkaracağı dersler olduğunu söyleyen A.Raşit Kaya ile bu dersler hakkında konuştuk

İspanya'da başarıldı...Niye Türkiye'de olmasın

FERHAT ÇELEPKOLU

Uzun yıllar üniversitede İspanya tarihi üzerine dersler veren A.Raşit Kaya’nın 'İspanya-Faşizmden Demokrasiye' kitabı Ayrıntı Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Kapitalist gelişme sürecini kendi dinamikleriyle gerçekleştirme başarısını ıskalayıp geri kalmış görkemli bir imparatorluğun ve 20. yüzyılın en koyu faşizmlerinden birini yaşamış ülkenin tarihini anlatan kitap aynı zamanda faşizm sonrası dönemin demokratik gelişimini ve özellikle 2008 kriziyle birlikte alternatif örgütlenme formlarına yönelen halkın, değişim talebinin imkânlarına dair önemli katkılar sunuyor.

  • Yıllardır üniversitede İspanya tarihiyle ilgili ders veriyorsunuz. Bu derslerden kapsamlı bir kitap da oluşturdunuz. İspanya ilginizin sebebi nedir?

1970’li yıllarda kimi dostlarımın da siyasal-toplumsal mücadeleler çerçevesinde İspanya’daki demokrasi mücadelelerinde yer alması konuya özel bir ilgi duymama neden olmuş olabilir. Ama başat neden, kanımca, İspanya’nın 19. yüzyıl ve sonrasındaki siyasal yaşamının demokrasi umurlarında olan; özgür, demokratik bir toplumsal birliktelik isteyen herkes için, en başta da ülkemiz insanları için önemli derslerle dolu olmasıdır. Nitekim İspanya, 'Batı Avrupa Siyasal Yaşamı' adlı dersimde de öğrencilerimin en fazla ilgisini çeken temaydı.

  • İspanya tarihini genelde iç savaş dönemiyle birlikte okumaya başlarız ama öncesinde uzun süren modernleşme/kapitalistleşme süreci var. Kitapta tamamen aynı olmasa da bizim ülkemizle benzer gelişme aşamalarından geçildiğini söylüyorsunuz. Bu süreç nasıl yaşandı?

Zamanının en görkemli iki imparatorluğundan birisi iken Osmanlı Devleti gibi İspanya da ülkeyi çağın sosyo-ekonomik, bilimsel-teknolojik gelişmelerinin uzağında tutan siyasal yapısı ile sanayi devrimini ıskalamış, 19. yüzyıl başında Fransa tarafından işgal edilmiştir. Uzun süren yıkıcı bir kurtuluş savaşı ve uluslararası konjonktürün yardımıyla işgalden kurtulmuş ise de dingin bir siyasal yaşama erişememiştir. Aristokrasinin egemenliğindeki sınıfsal yapı, kendi patriyarkal çıkarları uğruna çıkar çatışmalarını, hükümet darbelerinden iç savaşlar düzeyine sıçratarak tüm gelişme olanak ve yollarını tıkamıştır. 20. yüzyılın başlarında ise yeni toprak kayıplarının gölgesinde, 'ıslahat' çabaları içerisinde emperyalizme sıkı sıkıya bağlı bir kapitalist gelişme ile bütünleştirilen sınırlı bir demokratik gelişme yaşanmıştır. Böyle bir ortamda, süreç içinde giderek daha da yoksullaşan geniş kitleler de kendi iç bütünlüklerini oluşturamadan siyasal hareketlilikler kazanmışlardır. Bu da şiddet hareketlerinin, yeni çekişmelerin, siyasal karmaşaların zeminini hazırlamıştır. Sonuçta 20. yüzyılda, Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen ekonomik bunalım ortamlarında İspanya’da koyu bir diktatörlük yönetimine girilmiştir. Ülke sorunlarına gereken çözümleri üretemeyen bu yönetim uluslararası konjonktür ve kitlesel tepkiler karşısında çökünce monarşi devrilmiş ve demokratik bir cumhuriyete adım atılmıştır. Ne yazık ki, nesnel olumsuz yaşam koşulları kadar, demokrasi yanlılarının siyasal sistemlerine sahip çıkma konusunda birbirleriyle uzlaşamamaları nedeniyle de tarihin o zamana kadar gördüğü en uzun ve kanlı iç savaşın yolu açılmıştır.

  • Franco önderliğindeki milliyetçi güçlerin iç savaştan galip gelmesiyle ülkenin karanlığa gömüldüğünü söyleyebiliriz. İç savaş ve sonrası dönemle ilgili bugün dahi yer yer yapılan “Cumhuriyetçiler başka bir tarih yazabilir miydi?” ve “Yenilgi sonrası dönemin devlet biçimi neydi?” gibi tartışmalar var. Neler söylersiniz?

Somut bir çözümleme yapılacak olursa sorulabilecek, sorulması gerekli soru iç savaşın patlak vermesi engellenebilir miydi olabilir. Savaş çıktıktan sonra, mevcut koşullarda, özellikle uluslararası güçlerin konumlanışı nedeniyle ve ülkede sahip olunan maddi olanaklar ve profesyonel silahlı mücadele potansiyeli karşısında ne yazık ki başka bir sonuca ulaşmak olanaklı değildi. Yine de kolay teslim olunmadı. Mevcut uluslararası konjonktür iç savaş sonrasındaki baskı ve kıyımları da olanaklı kılmıştır.

Dönem boyunca yaşanmak zorunda kalınan acımasız, kıyıcı davranışlar, yitirilen yaşamlar göz önüne alınarak iç savaş ile kurulan diktatörlüğe koyu bir faşist dönem denilmesinde elbette bir sakınca yoktur. Ancak, bu durumun değişmesi, aşılması doğrultusunda verilmiş mücadelenin dersler çıkartılarak kavranması için her türlü nüans önem taşır. Geçmiş mücadelenin stratejilerinin kavranması ve geleceğe ışık tutmaları açısından bilgi birikimimize katkısı olacak daha kapsamlı çözümlemeler de yapabilmeliyiz.

  • Franco’nun ölümüyle birlikte geniş kesimlerin sanki kendiliğinden oluşmuş uzlaşısıyla 'demokrasiye geçiş' süreci yaşanıyor. Sınıfsal ve kültürel açıdan parçalanmış ve uzun süre diktatörlükle yönetilmiş bir ülke bunu nasıl gerçekleştirdi?ispanya-da-basarildi-niye-turkiye-de-olmasin-664289-1.

Franco döneminin hüzünlü öyküsü elbette unutulamaz ama aynı öykü içerisinde mutlu sona götürecek yolun taşlarının da döşendiği gözlerden kaçırılmamalıdır. Sorun, faşist, faşizan düşünce ve uygulamaları aşmak için içleştirilmesi gereken en temel ortak paydaların bulunmasından ve işler kılınmasından geçmekteydi. Olması gerekeni, ya da olmaması gerekeni ilk adım olarak belirlemek, değişimin ortak talebine dönüştürmek gerekiyordu. Sonraki adım ise bu ortak değişim talebini tüm topluma yaymak ve yeni partnerler bulmaktan geçiyordu. Bunlar kendiliğinden olmadı. İspanya’da bu başarıldı. Sınıfsal, ulusal, etnik, linguistik ve hatta dinsel bölünmelerin birbirleriyle hem çatışan, hem de örtüşen boyutlarıyla yaşandığı fay hatlarına sahip olan bir ülkede bu elbette kolay değildi. Ama geçmişten ders alınarak, kararlılık ve özveri ile demokratik ilkeler temelinde oluşturulan geniş bir oydaşma ile İspanya’da Francocu devletin çözülmesi sağlandı. İspanya’nın bugünkü anayasası homojen olmayan sosyo-kültürel-etnik bir yapıda, demokratik bir siyasal sistem çerçevesinde bütünleşme ve birliğin nasıl oluşturulacağı konusunda çok kıymetli bir esin kaynağı olabilir.

Dünyanın dört bir yanında otoriter, faşizan karabulutların her bir yanı sardığı günümüzde, geçmişin anıları, geçmişten dersler çıkartılması çabaları İspanya’da da var olan kaygıları tümüyle yok etmese de azaltmaktadır. İspanya’da yapabildiler. Niye Türkiye’de ya da gereken başka bir yerlerde de yapılamasın?